Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı'nın 30'uncu Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, eğitim ve kültür alanında çalışmaların yetersiz olduğunu ifade ederek, "Altyapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, pek çok alanda çok önemli mesafeler kat ettik ancak bu süreçte iki alanda eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntü ile ifade etmek istiyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı'nın 30'uncu Kuruluş Yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende konuştu. Erdoğan konuşmasına Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Akif Ersoy'u anarak başladı.
"BU HATIRALAR UNUTULUR GİBİ DEĞİL"
Kendisinin Milli Türk Talebe Birliği'nde geçirdiği yılları anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu sahne çok hatıralarla dolu bir sahne. Bu hatıralar unutulur gibi değil. Buralarda münazaralarda çok ciddi geçmişimiz var. İmam Hatip Okulu sıralarında burada çok şampiyonluklar yakaladık. Hep bu sahnede. Çaprazımızda Yeşilay merkezi bu yarışmaları yapardı. Hep buradan kupalarla döndük. Burada pek çok arkadaşımın, ağabeyimin uzun geçmişi olduğunu biliyorum. Beraber yaşadık İsmail ağabeyimiz, Abdullah bey, tüm kardeşlerimizle burada yaşadık. Burada oturduğumuz anlarda ekmek, domates, peynir beraber yediğimiz anlar oldu. O günlerden bu günlere geldik. Bu dava hor kalmasın, büyüklüğüne yaraşır sürsün diye, eğitimle ve irfanla desteklenerek yetiştirilen yeni nesilleri de görüyorum. Şehit Mustafa ağabeyimizi de unutmamız mümkün değil. Onu da burada kaybettim. O günlerden bu günlere gelindi. Birlik Vakfı bünyesinde gerçekleştirilen programlarda gördüğümüz gençlik, şüphesiz Necip Fazıl'ın özlemini çektiği, Mehmet Akif'in Asım'ın Nesli dediği gençliktir. O büyük dava için çalışanlara ne mutlu" diye konuştu.
"EĞİTİM VE KÜLTÜRDE ARZU ETTİĞİMİZ İLERLEMEYİ KAYDEDEMEDİK"
Konuşmasında öz eleştiride de bulunan Erdoğan, "Altyapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, pek çok alanda çok önemli mesafeler kat ettik ancak bu süreçte iki alanda eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntü ile ifade etmek istiyorum. Bunu başarmamız, bunu gidermemiz lazım. Eğitimde evet altyapıyı güçlendirdik. İlk ve orta öğretimde 240 bin yeni derslikle, yüksek öğretimde 117 yeni üniversite ile 387 yeni yurtla büyük atılıma imza attık ama eğitimin öğretimin içeriği konusunda, müfredat konusunda, çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun yetiştirme konusunda aynı başarıyı gösterdiğimizi maalesef söyleyemiyorum ama bunu başaracağımıza inanıyorum, vakit geçmiş değil. Yeniden ihya ettiğimiz imam hatip okullarımıza giden öğrenci sayısının 1 milyon 200 bine çıkmış olması elbette önemli. Biliyorsunuz 600 binden 60 bine indi 28 Şubat'tan sonra. Bunu hamdolsun 1 milyon 200 bine çıkarmış bulunuyoruz. Mesele süratle mazrufu güçlendirmek. Zarf tamam ama mazrufta sıkıntı var. Müfredatı zenginleştirmemiz lazım. Bunu hallettiğimiz zaman inanıyorum gençliğimiz daha bereketli gelişecek. Kültür alanında yapılanlarla yapılması gerekenler arasında ciddi fark var. Tabi Türkiye'nin, milletimizin gırtlağına kadar dayanan sıkıntıları çözme gayretimiz ister istemez önceliğimizi böyle şekillendirdi. Buna rağmen daha fazlasını yapabilmeliydik. Artık önümüze bakacağız. Geçmişten aldığımız dersler ışığında önümüzdeki yılları eğitim ve kültür alanında bir seferberlik anlayışı ile değerlendirmeliyiz" ifadelerini kullandı.
