Finlandiya'da Öğretmen Olmak
Finlandiya'da okullar toplumun her kesimi tarafından destekleniyor ve önemli kurumlar olarak değer veriliyor. Okul eğitimi sadece okulun bir görevi olmasının ötesinde, okulun içinde bulunduğu çevrenin de bir görevi haline gelmiştir. Bu yönüyle okullar toplumla gerçek anlamıyla iç içe ve karşılıklı birbirini destekleyen kurumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplum tüm kurum ve kuruluşları ve siyasi üst yapısıyla okul kurumunun arkasında, bir güç olarak durduğunu görmekteyiz. Hal böyle olunca, yani okul kurumu bir toplumda bu kadar değerli iken, öğretmenliğin de o toplumun en değerli meslek gruplarının arasında yer alması kaçınılmazdır. Nitekim öyledir. Finlandiya da öğretmenlik mesleği en değer verilen meslekler arasında yer almaktadır. Öğretmen olabilmek de bir o kadar değerlidir ve aynı zamanda zordur. Eğitim fakülteleri öğrencilerini bir sınav sonucunda yüksek puan alanları seçmiyor. Öğretmen olacak kişilerde aranacak şartlar arasında; iyi ilişkiler kurabilme, empati yapabilme, çocukların düzeyine inebilme, araştırmacı bir kişiliğe sahip olma gibi kriterler yer alıyor. Öğretmen olmak için üniversiteye başvuranların sadece onda biri bu hakkı elde edebiliyor. Öğretmenlik eğitimi tıp eğitimi gibi 6 yıl sürüyor ve her öğretmen en az iki alana sahip olarak üniversite eğitimini tamamlıyor. Yani her öğretmenin iki alanla birlikte, yüksek lisans dercesine sahip olması sağlanıyor.
Bunun yanında öğretmenlerin sürekli kendini yenileyen ve gelişmeleri takip eden bir yanları söz konusudur. Alanında kendilerini sürekli yetiştirmek için çaba içinde oldukları görülüyor.
Öğretmenler sürekli bir denetime tabi tutulmuyorlar. Okulda yaptıkları ders ile ilgili planlar, programlar sorgulanmıyor, incelenmiyor ve onaylanmıyor. Öğretmene tam bir güven söz konusu. Başta da bahsettiğim gibi okul ile toplum arasındaki konsensüs, öğretmen, veli, öğrenci ve idare arasında da söz konusu olduğu görülüyor. Eğitimin temelinde olması gereken asıl duygunun, güven duygusunun tam anlamıyla tesis edildiği görülüyor. Bu güven duygusunu; sınıfınızda uygulayacağınız eğitim planlarını okul yönetimine onaylatmıyor musunuz? Sorusuna, "Neden onaylatalım ki benim öğretmenliğime güvenmiyorlar mı?" cevabında görmek mümkün. Öğretmenler son derece özgürler ve güveniliyorlar. Kendi kararlarını kendileri verebilen öğretmenler, kendilerine duyulan bu güvenle inanılmaz bir otokontrol mekanizmasına da sahip oluyorlar.
Finlandiya da yaptığımız okul gözleminde öğretmenlerin yeterlilik ve genel özelliklerini aşağıdaki başlıklarda toplamak mümkün.
Zaman Yönetimi
Öğretmenlerin; derse girişi, derse başlaması, süreç yönetimi, dersi bitirişi, etkinlik geçişleri açısından gözlemlediğimizde;
Her şeyden önce öğretmenlerin derse giriş çıkışlarının dakik oldukları, zamana kesinlikle uydukları, bunu ayrıca bir eğitim yöntemi olarak gördükleri ve bu yanıyla öğrenciler de örnek model olduklarını görmekteyiz. Derse materyal yönünden önceden hazırlıklı gelen öğretmen, derse zamanında başlanıyor ve zamanında bitiriliyor. Zamanı etkili kullanmaya özen gösteriyor. Öğretmen sınıfa girdiğinde öğrenciler ayağa kalkmıyor ancak her halleriyle öğretmenden bir şeyler öğrenmek için hazır oldukları gözlemleniyor. Daha önce de belirtildiği gibi öğretmenlerin tamamı yüksek lisans akademik derecesine sahip kişiler olmaları ve iyi eğitim den geçmeleri, hem bilim alanlarına, hem de pedagojik alana hakim olmalarını sağlıyor. Burada öğretmenlerin geleneksel yöntem olan, bilgiyi aktaran konumunu bir kenara bıraktıkları ve bilgiye ulaşma ve öğrenmenin oluşması için rehber olma yolunu seçtikleri görülmektedir. Dolayısıyla öğretmenler, öğretim sürecinde öğrencinin aktif olduğu etkinlik ve grup çalışması yönteminden çoklukla yararlanmaktadırlar.
Öğretmenin kısaca yönergeyi vermesiyle başlayan ders, araç gereç de kullanılarak, öğrencilerin grup etkinliği ile devam etmektedir. Sonra birbirini takip eden diğer etkinliklerle pratiğe dönük faaliyetlerle ders işlenmektedir. Derslerin işlenmesinde etkinlik yöntemi çokça kullanıldığından, derslerin zamandan önce bittiği yada zamanın yetmemesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ders süresinin bitiminde etkinliklerinde bitmiş olduğu gözlenmekte, belli belirsiz çalan bir müzik sesi ile başlayan ders, belli belirsiz çalan bir müzik sesi ile sona ermektedir.
