Ahmet ÜNLÜ'nün yazısı:
FETÖ'nün bir üniversitedeki soru hırsızlığı ve düşündürdükleri
FETÖ'nün soru hırsızlığı dahil birçok melaneti sıklıkla gündeme geldi. Bir kitaptan anlatacağımız soru hırsızlığı, zamanında yapılmayan müdahalelerin nelere yol açtığını göstermesi açısından ibretlik bir olaydır.
İhsan Süreyya Sırma Hoca soru hırsızlığını anlatıyor
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın hayat hikayesinin anlatıldığı Pervari'den Paris'e adlı kitabın 334-335'inci sayfalarında FETÖ'nün Sakarya İlahiyat Fakültesi'nde sınav sorularını çalarak sınava girecek FETÖ mensuplarına nasıl verildiğini anlatıyor.
İhsan Süreyya Hoca'nın yalan söylemeyeceği gerçeğinden hareket ederek soru hırsızlığını kendi anlatımından okuyalım:
Prof. Dr. Suat Yıldırım fakültenin dekanıydı. O zaman böyle mücadeleler başlamamıştı. Ben ona Suat ağabey diyordum, Fakülteden beri tanışıyorduk.
İlk tartışma araştırma görevlisi alımındaki sorulardan çıktı
Aslında aramızda bir problem yoktu, güzel de gidiyordu. Fakülte yeni oluştuğu için 25 araştırma görevlisi alınacaktı. Kadrolar ilan edildi 30-40 kişi müracaat etti. İmtihan günü geldi. Önce yabancı dil sınavı yapacaktık. Sınav jürisinde ben, Suat Bey ve Abdullah Aydınlı Bey vardı.
Sabahleyin fakültede Suat Bey "Muhammed Hamidullah Hoca'nın İslam'a Giriş kitabının Almanca'sı da İngilizce'si de Fransızca'sı da var. Adil olmak için aynı kitaptan aynı sayfayı soralım haksızlık olmasın" dedi. "Olur" dedik. Makul bir teklifti. Kitabı açtı, "Burayı soralım" dedi. Ama baktım, o sayfada çalışılmıştı. "Yok bu sayfa olmayacak. Kitap 360 sayfadır, istediğin yeri sor, ama bu sayfa olmayacak" dedim. "Bu sayfa olacak" diye ısrar edince ben de "Akşam bunu şakirtlere ezberlettin, burayı mı soracaksın? Olmaz" dedim. Abdullah Bey'e "Abdullah sen ne diyorsun?" dedim. Abdullah ikimizin de talebesi. Abdullah da "Olmaz hocam o sayfa olmaz" dedi.
"Al kitabı nereyi istersen sor dedim." Baktı ki olmuyor, sinir oldu, gitti bir sayfa seçti. Kendisine karışmadık. O sayfanın İngilizce, Fransızca ve Almanca fotokopilerini yaptık, dağıttık. Sonra geldik dekan odasında oturuyoruz. İnsan azlığından dekan yardımcısı da olmuştum. O arada Suat Bey gitmiş, seçtiğimiz sayfanın tercümesini kitabın Türkçe'sinden almış, fotokopi yapmış ve imtihana giren Fetullahçılara vermişti. Bizim haberimiz yoktu. Fakat imtihana giren diğer çocuklar bunu görmüştü. Görünce gidip rektörlüğe şikayet ettiler.
Muhakkik soru hırsızlığını araştırıyor
Allah rahmet eylesin, Prof. Dr. Sabahattin Zaim hoca soru hırsızlığı olayında muhakkik tayin edildi. Fakülteye geldi. "Suat Bey, ayıp değil mi? Ben şimdi yapılanları yazacağım ve gazeteler, "İlahiyat Dekanı Kopya Verdi" diye manşet atacak. Bu ayıp değil mi? Ben bu sınavın iptal edilmesini teklif edeceğim" dedi.
Bu şekilde Suat Bey'le aramızdaki soğukluk başladı. Oysaki ben Suat Bey'i melek gibi bir şey sanıyordum. Ondan asla böyle bir şey beklemiyordum. Kendisini nasıl saklamış ve ikinci kişiliğini göstermemiş. Neyse baktı ki işler iyi gitmiyor yani istediğini yapamayacak. Durum anlaşılmıştı. Fakülteye kendi adamlarını doldurmak istiyor. İyi de bu melanetine neden bizi alet ediyor? Bu arada rektör seçimleri yapıldı.
