Hayatımızın çok önemli bir bölümü okul sıralarında geçmekte olup, mevcut durumda üniversite öğrenimi tamamlamış bir birey yaklaşık 16-17 yılını eğitim hayatında geçirmektedir. Bireylerin eğitim alma nedenleri kişiden kişiye göre değişebilmekte fakat becerilerini geliştirerek ilgi ve yeteneklerine uygun bir iş bulmak herkes için ortak sayılabilecek nedenler arasında yer almaktadır.
Eğitim hayatını tamamlayan ve mesleğini seçen bir birey iş bulmak için beceri ve yeteneklerini işgücü piyasasına arz eder. İşgücü piyasası temel olarak emeğini arz eden hane halkları ve emek talep eden firmaların bir araya geldiği ve ücret, çalışma şartları gibi konuların belirlendiği bir ortamı ifade etmektedir. İşgücü piyasasının talep ettiği nitelikler ile eğitim sisteminin arz ettiği nitelikler arasındaki uyumsuzluk günümüzde eğitim istihdam bağlantısı adına en önemli sorunlardan birisi olarak görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılı işgücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılında bir önceki yıla göre 273 bin kişi artarak 3 milyon 330 bin kişi oldu. İşsizlik oranı %10,9, istihdam oranı %46,3, işgücüne katılma oranı ise %52 olarak gerçekleşti. İşgücü piyasasının eğitim sistemini nasıl gördüğünü anlayabilmek için öncelikle bu üç oranın nasıl hesap edildiğini anlamaya çalışalım.
İşgücüne katılma oranı, işgücünün (istihdam edilenler + işsizler) aktif nüfusa oranını ifade etmektedir. Bu oran yükseldikçe toplum içinde üretim sürecine katılmak isteyen bireylerin arttığı söylenebilir.
İstihdam oranı, aktif nüfus içerisinde istihdam edilen bireylerin oranını ifade etmektedir. Yani çalışma istek ve yeteneğine sahip olup iş bulabilen bireyleri tanımlamaktadır.
İşsizlik oranı ise işsiz nüfusun işgücü içindeki oranını ifade etmektedir.
Burada kimlerin işsiz olarak tanımlandığı, aktif nüfusun, işgücünün neyi ifade ettiği önemli olmakla birlikte bu yazıda ilgili kavramlar detaylandırılmayacaktır. Daha fazla bilgi için TÜİK İşgücü İstatistikleri meta verisine bakılabileceği unutulmamalıdır.
Şimdi işgücü piyasasının eğitim sistemine nasıl baktığına hep birlikte göz atalım. Aşağıda yer alan tabloyu işgücü piyasası ile eğitim sisteminin birlikte çektirdiği bir fotoğraf olarak görebiliriz. Bu tabloda sütunlar kişi sayısını, çizgiler ise oranları ifade etmektedir. Tabloya baktığımızda işgücü piyasamızın büyük oranda ilkokul mezunu bireylerden oluştuğunu ifade edebiliriz. Eğitim seviyesi arttıkça işgücüne katılma oranı ve istihdam oranının arttığını rahatlıkla görebiliyoruz. Yani işgücü piyasasına girmede ve istihdam edilmede eğitimin önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz.
İşsizlik oranlarına baktığımızda ise okuma yazma bilmeyen bireyler haricindeki eğitim seviyelerine sahip bireylerde işsizlik oranının birbirine yakın seviyelerde izlediğini gözlemleyebiliriz. Okuma yazma bilmeyen bireylerdeki düşük işsizlik oranını, bu eğitim seviyesindeki bireylerde düşük işgücüne katılım olması ile açıklayabiliriz. Bu arada eğitim seviyesi arttıkça katma değer seviyesi yüksek işlerde çalışma eğiliminin yükseldiğini ifade etmemizde fayda vardır. Yani, piyasadaki işler, eğitim seviyesi arttıkça rutin el becerileri gerektiren mesleklerden bilişsel beceriler gerektiren mesleklere doğru geçiş yapmaktadır.
Eğitim seviyesinin işgücü piyasası açından ne ifade ettiğini genel olarak belirtmeye çalıştık ve eğitim seviyelerine göre bireylerin işgücü piyasasındaki yerini gözlemledik. Peki, bu durum mezun olunan tüm alanlarda aynı şekilde mi gerçekleşmektedir?
TÜİK 2016 yılı İşgücü İstatistiklerinden elde edilen aşağıdaki tabloya baktığımızda mezun olunan alanlar ile işgücü piyasası göstergeleri arasında büyük farklılıklar olduğu görülmektedir. İşsizlik oranı en yüksek 5 alan kırmızı renk ile işgücüne katılma oranı en yüksek 5 alan yeşil renk ile istihdam oranı en yüksek 5 alan ise sarı renk ile gösterilmektedir. İşsizlik oranı en yüksek alan Refah (Sosyal Hizmetler) iken istihdam oranı en yüksek alan olarak Veterinerlik gerçekleşmiştir. Ayrıca, mezun olunan alanlar açısından işgücüne katılma oranları ile istihdam oranları arasındaki uyum göze çarpmaktadır.
Meslek seçimi ve iş bulma sürecinde işgücü göstergelerinin önemi yadsınamaz fakat süreçte bu göstergeler tek başlarına da yeterli değildir. Meslek seçimi ve alan seçimi konusunda en önemli unsur şüphesiz kişinin o alana duyduğu ilgi ve sahip olduğu becerilerdir.
Kaynak : SGK Rehberi