Görünüm
Öğretmenin duruşu, model olma davranışları, içtenliği, giyim tarzı, ses tonu vb. açısından gözlemlediğimizde;
Finlandiya'da öğretmenlerin son derece özgür olmaları, genel görünüm ve kılık kıyafetlerine de yansımıştır. Öğrenciler gibi öğretmenler de okula istedikleri kılık kıyafet tarz ve şekilde gelebilmektedirler. Bu özgürlük onlara çevrelerine rahatsızlık verecek bir görünümü seçmelerine neden olmamaktadır. Öğrenciler de öğretmenler de saçlarına çeşitli şekiller vererek, çeşitli takılar takarak, okula gelebilmektedirler. Okullarda sakallı, top sakallı, küpeli, saçı tokalı, çeşitli şekillerde kolyeler takmış öğretmen, ya da kış günü okulda sandaletle dolaşan yönetici görmek mümkündür. Daha önce bahsettiğim gibi toplumla uzlaşmış Finlandiya okullarının öğretmenleri de doğal yaşamlarında nasıl giyiniyor, nasıl davranıyor ve ne şekilde bir yaşam biçimi seçmişlerse okulda da aynı şekilde görünümlerine yansıtabiliyorlar. Yapmacık tavırlara girmekten kaçınıyorlar. Daha doğrusu onları yapmacık davranışlara zorlayan bir sistem bulunmuyor. Bunun yanında öğretmenin öğrenciye rol model olma davranışı da beklenmiyor. Öğrenci de öğretmen de doğal olarak davranıyorlar ve doğal bir iletişim yöntemi benimsiyorlar. Okulun agresif bir şekilde, öğrenciyi değiştirip dönüştürme, öğretmene de bu yönde misyon biçme gibi bir özelliği bulunmuyor. Öğrenciler ve öğretmenler okul ortamında geleceğe hazırlanmanın ötesinde, yaşayarak geleceğe ilerliyorlar. Bu çabaları temellendiren en önemli unsurun ise gelişmiş bir sorumluluk duygusu ve güven ortamı olduğu görülüyor.
Öğretmenler ve öğrenciler yüksek bir sorumluluklarının bilinciyle görevlerini yerine getiriyorlar. Öğrenci, öğretmenin kendisine içtenlikle rehberlik ettiğini ve öğrenmesine gerçekten yardımcı olmak istediğinin farkında. Öğretmen de öğrencinin öğrenmeye ne kadar hazır olduğunun ve öğrenmeye istekli olduğunun farkında. Bu farkındalıklar sınıf içi rolleri belirlemede önemli bir etken oluyor. Öğretmen sınıf içinde, içten ama gerektiğinde uyaran, saygın yerini koruyor. Güven ortamında sorumluluk ve görev bilinciyle etkin bir iletişimle dersler işleniyor. Ders ortamda rahatsız edici gürültü olmuyor. Öğretmen bağırarak konuşmuyor, normal ses tonuyla hatta sessiz konuşuyor. Ama herkes öğretmeni duyuyor. Dersin sonuna kadar öğrencilerin dersten kopmamaları, yüksek bir sorumluluk duygusuyla derse adapte olmaları, öğretmenin kısık ses tonuyla da olsa sesini tüm sınıfa duyurabilmesine neden oluyor.
Öğrenme ve Sınıf Yönetimi
Öğretmenin bireysel çalışmalarda öğrenci ile ilgilenmesi, öğrencilerin derse katılımını desteklemesi, süreç içinde öğrenmeyi desteklemesi, yönergelerin anlaşılırlığı, sınıf içi, hareketi ve farklılaştırma uygulaması açısından ele aldığımızda;
Derslerin daha çok grup çalışması şeklinde işlendiği görülmektedir. Ancak bireysel ders işleme yöntemi de kullanılmaktadır. Bu derslerin özelliklerine göre değişebilmektedir. Bütün derslerin işlenişin de ortak bir yan vardır ki o da öğretmenin sınıf içindeki rolünün öğreten değil öğrenmeye rehberlik eden konumudur. Öğretmenler sınıflarda öğretmek için çaba sarf etmiyorlar. Çocukların öğrenmelerine rehberlik ediyorlar. Çocukların öğrenmelerine destek veriyorlar. Öğrenme asıl itibariyle öğrencinin sorumluluğunda olduğunun öğrenci bilincindedir. Öğretmen ise öğrencinin bu sorumluluğunu yerine getirmesini içtenlikle desteklemektedir, yol göstermektedir. Öğretmenler genellikle derse önceden hazırlıklı geliyorlar ve etkinlik yönergelerini kendi ana dillerine hazırlıyorlar. Öğretmenin öğrenmedeki görevi yönergeyi vermekle neredeyse bitiyor. Bundan sonraki süreç öğrenciye kalıyor. Etkinlik grupları öğrencilerin kendileri tarafından oluşturuluyor. Yönergeye uygun etkinlikler öğrenciler tarafından gerçekleştiriliyor. Öğretmen bu süreçte rehberlik etme görevini yerini getiriyor. etkinlik bitiminde yeni bir etkinliğin yönergesi öğretmen tarafından veriliyor ve aynı süreç yeniden işletiliyor. Bu arada önceki derslere katılmayan öğrencileri diğerlerine yetiştirmek için farklı uygulama yapıyor ve onu da sınıfın seviyesine ulaştırdığı görülüyor. Bu arada farklı ve özel yeteneğe sahip öğrencilere ek çalışma verilerek sınıf içinde farklılaştırarak onların gelişmeleri de destekleniyor. Öğretmen bu arada sınıf içinde dolaşarak tüm etkinlik gruplarını kontrol ediyor bireysel çalışmalara destek veriyor.