Fetullahçıların desteklediği aday rektör seçiliyor
Bunların adayı olan İsmail Çallı diye bir profesör Kocaeli'nden aday oldu. Bizim adayımız ise eski Rektör olan Prof. Dr. Ramazan Evren'di. Bizim adayımız 175, İsmail Çallı da 17 oy aldı. O zaman Kemal Gürüz YÖK Başkanı, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı'ydı. Ona ulaşmışlar "Bunlar biz ve desteklediklerimiz kalırlarsa kötü olur" demişler.
Demirel'e de ulaşmışlar. Bunun üzerine 175 oy alan bizim adayımız değil, 17 oy alan İsmail Çallı Süleyman Demirel tarafından rektör olarak atandı.
Bu hikayenin düşündürdükleri ya da yanlış iliklenen düğme
Kitabın ilerleyen sayfalarında FETÖ'nün İhsan Süreyya hocanın başına ördüğü çoraplar uzun uzun anlatılıyor. Sonunda hoca üniversiteden atılıyor. Ancak, bizi düşündürmesi gereken konu ise zamanında gereği yapılmayan bir soru hırsızlığının nelere yol açtığıdır. Benzer durumların birçok kamu kurumunda yaşandığını tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Rahmetli Prof. Dr. Sabahattin Zaim hocanın her anlamda örnek bir şahsiyet olması erbabınca malum ve tartışmasızdır. Ancak, muhakkik olarak tayin edildiği soru hırsızlığı olayında gösterdiği iyi niyet maalesef FETÖ mensuplarının sonraki adımlarını kolaylaştırmıştır. Özellikle İlahiyat Fakültesi soru hırsızlığı ile basında anılmasın diye gösterdiği duyarlılık neticesinde hazırladığı raporda sadece sınavın iptal edilmesini teklif ederek soru hırsızlığını yargıya ve savcılığa intikal ettirmemesi FETÖ mensuplarının birçok olumsuzluğunun temel taşı haline gelmiştir.
Maalesef yaşanan olaylarda keşkeler sonucu değiştirmiyor. Birileri ya da camiamız zarar görmesin diye olayların hafif sıyrıklarla geçiştirilmeye çalışılması ileride telafisi imkansız zararların doğmasına sebep olmuştur. Yani yanlış iliklenen bir düğmenin düzeltilmesi için en başa dönülmesi gerekmiştir.
Halbuki soru hırsızlığı olayı bütün boyutlarıyla yargıya ve savcılığa intikal ettirilseydi FETÖ rahat hareket edemeyecekti. Belki yargıda ve savcılıkta konu yine kapatılacaktı ama konunun basına yansımasında ise kapanamayacak hale gelecekti.
İyi niyetle hazırlanan muhakkik raporu sonucunda soru hırsızlığı sadece sınavın iptal edilmesini sağlamış ama FETÖ'nün daha tedbirli davranmasına ve önündeki engelleri birer birer kaldırmasına da zemin hazırlamıştır. Kim derdi ki Suat Yıldırım soru hırsızlığı ile araştırma görevlisi alır ve kumpas kurar. Ama gök kubbe nelere şahit olmamıştı ki buna şahit olmasın.
O şimdi kaçak ve 10 milyon lira ödülle "kırmızı kategori"de aranıyor
Hakkında çok sayıda dava açılan ve şu an 80 yaşına merdiven dayamış Suat Yıldırım, Ankara'daki davada ağırlaştırılmış müebbet, İstanbul'daki davada ise 78 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor ve 4 Eylül 2015'te yurt dışına kaçtı.
Ayrıca, Suat Yıldırım, İçişleri Bakanlığı'nın Terörden Arananlar Listesi'nde 10 milyon lira ödülle "kırmızı kategori"de yer alıyor. Bu şahsın durumunu görünce Allah sonumuzu hayreylesin demekten başka cümle kuramıyoruz. Ümit ederiz ki bu kaçakların emekli maaşları ödenmiyordur. (Yeni Şafak)