Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeniden Açılışının 70. Yılında İmam Hatip Okulları ve Türkiye'de Din Eğitimi Sempozyumu'nda konuştu.
"İmam hatipliler kutlu bir mücadelenin sembolü"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 70 yaşında bir çınar olan imam hatiplerin aynı zamanda her adımı sabır, samimiyet ve azimle yürütülen kutlu bir mücadelenin sembolü olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Esasen imam hatiplerin tarihi milletimizin hak, hukuk, özgürlük ve adalet mücadelesinin de tarihidir. Kuruluşundan itibaren imam hatipler bu ülkede demokrasinin standardını gösteren bir mihenk taşı olmuştur. Milli iradenin üzerine düşen vesayet gölgesi kalktıkça imam hatiplerin de önü açılmış, kapısına vurulan zincirler kırılmıştır. Darbe ve dikta dönemlerinde ise milletimizin kendisi gibi imam hatipler de hedefe, özellikle o tahtaya konularak baskıya uğramıştır. CHP zihniyeti milletle milletin değerleriyle hesaplaşmasını hep imam hatipler üzerinden yürütmüştür. Ellerine geçirdikleri her fırsatı ya bu okulları tamamen kapatmak ya da imam hatiplerin kazanılmış haklarını gasbetmek için kullanmışlardır. Milletimiz çöldeki vaha misali bu okullara nasıl umutla sarılmışsa CHP zihniyeti de bu okulları daima bir tehdit olarak görmüştür. İmam hatiplerin ülkemizdeki 70 yıllık mazisine baktığımızda bu durumun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, imam hatiplerin 28 Şubat döneminde vesayetçilerin tekrar hedefi olduğunu, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasıyla ortaokul kısmı kapatılırken katsayı zulmüyle de imam hatiplilerin üniversite hayallerine set çekildiğini belirterek, "2011 yılında katsayı uygulamasını kaldırarak bir sene sonra da 4+4+4 sistemiyle ortaokul kısımlarını açarak imam hatiplerin bu fetret devrini hamdolsun biz sonlandırdık" dedi.
Erdoğan, "Kendisi de bir CHP mebusu olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1947 yılında ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu bakınız nasıl anlatıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir münakaşadan sonra dışarıya çıktığım zaman 6 tane Meclis hademesi yanıma geldi. Gözleri yaşlı olarak bana şunları söyledi: 'Vallahi, billahi 6 köyümüzde bir tek imam kaldı. Ölülere nöbet bekletiyoruz. O imam kalkıp bu köye geliyor ve boyuna köy değiştiriyor. Eğer bize imam ve hatip vermezseniz ölülerimizi köpek leşi gibi toprağa gömeceğiz.' Kim söylüyor bunu? CHP'li Hamdullah Suphi'ye köylüler söylüyor. Evet partisinin 7'nci kurultayında bizzat bir CHP'li milletvekili tarafından dile getirilen bu utanç tablosu tek parti döneminde ölüsüyle ve dirisiyle bu ülkenin tamamının gerçeği. 1000 yıldır hamuru İslam'la yoğrulan, asırlar boyunca İ'lay-ı Kelimetullah'ın sancaktarlığını yapan, mabedinin üzerine namahrem eli değdirmemek için 7 düvele meydan okuyan, İstiklal Harbi'nde ezanı ve bayrağı uğrunda gencecik evlatlarını şehit veren, nüfusunun kahir ekseriyeti Müslüman olan, işte böyle bir ülkede 1950 yılına vardığımızda durum maalesef buydu. Millet bırakın camide namaz kıldıracak imamı, ölüsünü yıkayacak ve onun namazını kıldıracak kimseyi bulamıyordu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu eziyetin en acı tezahürlerinden biri olan Türkçe ezan garabetinin de insanların tahammül sınırlarını zorlayan bir hal aldığını belirtti.
