Gülmüyorsan Dükkanını Açma!

Milli Eğitim Bakanı Gülmeyecekse Dükkanını Açmamalıdır.

Ak Parti Hükumeti, mevcut kabineyi oluşturduğunda biraz da aldığı oy desteği ve üçüncü dönem iktidara gelmiş olmanın özgüveni ile “Ustalık Dönemi” demişti yolun başında. Bu tanımlama, Mimar Sinan’ın Şehzadebaşı, Süleymaniye Camilerinden sonra inşa ettiği Selimiye Camii için kullandığı ifadenin bir izdüşümüydü. Sayın Başbakan, bu beyanıyla yolun başında yeni kabine ile bu vizyonla hareket edeceğinin sinyalini veriyordu. Gidenler bilirler; Selimiye Camiinde hem içeriden hem de dışarıdan bakıldığında, insanın gıpta ile bakacağı bir mükemmellik söz konusudur. Kabine oluşumu sonrası beklenti ülkeyi hem maddi yönden hem de manevi bakımdan imar ve ıslah edecek bir vizyoner yaklaşımın olmasıydı.

Milli Eğitim Bakanlığı özelinde manen kalkınma noktasında, bu toprakların temel değerlerini özümsemiş biri olarak Sayın DİNÇER önemli bir fırsattı. Göreve başlar başlamaz -amiyane tabirle-hızlı bir kalkış yapan Sayın Bakana uyum sağlayamayan Merkez Teşkilatın ayak diremesiyle bir patinaj yapmış ancak tabanda ciddi ve olumlu yankı uyandırmıştı.

Ancak biraz da –iyimser ifadeyle- yanlış bilgilendirmesi sebebiyle olsa gerek alt yapısı hesap edilmeden hazırlanan bağış genelgesi ,Sayın Bakan’ın “Bu Müdürler beni nasıl dinlemez?” tepkisiyle travmaya dönüşerek, Merhum Genel Başkanımız Akif İNAN’ ın deyimiyle “Gömleği yanlış iliklemek” gibi bir sürecin başlamasına neden oldu. Bu süreç Merkez Teşkilatına haklı gerekçelerle attığı neşterin benzerini, kendinden önceki aynı iktidarın bakanları tarafından görevlendirilen Şube Müdürlerinin görevlerine son vermesiyle devam etti. Bir sistem kuramcısı olarak kendisine aşırı özgüveni ve buna bağlı olarak istişareye kapalı oluşu, Sayın Bakanın arka arkaya hatalar yapmasına neden oldu. Buna bir de demeçlerine yansıyan , saha sorunlarına uzak oluşu eklenince, ister istemez hem sendikaların hem de diğer STK’ların eleştiri oklarına hedef olmasını beraberinde getirdi. Yalnızlaşmasını hızlandıran bu süreç sonunda Sayın Bakan’ın Sendikaları toptan eleştirmeye ve emrinde çalışan yönetici ve öğretmenlerine “Benimle çalışmak zorunda değilsiniz.” gibi absürt çıkışlarıyla adeta hırçınlaşmasına varacak kadar bir gerilime gelindiğinin somut bir resmidir.

Hiç birimizin aklının hepimizin aklından daha üstün olmadığını en çok da sayın Bakanın bilmesi gerekirken tüm iyi niyetli teklif ve eleştirileri dikkate almayan kapalı devre çalışma anlayışı nasıl izah edilebilir? Hakikate şahitlik etmesi gereken - kadim adıyla şehadet parmağı- ne yazık ki Sayın Bakanın elinde bir tehdit unsuruna dönüşmesi yolun sonuna gelindiğinin işaret fişeği olarak mı okunmalı? Sayın Bakan da takdir edecektir ki kazaların çoğu kendine aşırı güvenen sürücülerin eliyle olmaktadır. Açık yüreklilikle söylemek gerekir ki Milli Eğitimde Sayın Bakan üzerinden bir kazalar süreci yaşanmakta. Burada Sayın Bakan’a, tensip buyururlarsa samimi tavsiyede bulunmak istiyorum. Bir zamanlar Türkiye tarif edilirken biraz da ironi yapılarak “Üç tarafı denizle dört tarafı düşmanla çevrili bir ülke” deniyordu. Ak Parti İktidarıyla demokratikleştirme adına oluşturulan iklim ve dış politikada uygulanan sıfır sorun siyaseti bu algınının değişmesini sağlamıştı. Sanki bir el birliği varmış gibi “sıfır sorun” istediğimiz komşu ülkeler de çıkan siyasi karışıklıklar etrafımızı sorunlar yumağına dönüştürmesi gibi, söz maksadını aşmayacaksa ; Sizi anlamadıklarını düşündüğünüz ve yapılan yeniliklere ayak direttiğini varsaydığınız eğitim çalışanları, komşu ülkenin yaramaz çocukları mıdır ki uyguladığınız eğitim politikalarını anlamsız hale getirmeye çalışan sorun odağı olarak görüyorsunuz.

Diyelim ki siz Sendikaların öğretmenleri yanlış yönlendirdiğini düşünüyorsunuz ve zaten diğer STK’lar da sizi anlamıyor. Öyleyse istatistiklerin diliyle kendinizi çek edebilirsiniz. Hazır öğretmenler 3 ay(!) tatil yapmaya da çıkmışken nasıl bir algı yarattığınızı anket marifetiyle tespit edebilirsiniz. Nasıl ki Sayın Başbakan belirli aralıklarla Hükumetin uygulamalarını ve halk desteğini anketler üzerinden yokluyorsa Siz de eğitim camiasına anket uygulayarak Bakanlığınızın kredibilitesini somut veriler üzerinden öğrenme yolunu deneyebilirsiniz.

             Sayın Bakanın gayet iyi bildiğini zannettiğim “Benim Ümmetim yanlış üzere ittifak etmez.” sözünü anket sonuçlarını değerlendirirken dikkate almasını hatırlatmak istiyorum. Hizmet İçi Eğitim Seminerlerine de davet edilen Doğan CÜCELOĞLU’ nun iletişim ile ilgili yıllar önce verdiği “İp örneği” halen hafızamdadır. Diyordu ki Sayın CÜCELOĞLU, İletişimde gerginlik, bir ipin, iki kişi tarafından çekilmesi durumunda çıkan sonuca benzer. Bu durumda ya ip kopar ikisi yere düşer, ya da güçlü olanın diğerini çekip kendi üzerine düşürmesiyle yine iki tarafın zarar göreceği bir sonuç ortaya çıkarır. Gerginlik bir yere kadar. Ünlü bir Çin atasözünde denildiği gibi;

“Gülmüyorsan dükkanını açma!....”

 Ebuzer DOĞRU

 

AJANSKAMU.COM / ÖZEL HABER

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

EĞİTİM Haberleri