Materyal Kullanımı
Ders malzemelerinin çeşitliliği, öğrenciler arasında materyallerin dağılımı, kullanımı vb konular açısından ele aldığımızda;
Tüm öğrencilerin eşit bir şekilde tüm malzemelere ulaşabildiğini görüyoruz. ders kitapları gibi, etkinlik malzemeleri de devlet tarafından karşılanıyor. Ancak çocuklar nasılsa devlet veriyor diye malzemeleri çarçur etmediği her alanda olduğu gibi malzeme kullanımında da sorumluluk sahibi olduklarını gösteriyorlar. Hatta bir boya tüpünün yarısını kullanan öğrencinin, diğer yarısını boya kurumasın diye tüpün ağzını sararak diğer malzemelerin arasına yerleştirdiğini görüyoruz. Etkinlik temelli Fin eğitim sisteminde malzeme kullanımı önem arz ediyor. Bu anlamda öğrenciler arasında eşitliğin sağlandığı görülmektedir.
Öğretmenler derslere derste kullanacakları malzemeyi hazırlayarak geldiklerini görüyoruz. yani derse ön hazırlık yaparak geliyor öğretmenler. Öğrenci malzemeleri de sınıfta hazır olduğundan, malzemesizlikten etkinlik yapamamak gibi bir durum söz konusu olmuyor. Okulun her atölyesinde yeterince malzeme bulunuyor. Bu malzemeler gerek öğrenci, gerek öğretmenler tarafından kesinlikle israf edilmiyor. İmrenilecek bir sorumluluk duygusuyla malzemeler kullanılıyor. Okulun her bir malzemesi amacına uygun bir şekilde kullanılıyor.
Ayrıca eklemek gerekirse;
Finlandiya'da Fince ve İsveç Dili Resmi dildir. Ancak Her öğretmen ana dillerinin yanında İngilizceyi de konuşabiliyor.
Öğretmene toplumun her kesiminin koşulsuz güveni olduğundan, derslerin bir müfredatı da olsa öğretmen bu müfredatı esnetebilme hakkı ve yetkisine sahiptir.
Öğretmene saygının ve güvenin olduğu toplumda, öğretmen yeri geldiğinde öğrencileri uyarabiliyor. Öğrenci de bu uyarıya uygun davranış sergiliyor. Bunu yaparken öğretmenler öğrencilerin kişisel haklarına saygılılar. Tüm öğretmenler güler yüzlü ama mesleki bir otoriteye sahipler. Öğrencilere karşı sevgi dolu da olsalar mesafeyi korumak gerektiğini biliyorlar.
Öğretmenler ödev konusunda zorlayıcı değiller. Öğrenciyi zorlamayacak şekilde örneğin ortalama 15 dakikalık ödevler verebiliyorlar.
Her öğretmen en az yüksek lisans seviyesinde akademik eğitim almış olmalarından dolayı bilgi ve beceri konusunda yetenekliydiler. kaldı ki kendileri de bu tür bir eğitim sisteminden geçmiş olmaları onları etkinlik temelli eğitim modeline yatkın olmalarını ve tecrübeli olmalarını sağlamaktadır. her öğretmenin üniversite eğitimde mutlaka ikinci bir alan eğitimi aldığından farklı derslere girdikleri görülmektedir. Örneğin biyoloji dersi öğretmeninin coğrafya derslerine de girdiği görülebilmektedir. Bu da disiplinler arası etkileşimli ders işleme yöntemini kolaylaştırmaktadır.
Ayrıca öğretmenler toplumun hiyerarşik sıralamasında üst yerlerde konumlanıyor. Bu konumlarına karşılık da ücret politikası belirlenmiş durumda. Mesleğe yeni başlayan bir öğretmen 2500 Euro dan başladığı ve okula göre ve yıla göre bu ücretin artığını görebiliyoruz.
Sonuç olarak; Finlandiya da Öğretmen olmak, tamamen bağımsız, sorumluluk sahibi, öğretmeye ve öğrenmeye aç, otokontrol duygusu gelişmiş, araştırmacı, düşünen ve güvenilir olmak demektir.
Hüseyin Özkan*
*Eğitim Bilimi Uzmanı, Eğitim Yöneticisi