Erdoğan, Demokrat Parti'nin 1951 seçimlerinde millette en fazla karşılık bulan 2 vaadinin ezanın aslına döndürülmesi ile imam hatiplerin açılması olduğunu, merhum Adnan Menderes'in 1951 seçimlerinden zaferle çıktıktan hemen sonra hayata geçirdiği ilk icraatın da Ezan-ı Muhammedi'nin aslıyla okunması olduğunu belirtti.
Menderes ve arkadaşlarının millet tarafından halen hayırla yad edilmesini sağlayan diğer hizmetlerinin ise imam hatip okullarının açılması olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ancak hükümetin iradesine rağmen dönemin CHP bürokrasisi imam hatip okullarını açtırmamak için ayak diremeyi sürdürmüştür. Merhum Ali Ulvi Kurucu, hocası olan rahmetli Mahmut Celalettin Ökten'in bu süreçte yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor: 'Elimde baston rahatsız halimle trene bindim. Ankara'ya gittim. O günün Maarif Vekili olan Tevfik İleri merhum, talebelerimdendi. Beni unutmamıştı. Ankara'da bir otelde kaldık. Günler geçiyor, Tevfik İleri'nin verdiği emirler Talim Terbiye Dairesi'nden bir türlü çıkmıyordu. Bir ay Ankara'da süründüm. Otelden aldığım çaya odamda ekmeği batırıp yemek zorunda kaldım. Artık uykularım kaçıyordu. Bir ay sonra Tevfik Bey'le durumu merhum Menderes'e arz ettik. Ancak muhterem Başvekilin yazılı talimatıyla Talim Terbiye Dairesi'nden muvafakat emrini alabildik. O gün muvafakat emrini alıp da Başvekaletten otele gelirken nasıl çıldırmadım, nasıl aklımı kaybetmedim diye hala şaşarım. Ne evlendiğim gün ne de icazet aldığım zaman böyle sevindim. O gün işte bu kadar sevinmiştim.' Evet, 70 sene önce 17 Ekim 1951'de 7 ilde imam hatip okulu açılması kararıyla Türkiye'nin imam hatipli yılları işte böyle başlamıştır."
İmam hatiplerin 3 yıllık lise bölümlerinin 1954'te açıldığını, bu okul mezunlarının okuyabileceği yüksekokul olarak Yüksek İslam Enstitülerinin 1959'da kurulduğunu kaydeden Erdoğan, daha sonra 12 Mart muhtırasında ortaokul kısımlarının kapatılarak lise kısımlarının 4 yıla çıkarıldığını aktardı.
"İmam hatiplerin fetret devrini biz sonlandırdık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP kökenli Ferit Melen zamanında 1972'de yayınlanan bir yönetmelikle imam hatiplerin lise kısmını bitirenlere tanınan yükseköğretimin tüm programlarında okuma hakkının kaldırıldığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milli Selamet Partisi'nin yoğun gayretleriyle 1974'te ortaokul bölümü yeniden açılmış, 29 yeni ilaveyle okul sayısı 101'e çıkmıştır. İmam hatipler 28 Şubat döneminde vesayetçilerin tekrar hedefi olmuş, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasıyla ortaokul kısmı kapatılırken katsayı zulmüyle de imam hatiplilerin üniversite hayallerine set çekilmiştir. Kendi evlatlarım da dahil imam hatip lisesi mezunları üniversite hayallerini 13 yıl boyunca ya ertelemek ya da yurt dışında gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. Önce 2011 yılında katsayı uygulamasını kaldırarak, bir sene sonra da 4+4+4 sistemiyle ortaokul kısımlarını açarak imam hatiplerin bu fetret devrini hamdolsun biz sonlandırdık. Rabb'ime, bize milletin okullarını tekrar milletle buluşturma imkanı bahşettiği için hamdediyorum."
