Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen Şehircilik Şurası'nda konuştu. Konuşmasını yapmak üzere çıktığı kürsünün önüne bir cami maketi bırakan Erdoğan, "Önümde cami, mescid, onun önünde de kuşların evi var. Acaba şu anda kuşlara ev yapmayı düşünen var mı? Böyle bir anlayış kaldı mı?" diye sordu. Erdoğan, kendisinin takdim ettiği yeni Atatürk Kültür Merkezi projesine yönelik eleştirilere de yanıt verdi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Şehircilik Şurası Genel Kurulu'nun şehirlerimiz için hayırlı olmasını diliyorum. 27 Ocak'ta yine bu salodan şura çalışmalarının açılışını yapmış, alınacak kararların geleceğimiz için de çok önemli olduğunun altını çizmiştim.
Ortaya bugün ve yarın üzerinde nihai tartışmaların yapılacağı birbirinden kıymetli raporlar çıktı. Teklifleri, tespitleri ve tenkitleri ile çalışmalara katkı veren tüm hocalarımıza, sektör temsilcilerine, bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. İnşallha emeklerinin boşa gitmeyeceğine, bu çalışmaların geleceğin şehirlerinin inşasında adeta bir pusula vazifesi göreceğine inanıyorum.
Hayatın hızla aktığı, sınırların anlamının değiştiği böyle bir dönemde yaşıyoruz. Bu yeni dönem, ulaşımdan iletişime pek çok farklı alanda bize büyük imkanlar sunuyor. Daha önce aylar sürecek yolculukları birkaç saat içinde artık gerçekleştirebiliyoruz.
Modern dönemle birlikte gelişmeye başlayan makina, çelik teknolojisi tahayyül edilemeyecek bir güç veriyor. Diğer varlıklara ve canlılara saygı anlayışı, paylaşma kültürü yerini tahakküme bıraktı. Bu güç adeta bir güç zehirlenmesine dönüştü. Beraberinde de yabancılaşmayı getirdi. Böyle olunca da insan sadece kendine değil, ailesinden çevresine, içinde yaşadığı toplumdan dünyadaki diğer varlıklara kadar her şeye yabancılaştı. Tüm varlıklar yaradılışta sınırsız güç mücadelesinde kontrol altına alınması gereken rakiplerdir. İnsanın heveslerinin bu derece kutsandığı bir başka dönem bu derece vaki değildir.
"ZİHİNSEL YOZLAŞMANIN MENFİ ETKİSİNİ EN ÇOK ÇARPIK ŞEHİRLEŞMEDE GÖRÜYORUZ"
Zihinsel yozlaşmanın menfi etkisini en çok çarpık şehirleşmede görüyoruz. Belediye başkanlığı yapmış bir kardeşiniz olarak da önümde bir tespit var. İstanbul'un şehirleşme tarihi ile alakalı, 4. yüzyıl ve 6. yüzyılda İtalyan mimarın İstanbul'a bakışını görüyorum. Kaçak yapılaşma ve gecekondu gibi noktasal bazı durumları görüyorsunuz. Süre geçtikçe, 94'te belediye başkanı olduğumda, göreve geldiğimde ne yazık ki, İstanbul'daki gecekondu sayısı 640 bindi. İstanbul'un nüfusu da o zaman 8 milyondu. Görevi bıraktığımda gecekondu sayısı 110 bine düşmüş, bunların içinde kaçak yapılaşma da ayrıca var. O günden bugüne ne yazık ki gerek gecekondulaşma ve gerek kaçak yapılaşma devam ediyor. Az önce şehrin mimaride ruhunu okumanın, gönülle ilişkili olduğunu okuduk.
"YEŞİLLİK ARIYORSANIZ MEZARLIKLARIN OLDUĞU YERDE BULURSUNUZ"
"İnsan bir yere yerleşeceği zaman, önce mescidini yapar, yanına hamamını kondurur sonra da mezarını seçerdi. Böylece toprak imana gelirdi" diyor. Yeşillik arıyorsanız mezarlıkların olduğu yerde bulursunuz. İstanbul'da da selviyi bulacaksan Karacaahmet Mezarlığı'nda bulursunuz. Onun dışında bulamazsınız. Bizim kültürümüzde şehirler böyle kurulur.
Medeniyetimizin tüm şehirleri insanı, fıtratı, aşkın olanı merkeze alan mekanları inşa ediyor.
"ÖNÜMDE CAMİ VAR, KUŞLARIN EVİ VAR"
Önümde cami, mescid, onun önünde de kuşların evi var. Acaba şu anda kuşlara ev yapmayı düşünen var mı? Böyle bir anlayış kaldı mı? O kuşlar nerede barınacağını, nerede yiyeceğini, nerede içeceğini gayet iyi biliyor. Bizler başta olmak üzere tüm belediyelere çok büyük işler düşüyor.
"MANHATTAN'IN NESİ VAR?"
Onca şatafata rağmen dünyadaki metropollerin insanı mutsuz etmesinin nedeni budur. "Amerika'nın Manhattan'ı var." Tamam da Manhattan'ın nesi var? Yazın o aydınlık günlerinde bile bir karanlık dünyaya girersiniz. Aydınlık yok. Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Beton, beton, beton. Orada ruh yok. Huzur yok.
İstanbul belediyesini devraldığımızda şehrin gündeminde patlayan çöplükler, akmayan sular, kokudan yaklaşılamayan Haliç ve getirilemeyen daha nice hizmetler vardı. Üzerine usul usul karbonmonoksit yağan, kışın nefes dahi alınamayan bir şehir durumundaydı. Şehirlerimizden isyan sesleri yükseliyordu. Geçtiğimiz 15 yılda tüm bu sıkıntıları büyük ölçüde hal yoluna koyduk. Bu dönüşümü sağlarken TOKİ'nin öncülüğünde ortaya çıkan konutun, yerleşim birimlerinin katkısı olmuştur. Milyarlarca fidan ve ağaç dikimini gerçekleştirdik. Bunları hal yoluna koyduk, daha da iyi olacak. Bugüne kadar TOKİ vasıtasıyla 805 bin konutu tamamlayarak hak sahiplerine teslim ettik.
Zaman zaman TOKİ'yi de eleştirenlere rastlıyoruz. Binalar çok yüksekmiş, şikayetçi olduğum yönler benim de var. TOKİ bir şeyi başarıyor. Gecekondulaşmayı ortadan kaldırarak onların olduğu bölgelerdeki kentsel dönüşüm, değişimi gerçekleştiriyor. Kendileri 30-40 katlı rezidansta oturup komşularının adını dahil bilmeyenlerin mahalle kültüründen bahsetmeleri riyakarlıktan başka bir şey değildir.
"AKM NE YAPARSANIZ YAPIN 2019'DA BİTECEK"
İstanbul'da AKM'nin projesini takdim ederseniz ertesi gün Mimar Mühendis odaları başvuruda bulunur. Ne yaptınız bununla ilgili? Nereye müracaat ederseniz edin 2019 o opera binasının bittiği yıl olacaktır. Böyle yapa yapa 10 yılımızı yediniz. Artık daha size tahammül yok. Bedeli ne ise yapacağız. Sırça köşklerinden bize ahkam kesenlerin asıl derdi büyükşehirlerin kurtarılmış bölge olarak gördükleri belli muhitlerin kendi ellerinden çıkarılmış olmasıdır.