Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş'tan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a eleştiri. İşte o yazı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 08.11.2016 tarihinde Esnaf ve Sanatkarlar Şurasında yaptığı konuşmada memurlarla ilgili şunları söyledi;
“Gençlerimize rızıklarını illa devlet kapısında değil, birikim ve ilgilerinin olduğu alanlarda aramalarını tavsiye ediyorum. Devlete kapağı bir atayım sonra para pul derdim olmaz. Mantık bu mu, mantık bu. Onun için ne diyoruz. Bu Memur Kanunu’nun değişmesi lazım.
Niye, hakkını veren çalışan devam etsin. Ama çalışmıyorsa millet ve devlet onları sırtında taşımaya mecbur kalmasın. 15 Temmuz’da bunu yaşamadık mı? 15 Temmuz’dakiler bunlar değil mi? Yedirdik, içirdik bombaları onlar yağdırdı bize.”
Bu ifadelerin bir bölümüne katıla bilinir. Ancak, tamamına katılmak ve kabullenmek mümkün değildir. İşini iyi yapmayan memurlar konusunu sürekli olarak dillendirmek, sözü memur güvencesine getirmek, buradan hareketle tüm memurları töhmet altında bırakmak doğru bir yaklaşım değildir.
Bir iktidar düşünün ki; kamuda 14 yıl boyu ayrımcılık yapmış, memurları ‘bizden olanlar ve olmayanlar’ diye ikiye bölmüş… Bütün uyarılarımıza rağmen devlette liyakat, tecrübe ve birikimi ayaklar altına almış. ‘Yandaş olsun da, çamurdan olsun… Bizim cemaatten olsun da, ne olursa olsun…’ anlayışıyla devlet kadroları, beceriksiz bir güruh tarafından doldurulmuş. Devlette kendi deyimleriyle “paralel yapı” oluşmasını sağlamışlar. Sonra bu paralel alçaklar, iktidarın ayağına dolanmış. Besle kargayı, oysun gözünü misali…
El insaf yahu..! Nasıl olur da bu işi 15 Temmuz ihanetine bağlarsınız? Ne demek, yedirdik-içirdik, bombaları onlar yağdırdı? Kim onlar? Çalışmayan, milletin sırtındaki memurlar öyle mi? Hayır, sizin yedirip-içirip, cemaatçi yandaş diye devletin en hassas ve en mahrem yerlerine yerleştirdiklerinizdir, ihanet edenler…
Kimse buradan başka bir şey çıkarmasın..! Devlette görevini yapmayan, savsaklayan, işini aksatan ve mevzuat dışına çıkan herkes için ceza vardır. Hem de işten atılma dahil, her türlü ceza… Bilmeyenler açsın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesini okusun… Çalışmadan maaş alan devlet memurları varsa ki, -var- bunların sorumlusu onların amirleridir ve iktidardır. Neden mi, göz yumdukları için… Hiç suçu başka yerde aramayalım…
Üzülerek ifade etmeliyim ki, Sayın Cumhurbaşkanımız iktidara geldikleri günden bu yana, memurların güvencesini diline dolamış, maalesef hiçte düşürmemiştir. Geçmiş yıllarda bu ve benzeri konuşmalarını hiçbir beis görmeden yandaş Konfederasyon olan, Memur-Sen’in toplantılarında da ifade etmiştir. Şöyle ki, Başbakan “memurların haklarını savunmak ve geliştirmek için kurulduğunu” ifade eden bir memur konfederasyonunun yönetici ve üyelerinin gözlerinin içine baka baka, “memurun güvencesini elinden alacağım” dedikçe, ayakta alkışlanmıştır. Bu durum aslında memur sendikaları için ne büyük utanç tablosudur. Ne büyük bir gaflettir.
Sayın Cumhurbaşkanı bununla da yetinmemiştir. Ne zaman iş adamları ile bir toplantı yapsa, ne zaman esnaf ile buluşsa, ne zaman bir ticaret odası ile bir araya gelse, aynı şekilde memurları şikayet ederek söze başlamış, hatta zaman zaman miting meydanlarında bu tür konuşmalar yapmıştı. Geçtiğimiz yıllarda Gaziantep’te yaptığı bir konuşmada, “Adam iş beğenmiyor, illa devlet memuru olacakmış. Olunca ne olacaksa? Yan gelip yatacak… Nerde bu yoğurdun bolluğu..?” diyerek, ilk defa memurları ‘yan gelip, yatmakla’ suçlayan bir Başbakan olarak tarihe geçmiştir.
Memurları itibarsızlaştırarak, onları sürekli halka şikayet ederek, varılacak bir yol ve alınacak bir sonuç yoktur. İstenen ‘devlet memuru’ değil, ‘parti memuru’ ise; “kaldırın güvenceyi, yok edin devleti olsun bitsin…” diyemiz, biz buna itiraz ederiz, hem ekmeğimiz hem de ülkemiz için….
Bir de sormak lazım; “gençler bu ülkede neden memur olmak istiyor?” Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘yan gelip, yatmak için değil…!’ Önünü görebilmek ve geleceğini kurabilmek için… Özel sektörde koyarsın kuralları, emeğe saygıyı getirirsin, kaldırırsın keyfiyeti, gerekli denetimleri yaparsın, batı toplumlarında olduğu gibi güvenceyi sağlarsın; o zaman kimse ille de memur olmak için uğraşmaz… İşsizliğin boyutları ortada iken, özel sektörün kurduğu “emek sömürü sistemi” bütün acımasızlığı ile işlerken, genç insanlar Devleti tercih etmesin de, ne yapsın..?
Diğer yandan kamuda yaptığınız bu kadar tahribata rağmen, hükümet olarak, “14 yılda şöyle başarılı olduk. Şu büyük hamleleri yaptık. Ülkemize şu eserleri kazandırdık. Memleketi büyüttük” diye ‘övünüyorsunuz.’ İyi de övündüğünüz bu işleri 25 tane Bakan mı yaptı? Onların mesai arkadaşları olan 2 milyon 600 bin devlet memuru, adam gibi çalışarak yaptı. Kaldı ki, rahat ve huzur bırakmadığınız, moral ve motivasyonlarını sıfırladığınız memurlarla övündüğünüz hizmetleri ortaya koydunuz… Artık, memurlarla uğraşmayı bırakın, kendinize bakın… 14 yıl boyunca kamuda yaptıklarınızla yüzleşin..!!! Daha önemlisi 14 yılda ülkeyi getirdiğiniz hale bakın... Ülkemizi bölünmenin eşiğine getirdiniz. Terör ve göçmenler ülkesi haline getirdiniz. Korku Cumhuriyeti oluşturdunuz. Adeta ülkemizi Mazlumlar imparatorluğuna dönüştürdünüz. Umutsuz bir toplum, gelecek endişesi içinde sağa sola savrulan bir millet…
Gurur duyun eserinizle, gurur..!!!