"PARALEL DEVLET YAPILANMASI STK OLARAK ORTAYA ÇIKTI"
Sivil toplum kuruluşlarının (STK) eğitim konusunda önümüzdeki dönemlerde yapılması gerekenleri katkıda bulunması gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, "Birçok ülkede eğitim faaliyetleri devletle birlikte STK'ların da etkin olduğu alanlardır. Burada devleti yönlendirecek STK'lardır, akademik çalışmalardır, gönüllü teşekküllerdir. Eğitim ve kültür gibi esneklik sınırları yüksek alanlarda sadece bürokratik mekanizmalarla istenen elde edilemez. Bürokrasiyi kendi başına bırakacak olursak, orada bürokratik oligarşinin egemenliğin görürsünüz. Biz bu oligarşiye bu ülkeyi bırakamayız. Bakınız ihracat ve turizm gibi alanlarda iş dünyasının devlete ve bürokrasiye yol göstericiliği sayesinde ciddi neticeler elde ettik. Aynı başarıyı eğitim ve kültürde de göstermek zorundayız. İhracat ve turizmde muhatabımız işadamları idi. Eğitim ve kültürde ise bu alanda faaliyet gösteren STK'lar aynı çabayı ortaya koymalı. Bir paralel devlet yapılanması STK olarak ortaya çıktı. Bakın ülkemiz nereye doğru gidiyordu, nasıl bir mücadele ile karşı karşıya kaldır. Öyleyse bu alanda ciddi bir adımın atılması gerekiyor. Türkiye'nin 2023'te diğer alanlarla birlikte eğitim ve kültürde de hedeflerine ulaşacağına inanıyorum" dedi.
Paralel devlet yapılanmasının milletin gönül dünyasında yaralar açtığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu şer şebekesinin en çok yoğunlaştığı alanlar olan eğitim ve kültür çok önemli. Milletimiz bu ihanet çetesine net bir tavır alarak üzerine düşeni yapmıştır. Şimdi sıra sizde, bizde. Ortaya çıkan ihtiyaçları, eksikleri, boşlukları telafi etme görevini en iyi şekilde yerine getireceğinize inanıyorum. Bu yöndeki çabalarınızda bundan sonra da tüm gücümle yanınızda duracağımdan hiç şüpheniz olmasın."
"MASUMLARI ÖLDÜREN HER ÜLKE BENİM GÖZÜMDE AYNIDIR, BUNLARIN HEPSİ ZALİMDİR"
Türkiye'nin bölgede tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu coğrafyada sürekli yenilenen imtihanlarımızdan birini de bu dönemde veriyoruz. Allah'ın yardımı ile bu süreçten alnımızın akı ile çıkacağımıza inanıyorum. Şahit olduğumuz haksızlıklar yüreğimizi yaralıyor. Sadece hemen yanı başımıza Suriye'de vicdanı ve ahlakı olan herkesi utandıracak örneklerle dolu kirli bir savaş yürütülüyor. Bir yandan Esed ve onunla hareket eden Rusya ve İran gibi ülkeler, diğer yandan DAİŞ, PYD, YPG gibi kukla terör örgütleri masum insanları katlediyor. Bir tarihi, bir medeniyeti yıkmak için insafsızca saldırıyorlar. Biz tabii ki itidalimizi koruyacağız ama zulüm altında inleyen kardeşlerimizin sesine kulaklarımızı tıkayamayız. Evleri, okulları, camileri bombalanan bu masumların acılarını yüreğinde hissetmeyenin bırakın adaletini, insanlığından şüphe ederim. Bu millet Hint yarımadasındaki bir zulme buradan donanmalarını gönderen bir millettir. Biz Osmanlı'nın torunlarıyız. Bu idraki bir kenara koymamız mümkün değil. Elimizi uzatmak zorundayız. Bu sorumluluğumuz bir kenarın bırakmak mümkün değil. Evladının cenazesi başında gözyaşı döken bu masumların hayatlarını karartan, sırf kendi siyasi çıkarı uğruna onları öldüren her ülke, her rejim, her örgüt benim gözümde aynıdır. Bunların hepsi de zalimdir" diye konuştu.
"RUSYA, İRAN, IRAK VE SURİYE BAĞDAT'TA 4'LÜ OFİS KURDULAR, 'TÜRKİYE NİYE DURUYOR' DİYORLAR"
Suriye'de bir medeniyete karşı savaş verildiğini vurgulayan Erdoğan, "Rejim de aynı savaşı veriyor, DAİŞ de aynı savaşı veriyor. DAİŞ, PYD, YPG bu tür örgütleri Suriye'deki küresel güç mücadelesinin sadece bir aracıdır. Bizdeki PKK ile bunlar aynıdır farkı yoktur. Bu karanlık yapılar bölgedeki kirli hesapların birer truva atına dönüşmüştür. DAİŞ'i, PKK'yı, YPG'yi ortaya çıkaran da, besleyip büyüten de rejimin ve onun arkasındaki güçlerin kendisidir. Bugün dünyanın gündeminde Suriye bu şekilde yer alıyorsa tek sebebi, sorunun çözümüne katkı sağlayacak ülkelerin kendi ajandaları sebebiyle farklı tutumlara yönelmesidir. Batı ülkeleri Suriyeli muhaliflere destek vermede yeteri kadar cesur davranabilseydi, bugün her şey farklı olabilirdi. Mülteciler kapılarına dayandı hepsi o zaman tutuştu. Türkiye olaya böyle bakmadı. Türkiye kapısını açtı ve 2 milyon 200 bin Suriyeli mülteciyi şu anda topraklarımızda misafir ediyoruz. Bize birileri akıl veriyor. 'Başika'da ne işiniz var' Tamam da bu olaylar 1 aylık olay değil. 1.5 yılı bulan bir olay. Irak merkezi yönetiminin üst düzey yöneticileri o Başika'da eğitim veren subaylarımızı ziyaret edip teşekkür ederken, şimdi Rusya, İran, Irak ve Suriye ile dörtlü Bağdat'ta ofisi kurdular. Bu ofis kurulduktan sonra 'Türkiye niye duruyor' diyorlar. Durmamızın sebebi orada eğitimi veren kardeşlerimizin korunmasıdır. Bunu yapmaya mecburuz, yapıyoruz, yapacağız. Tüm bu adımlar atılırken bütün yapılması gereken uluslararası görüşmeler yapılmıştır" şeklinde konuştu.
