Ahmet ÜNLÜ'nün yazısı;
Görevde Yükselme Yönetmeliği sonrası ilk sınavsız atamalar ve düşündürdükleri
1999 yılı öncesinde istisnalar dışında görevde yükselme sınavı yoktu ve kurumlar istediklerini şef, uzman veya şube müdürü yapıyordu. Acaba ne oldu da görevde yükselme sınavı icat oldu? Bu yazımızda hem süreci açıklayacak hem de işlenen ilk vukuatı açıklamaya çalışacağız.
Görevde yükselme düzenlemesinden önce durum nasıldı?
Son dönemlerde hem basına yansıyanlar hem etik kurul kararlarında yer alanlar hem de Sayıştay raporlarında göze çarpanlar dikkate alındığında görevde yükselme atamalarında yaşanan sorunlar olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bunun yegane sebebi de sınavsız atamalar için halen kapı aralıklarının varlığıdır. Yani kapı aralığı bırakıp ta insanları tercihte bulunmaya zorlarsanız tercihlerin nasıl şekillendiğini bilmek için herhalde müneccim olmaya gerek yoktur.
Acaba, görevde yükselme yönetmelikleri yokken durum nasıldı? Görevde yükselme yönetmeliklerinin varlığında yapılanları gördükten sonra olmadığı anları tahmin etmek hiçte zor değildir.
Bu çerçevede, görevde yükselme yönetmeliklerinin olmadığı 1999 yılı öncesinde çok istisnai durumlar haricinde kamu kurum ve kuruluşlarında görevde yükselme tamamen amirlerin takdirinde olan bir durumdu. Hal böyle olunca yükselme için büyük oranda çaba harcamanın bir önemi yoktu. Yükselmek için çalışkan ve işi bilmenin yanında başkaca saiklere de ihtiyaç vardı. Bu durumun kamu kurumlarını nasıl bir çıkmaza sürüklediğini anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyoruz. Açık konuşmak gerekirse yükselmede siyaset bir numaralı belirleyici haldeydi. Hele hele mahalli idarelerde yaşananlar tam anlamda ibretlikti ve her başkan değişikliğinde yapılan jet atamalar adeta rutin hale gelmişti. Bu durum, her kesimce kanıksandığı için "elle gelen düğün bayram" deyimi dillere pelesenk olmuştu.
Yağma sisteminden sınavla görevde yükselme sürecine nasıl gelinmişti?
Dönemin cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Bülent Ecevit'in kurduğu azınlık hükümeti, 11 Ocak 1999 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak, 17 Ocak 1999 tarihinde de TBMM'den güvenoyu alarak işe başlamıştı. Ecevit daha sonra 1999 genel seçiminde TBMM'de 136 milletvekili ile temsil edilmeye hak kazanınca tekrar hükümet kurma görevini almış ve oluşturduğu koalisyon hükümetini 2002 yılına kadar sürdürmüştü.
İşte Görevde Yükselme Yönetmeliği azınlık hükümeti döneminde "Devlet Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmelik" adı ile 18/4/1999 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Daha sonra adına unvan değişikliği de eklendi.
Dönemin Başbakanlık Müsteşarı olan Ahmet Şağar, geçmiş yıllarda Devlet Personel Başkanı olarak görev yaptığı için personel mevzuatına da haliyle aşinalığı vardı. Ayrıca, görevde yükselme benzeri bir uygulamanın T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nde uygulanmasının yanında koalisyon hükümetinin varlığı da kamu kurumlarında yükselmenin belirli kurallara bağlanmasını kaçınılmaz hale getirmişti. Çünkü, çok parçalı koalisyon hükümetlerinde ister istemez her ortak kendi yandaşlarını taltif yarışına girmektedir. İşte görevde yükselme yönetmeliğinin çıkışındaki temel sebeplerin başında ortakların yandaş taltifine objektif kriterler getirilerek fren koymaktı.
