Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın Çanakkale Zaferi dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.
“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.../O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,/Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;/Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”
Devletimizin ebedi varlığı, topraklarımızın bütünlüğü, milletimizin huzuru için ödenen bedeller, bu uğurda yapılan kanlı mücadeleler kutlu yürüyüşümüzün adeta mihmandarıdır. İşte Çanakkale’de kutsi bir amaca hizmet eden o büyülü zaferlerdendir. Malazgirt’te, Miryokefelon’da vücut bulan; Sırpsındığı’da, Niğbolu’da, Kosova’da, İstanbul’un fethinde, Mohaç’ta, Preveze’de, Estergon kuşatmasında parıldayan yüce ülkü; Çanakkale’de de kendini göstermiştir, Kurtuluş Savaşı’nda da.
Akif’in de mısralarında ifade ettiği gibi ay yıldızlı al bayrağımız uğruna ne güneşler battı. O batan güneşlerin üzerinde yükseldi Türk yurdu. Arıburnu’nda, Seddülbahir’de, Kumkale’de Conkbayırı’nda, Anafartalar’da toprağa ölüm çökse de; havayı kan kokusu sarsa da; iniltiler Gelibolu’dan tüm Anadolu’ya yayılsa da; İngiliz’i, Fransız’ı, Anzak’ı milli varlığımıza tümüyle toptan hücum etse de; mukaddes vazifelerinin bilinciyle, durmadılar, yorulmadılar, bir an olsun tereddüt edip arkalarına bakmadılar. Çünkü; derin elemlere gark olan, ıstırap yaşayan, ruhu şarapnel yaralarıyla sarılmış bir millete yeniden umut olmaya, Gelibolu’yu kurtarmaya ant içmişlerdi.
Uykusuzdular, aşsızdılar, analarıyla, babalarıyla, cananlarıyla vedalaşamadan kendilerini cephede bulmuşlardı. Kalabalık filolar dört bir yandan saldırıyor, düşman topları kıyıları dövüyor, ağır makinalı tüfeklerle Türk ordusu etkisiz hale getirilmeye çalışılıyordu. Buna rağmen düşman postalları; Türk’ün imanını, maneviyatını, kararlılığını, yurtseverliğini, korkusuzluğunu, gözü pekliğini yenemedi. Ecdadımızın emperyal güçler karşısında bedenleri adeta çelikleşti ve Ege Denizi tarihin en büyük meydan okumasına tanıklık etti.
Kahraman ecdadımız; düşmanın en güçlü ve modern silahlarına karşı süngüsü elinde, mertçe, arz-u bekayla mücadele etti; şanlı sancağımızı çiğnetmemek, boğazları düşürmemek için toprak kaybetmektense, canını kaybetmeyi göze alarak Çanakkale’yi geçilmez kıldı. Rifat Bey’in Alay Marşı’nda da dile getirdiği gibi “yastıkları mezar taşı, yorganları kan oldu”, buna rağmen millet bilinci ve vatan ülküsü durgun suya atılan taşın oluşturduğu halka gibi büyüdü, izmihlali yendi. Bağlılıkla, iradeyle, azimle yola çıkan Bedrin aslanları maziden atiye uzanan o yıkılmaz, sarsılmaz köprünün temelini attı. Son sözlerini söylemeye Çanakkale sularına gelen ehl-i saliblere, Türkler son sözünü söyledi.
İstikbale susamış Türklerin istiklalle bezenmiş tarihinin en önemli tacıdır Çanakkale Zaferi…
Tıpkı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ifade ettiği gibi, “Çanakkale, Yeni Türkiye’nin önsözüdür.”
Çanakkale Zaferi, müreffeh istikbale açılan kapıdır; 25 Nisan çıkarmasında adı başarılarla anılan, 8-9 Ağustos 1915 tarihinde de Anafartalar komutanlığına atanan Mustafa Kemal’in müthiş taktiksel yöntemleri, savaş stratejisi, yüksek sezgi kabiliyeti, askeri dehasıyla I. ve II. Anafartalar Zaferini kazandığı, ‘Anafartalar kahramanı’ unvanını aldığı direniş destanıdır.
En bedbin anlarda dahi mukavemetini kaybetmeyen Türklerin vatana olan sadakatinin, milli şuurunun, yürekli başkaldırısının ezberlerden silinmemecesine kazınmış mührüdür. Çanakkale, iftihar ettiğimiz tarihimizdir; ateş tufanından zaferle çıkan Türk milletinin haklı övüncüdür.
Çanakkale Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz bugün, topraklarımızda, coğrafyamızda oynanan oyunlar bitmemiştir. Uluslararası projelerin hedefinde yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardır. Coğrafyamızı zayıflatmaya, iç karışıklık çıkarmaya, savaş unsurlarını harekete geçirerek, bağımlı, dirençsiz, millilikten uzak, nihayetinde dağılmış, başsız bir devlet görmeyi umut edenler hastalıklı faaliyetleri ile teyakkuz halindedir. Bu amaç yolunda kimi zaman bölücü örgütleri beslemekte, silah, teçhizat, istihbarat yardımı yapmakta, kimi zaman da iç dinamikleri harekete geçirerek, onlar üzerinde algı yönetmeye kalkışmaktadırlar. Ellerinden gelse, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaptıkları talanı, yıkımı Türkiye’de de yapmaktan çekinmeyecekler. Ancak tarihi hafıza onlara engel olmakta, Türk milletinin kolay kolay yenilmeyeceğinin, teslim olmayacağının, Türklerin tıpkı Çanakkale’deki, Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi zafer kazanacağının farkında olduklarından açık restlerde bulunmamaktadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir ferdi olarak devletimizin kuruluşunun 100’üncü yılına yürüdüğümüz bugün, Çanakkale direnişini iyi okumalı ve o ruhu içselleştirmeli, milli mücadeleye uzanan sürecin kanaat ve fedakârlık gerektirdiğini bilerek, pozisyonlarımızı buna göre belirlemeliyiz. Çocuklarımıza Çanakkale Savaşlarını anlatmalı, Çanakkale’yi geçilmez kılan yüksek ruhu kavratabilmeli, millileşme sürecinin önemini özümseterek, bu süreci tamamlayamayanların nasıl yok olup gittiğini anlatmalıyız. 2023’te daha müreffeh bir ülke; ekonomi, bilim, teknoloji, sanat alanlarında öncü rol üstlenen bir millet görmeyi hedefliyorsak, başlangıcından sonuna kadar adeta “şiir” gibi yazılan Çanakkale Zaferine sahip çıkmalı ve gelecek yüz yıllara taşımalıyız.
Bu minvalde Çanakkale Zaferi’nin 107’inci yıldönümünü ve Şehitler Haftasını kutluyoruz. Bu mukaddes toprakları yüce Türk milletine vatan yaparak, özgürlüğümüze kapı açan, kendi önceliklerini değil, vatanın önceliklerini önüne katarak şehadete yürüyen şehitlerimizin aziz hatıralarını sonsuzluğa taşımaya namzetiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Atatürk başta olmak üzere Çanakkale Zaferi’nin kahraman komutanlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anıyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.