"RUSYA'NIN SURİYE'DE NE İŞİ VAR"
Rusya'nın ve İran'ın Suriye konusundaki tutumunu da eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Rusya, Doğu Akdeniz'de tutunmak için Suriye'yi bir basamak olarak görmeseydi bölgede başka türlü bir politika takip edilebilirdi. Bunları kendi ile konuştum. Rusya'nın Suriye'de, Irak'ta ne işi var. Uluslararası hukukun gereği eğer oradaki yönetim davet ederse gidebilirsiniz. 400 bin insanı katleden bir yönetimin davetine icabet etmeye mecbur değilsin. Orada bulunursanız o zulmü desteklemiş olursunuz. Şu anda yapılan bu değil mi. Daha önce Tarsus'ta bir limanları vardı şimdi Lazkiye'nin kuzeyinde bir hava üssü kurmak suretiyle orada yerleşim planı uygulaması var. Şimdi Irak'ta benzer bir adım görüyoruz. İran mezhepçilik gayesiyle Esed rejimi arkasında durmasaydı, belki de bugün Suriye meselesini konuşuyor olmayacaktık."
"İLKELİ TAVRIMIZ YÜZÜNDEN CİDDİ BEDELLER ÖDEDİK, ÖDEMEYE DEVAM EDİYORUZ"
Türkiye'nin yaşanan bu süreç boyunca Suriye halkının yanında yer aldığına dikkat çeken Erdoğan, "İlkeli tavrımız yüzünden ciddi bedeller ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Harcadığımız para 9.5 milyar dolar. Gelen destek 420 milyon dolar. Türkiye'nin tavrı ortada, dünyanın bakışı ortada. 2.5 milyon misafire ev sahipliği yapmanın getirdiği bu ağır yükü taşıyacağız. Devletin ilgili kurumları ile hayırseverlerimizin, STK'larımızın bu konuda üzerine düşeni zaten yapıyor. Bu insanlara yardım etmek sadece onlara kalacak yer vermekten, çalışacak işten ibaret değildi. Bu insanların eğitimlerinin, sosyal taleplerinin karşılanması da önemlidir. Her gönüllü kuruluşumuz kendi faaliyet alanı çerçevesinde bu tür çalışmaları planlamalı ve hayata geçirmelidir. Kardeşin kardeşe mihneti olmaz. Ensar ve muhacir olayı işte bunun ta kendisidir. Tarih bizim bu onurlu duruşumuzu da kaydediyor. Sadece kendi çıkarı için insanları katledenleri yanında duranları da kaydediyor" ifadelerini kullandı.
"TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ZEMİN BULDUĞU İKLİMİ ORTADAN KALDIRMALIYIZ"
Konuşmasında tüm Müslümanlara çağrıda bulunan Erdoğan "Burada Müslümanlar olarak üzerimize düşen bir görev var. DAİŞ gibi, El Kaide gibi, Eş Şebab gibi, Boko Haram gibi İslami kavramları istismar ederek en büyük zararı Müslümanlara veren örgütlerin zemin buldukları iklimi ortadan kaldırmalıyız. Bu örgütler İslam adına, Müslümanlar adına en küçük bir kazanım ortaya koymuş değillerdir. Bu projenin önüne biz geçmezsek, coğrafyamıza yönelik bu hoyrat müdahaleler devam edip gidecek. Müslümanlar bu zilleti daha fazla taşımamalıdır. İslam dünyasında bu bilincin güçlenmesi için gayret göstermeliyiz. Nasıl coğrafyamızdaki tek bir gencin dahi Allah'ın varlığını inkar eden bir hayat sürmesi bizi üzerse, bu tür terör örgütlerinin güdümüne girmesi de bizi en az bu kadar endişelendirmeli. İslam'ın adının zulümle anılmasına yol açan her davranış Müslümanlara bir darbedir. Buna müsaade edemeyiz. Tüm İslam dünyasında bu anlayışı tesis etmeliyiz" dedi.