15 Temmuz gazisi Adviyye Gül İsmailoğlu: "(Vurulma anı) Yanıma bir yaralı düştü. Sanırım dizinden vurulmuştu. Bağırmasını duydum ve yardım etme iç güdüsüyle ayağa kalktım. Kalktığımda sırtımda acı hissettim. Sırtımdan vurulduğumu düşündüm ama mermi sol kolumdan girmiş, kürek kemiğimin ucunu parçalamış, akciğerlerimin ikisini de ucundan zedelemiş. Sırtımda da 15 santim çapında bir delik açmış. Orayı parçalayarak dışarı çıkmış"
- "Ağzım ve burnumdan kan geldi ve yere düştüm. Ölüm korkum yoktu. İçimde bir rahatlık vardı. Belki de yola o şekilde çıktığımız için. Yavuz Sultan Selim'in dediği gibi, 'Ölürsek cennet bizim kalırsak devlet bizim.' Belki bu bilinçte olduğum için korku hissetmedim"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde henüz 14 yaşında olmasına rağmen cesurca sokağa çıkarak cuntacılara göğüs geren Adviyye Gül İsmailoğlu, o gece kolundan aldığı kurşun yarasıyla genç yaşta gazilik mertebesine erişmenin gururunu hala yaşıyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki kalkışmasını engelleyebilmek için büyük bir mücadele ortaya koyan vatandaşlardan biri de Adviyye Gül İsmailoğlu'ydu...
Genç yaşına karşın Türkiye'nin darbe girişimini hak etmediğinin bilincinde olan İsmailoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milleti meydanlara daveti üzerine annesi, babası ve ablasıyla Fatih'teki evinden çıktı.
Elinde ve sırtında Türk bayrağı, dilinde tekbirle Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına doğru ailesiyle ilerleyen İsmailoğlu, "Şehadet en şerefli ölümlerden biridir." düşüncesinden aldığı güçle asker üniforması giyen terör örgütü üyelerine diğer vatandaşlarla birlikte direniş gösterdi.
Saraçhane Parkı'nda bulundukları esnada darbecilerin açtığı ateş sonucu sol koluna kurşun isabet eden ve ağır yaralanan İsmailoğlu, o gece yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
- "Anneme evden çıkmadan önce, 'Orada ölürsek şehit olur muyuz?' diye sordum"
Adviyye Gül İsmailoğlu, 15 Temmuz darbe girişimini haber aldıklarında dışarı çıkmadan önce ablası ile abdest alıp, başlarını örterek hazırlık yaptıklarını, daha sonra ailece birbirleriyle helalleşerek sokağa çıktıklarını dile getirdi.
Çıktıklarında nereye gideceklerini bilmediklerini fakat o gece herkesin nasibini alacağı yere bir şekilde yönlendirildiğini ifade eden İsmailoğlu, kendilerini de belediye önünde bulduklarını belirtti.
Askerleri gördüklerinde, "Herhalde askerimiz bize silah doğrultamaz." diye düşündüklerini fakat yine de her şeye hazırlıklı olduklarını söyleyen İsmailoğlu, annesine evden çıkmadan önce "Orada ölürsek şehit olur muyuz?" diye sorduğunu, onun da kendisine, "Oraya vatanımız için gidiyoruz. Vatan sevgisi imandandır. Allah'ın izniyle ölürsek şehit, kalırsak da gazi oluruz." yanıtını verdiğini aktardı.
İsmailoğlu, o gece Saraçhane'de yaşananları şu ifadelerle anlattı:
"Belediyenin önünde asker kılığına girmiş hainler barikat kurmuşlardı. İnsanların geçişine izin vermiyorlardı. Yaklaşık 15-20'si askeri kamyonetin önüne diz çökmüştü. Ellerinde G3 tüfekleriyle insanlara nişan almış bekliyorlardı. 100-150 kadar insan da barikatı aşmaya çalışıyordu ama o görünmez sınırı geçen her kişiyi yavaş yavaş ayaklarından vurmaya başlamışlardı. Normalde, insanın silahların üstüne yürürken korkmaması imkansızdır. Ama gerçekten bir korku yoktu. Yolun başında korku varsa bile ne olacağını bilmediğimiz için buraya geldiğimizde tamamen yok olmuştu. Aslında açıklanamayacak bir cesaret diyebilirim. 'Akacak kan damarda durmaz' derler ya evden beri çok garip bir ruh halindeydim. Garip bir kahkaha halim vardı. Herkes 'Adviyye ne yapıyorsun? Ülke elden gidiyor neden gülüyorsun?' diyordu ama elimde olmayan bir şekilde gülme almıştı beni. Ülkem için savaşmanın gururuna erişebileceğime inanıyordum. Belki o yüzden istek vardı içimde. İçim rahattı."
Vurulduğunda tek düşüncesi darbecilere karşı vatanı müdafaayı sürdürmekti
Önlere doğru ilerlemeye çalışırken, üstlerine "yağmur gibi" mermi yağdırdıklarını aktaran İsmailoğlu, insanların başlarından ve kalplerinden vurulduklarını gördüğünü, o an bu kişilerin hep yücelttikleri, kendi içlerinden saydıkları askerler olamayacaklarını fark ettiklerini söyledi.