Geçiş hükümleri ya da kapları doldurma dönemi
Ancak, ortakların yandaş taltif yarışı kısmen durdurulabilmişti. Kısmen durdurulabildi dememizin sebebi ise 1999 yılında yürürlüğe giren Devlet Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in geçici 1'inci maddesi ile 6 aylık geçiş dönemi öngörülmesiydi.
Buna göre; kurumlar bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içerisinde çıkarmaları gereken kurumsal düzenlemeleri içeren yönetmeliklerini çıkaracaklar, bu konuya ilişkin olarak kurumlarca çıkarılmış bulunan yönetmelikler ise Devlet Personel Başkanlığı'nın olumlu görüşü alınarak 6 ay içerisinde bu yönetmeliğe uygun hale getirilecekti. Bu süre içinde de mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunacaktı.
Yönetmeliği'nin geçici 1'inci maddesi ile sağlanan 6 aylık geçiş döneminde adeta "yel eserken harman savrulur" mucibince amel edilerek yükseltilmesi düşünülen ne kadar yandaş, tanıdık vb. kişi varsa hepsi hiçbir sınava tabi olmadan yükseltildi. Yani su akarken kaplar doldurulmuş adeta suyun boşa akmasına engel olunmuştu.
Dönemin DPB Başkanı da sekreterinin yükseltilmesini unutmamıştı
Altı aylık geçiş süreci adeta sınavsız yükselmenin zirve yaptığı dönem olmuştur. Çünkü, geçiş süreci sonrasında sınavsız atama kapanıyordu. İşte bu atmosferde sabahtan akşama kadar yöneticilerin kaprislerini çeken sekreterlerde unutulmadı.
Malum sekreterler ya da yönetici asistanları, yöneticilerle en fazla muhatap olan ve yöneticilerin en fazla kahrını çeken kişilerdir. Elbette istisnalar dışında bunun karşılığını da yöneticilerinin cömert ve adil (!) tutumlarıyla zaman içinde ziyadesiyle aldıklarına cümle alem şahit olmuştur. Zira yönetici kahrı çekmek öyle kolay katlanılır şeyler değildir.
İşte kıymetli okuyucular, dönemin Devlet Personel Başkanı da doğal olarak sekreterini unutmadı. Kamu kurumlarında 6 aylık geçiş furyasında eş, dost, akraba, sekreter, yönetici asistanı birer birer sınavsız olarak yönetici kadrolarına atanırken DPB Başkanı da sekreterini asaleten şube müdürü yapmıştı. Çalışanlar, özellikle de kariyer uzmanlar biraz tepki verse de arı vızıltısından öte işlev göremediler.
Şube müdürü olarak atanan sekreter hanım aynen sekreterliğine devam etti. Zira başkaca bir niteliği olmadığı için en doğrusu sekreterliğe devam etmesiydi. Hafazanallah herhangi bir birimin başına verilseydi işler hem çıkmaza girecek hem de birimin işleri aksayabilecekti. Başkan hem şube müdürlüğü verip hem de iş icat edecek değildi ya.
Bazılarınızın liyakatsiz atamalardan hangi kurumun işleri aksamıştır ki dediğinizi duyar gibiyim. Siz haklı olsanız da biz yine de hüsnü zannımızı muhafaza edelim.
Maalesef o dönemde Kamu Görevlileri Etik Kurulu da olmadığı için şikayet edilecek bir merci de yoktu. Ayrıca, her şey mevzuata da uygundu.
Anlattıklarım şaka gibi değil mi? Ancak, şaka değil ve gerçeğin ta kendisi. İsteyen dönemin Başbakanlık Müsteşarı olan ve halen de TOBB Başkanlık Danışmanlığı yapan Ahmet Şağar'a anlattıklarımın doğruluğunu teyit ettirebilir. O yüzden kimse ümidini yitirmesin. Demek ki beterin beteri varmış. Ne yapmamız gerektiğini söylemek gerekirse, kapılarda hiçbir aralık bırakmadan sona kadar sınavsız atama yolunu kapatalım. Kapatalım ki bizlere yazacak bir şeyler çıkmasın. (Yeni Şafak)