Bu esnada mecburen yere çökmek, geri çekilmek zorunda kaldıklarını ancak en ufak bir fırsatta darbecilerin üstlerine gittiklerini anlatan İsmailoğlu, kaçmayı ya da saklanmayı değil hep birlikte hareket ederek onları engellemeyi düşündüklerini vurguladı.
Babasının kendilerini kurşunlardan korumak için yerde tutmaya çalıştığını belirten İsmailoğlu, vurulma anından şöyle bahsetti:
"Yanıma bir yaralı düştü. Sanırım dizinden vurulmuştu. Bağırmasını duydum ve yardım etme iç güdüsüyle ayağa kalktım. Kalktığımda sırtımda acı hissettim. Sırtımdan vurulduğumu düşündüm ama mermi sol kolumdan girmiş, kürek kemiğimin ucunu parçalamış, akciğerlerimin ikisini de ucundan zedelemiş. Sırtımda da 15 santim çapında bir delik açmış. Orayı parçalayarak dışarı çıkmış. O yüzden sırtımda acıyı hissettim. Yere düştüm. Ölüm korkum yoktu. İçimde bir rahatlık vardı. Belki de yola o şekilde çıktığımız için. Yavuz Sultan Selim'in dediği gibi, 'Ölürsek cennet bizim kalırsak devlet bizim.' Belki bu bilinçte olduğum için korku hissetmedim. Zaten hiç bayılmadım, kendimdeydim. İnsanlar, ailem yanıma geldiler. Yakındaki hastaneye taşımaya çalıştılar. Her yer kan içindeydi. Yerlerdeki sedyelerde bile hastalar vardı ve bana müdahale edemeyeceklerini söylediler. Sonra bir vatandaş bizi aracına aldı. O geceki en belirgin duygulardan biri kimsenin birbirini tanımadan yardım etmesiydi. Vatan Caddesi'ndeki hastaneye götürdü."
Adviyye Gül İsmailoğlu, bu arada aklından, "Keşke biraz daha durabilseydim. Biraz daha savaşabilseydim. Yanlarına gidip, siz ne yapıyorsunuz? diye sorma fırsatım olsaydı." düşüncelerinin geçtiğini dile getirdi.
Anne ve babası ilk olarak evlatlarını kaybetme korkusu içerisinde olduklarını anlatan İsmailoğlu, "Fakat annem hep, 'Hastaneye gittiğimizde yüreğimde çok büyük bir acı yoktu. İçimde bir rahatlık vardı.' diyor. Şehadetin en güzel ölümlerden biri olduğunu düşündüğümüz, belki bunu arzuladığımız için bu şekilde tanımlıyor." ifadesini kullandı.
Hastanede ilk müdahalenin yapıldığını, sonrasında bir hafta yoğun bakımda komada kaldığını söyleyen İsmailoğlu, merminin omurgasına ya da kalbine zarar vermemesinin ise doktorlarda şaşkınlık yarattığını belirtti. İsmailoğlu, "Doktorların ifadesine göre, sanki 'Nasıl en az zararı verebilirim' der gibi, dümdüz değil de "S" çizerek içeride gitmiş. Aylarca tedavim devam etti. Liseye yeni başlamıştım. Okula pansumanla gittiğimi hatırlıyorum. Geçen yıllarda 2 ameliyat daha geçirdim. Şu anda elhamdülillah iyiyim." dedi.
- "Siz daha 14 yaşında küçük bir kız çocuğuyla baş edemiyorsunuz"
FETÖ ile ilgili özellikle kendi davalarını yakından takip ettiğini aktaran İsmailoğlu, "O davaya da katıldıktan sonra nasıl insanlar olduklarını anlıyorsunuz. Çok büyük bir yüzsüzlükle biz suçluymuşuz, vatan hainiymiş gibi davranabiliyorlardı. Mahkememizde elime konuşma fırsatı geçti. O gece söylemek istediğim şeyi söyleme fırsatım oldu. 'Siz daha 14 yaşında küçük bir kız çocuğuyla baş edemiyorsunuz. Bu koca ülkeyi ele geçirmeyi nasıl düşündünüz?' dedim." ifadelerini kullandı.
15 Temmuz'un Türkiye gibi kendisi için de bir milat olduğunun altını çizen İsmailoğlu, "Ben hep 15 Temmuz'un unutulmaması için çabaladım. Eğer o gece ölmediysem, hayatta kaldıysam bunun bir anlamı olmalıydı. O gece yaşadıklarımı anlatmalıydım. O geceki ihaneti unutmamamız için ne yapabiliyorsam yapmaya, yaşım genç olduğu için akranlarıma seslenmeye çalıştım. Bu ülke, vatan, ümmet için hayırlı birey olmak için çabaladım. Gençlerin ve kadınların ülkeleri için savaştıklarını görmek ve göstermek benim için gurur verici." şeklinde konuştu.