İmam hatip mensubu olduğunu, çocuklarını da imam hatipte okuttuğunu anımsatan Erdoğan, "Ama hiçbir zaman imam hatipçi olmadım. Çünkü böyle bir şeyi yanlış bulurum. Bizim için tüm imam hatip okulları, normal lise de meslek liseleri de emirlerinde olduğumuz okullarımızdır. Hepsine bütün imkanlarımızla seferber olduk, seferber oluyoruz ve elimizden gelen tüm destekleri veriyoruz" dedi.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın, imam hatip birinci sınıfta yarım dönem Arapça öğretmeni olduğunu, Bekir Topaloğlu'nun da kendisine öğretmenlik yaptığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hepsinin rahle-i tedrisinde elhamdülillah bulunduk. Ama şimdi Bekir Hocamız rahmetli, Hayrettin Hocamız hayatta. Rabb'im uzun ömürler versin inşallah. Bu gençliğe onlar çok büyük emekler verdi ve bu gençlik sürekli temayüz etti. Onların elinde yoğrularak bugünlere geldik. Derdimiz şu, bu ülkede eğer bugün ifademle 'bir dindar nesil yetiştirelim' gayreti varsa işte bu hocalarımızın emekleriyledir. Bundan çok rahatsız olanlar yok mu? Var. Tam aksini savunanlar var. Varsın olsun. Biz işimize bakacağız. 'Dinsiz bir nesil olsun' diyenler yok mu? Var. 'Böyle ucube bir nesil olsun' diyenler yok mu? Onlar da var. Onlar işine bakacak. Biz de işimize bakacağız. Farkımız bu. Evet. Bunun olması lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde öğrenci sayıları 660 binden 64 binlere kadar düşen imam hatip okullarında okuyanların sayısının 1 milyon 415 bine ulaştığını belirterek, "İmam hatiplerin ortaokul ve lise kademesindeki öğrencilerin sayısının toplama oranı yüzde 14'e yükseldi. Bu rakamlar hem ailelerimizin hem de gençlerimizin bu imam hatiplere yönelik teveccühünün en güzel şekilde işaretidir. Her ne kadar birileri çeşitli tezviratla bu okullarımızı sürekli karalamaya çalışsa da milletimizin ilgisine ket vuramıyorlar" dedi.
Anlattıklarının sadece imam hatip okullarının hikayesi olmadığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu hikaye, senelerce öz yurdunda parya muamelesi gören, ezilen, ötekileştirilen aziz milletimizin de hikayesidir. Bu hikaye, kılık kıyafeti sebebiyle üniversite kapılarında gözyaşı döken kızlarımızın hikayesidir. Üniversite hayali katsayı engeline takılan gençlerimizin hikayesidir. Takunyalı, gerici, yobaz denilerek aşağılanan halkımızın, sakalından, sarığından dolayı horlanan kardeşlerimizin hikayesidir. Bu hikaye yeşil sermaye yaftası vurularak ayrımcılığa uğrayan yatırımcılarımızın hikayesidir. Makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan adam denilerek tahkir edilen Anadolu insanının hikayesidir. Ücretini ödeyemediği için hastane morglarında cenazesi rehin alınan vatandaşlarımızın hikayesidir. Eline kına yakarak askere gönderdiği evladının yemin törenine alınmayan anaların hikayesidir. Ciğerpareleri terör örgütü tarafından dağa kaçırılan anaların, Diyarbakır'da, Van'da var ya anneler, babalar var ya işte onların hikayesidir. Bu hikaye azgın azınlığın kışkırtmalarına rağmen demokrasiden, hukuktan, meşruiyetten ayrılmayan sessiz çoğunluğun da hikayesidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 40 yıldır hikayeyi yeni baştan yazmak, milletin makus talihini değiştirmek için zorlu bir mücadele yürüttüklerini ifade ederek, şunları söyledi:
"Bu mücadeleyi kendimiz, kendi ikbalimiz için değil, Türk'ü ve Kürt'üyle, Alevi'si ve Sünni'siyle milletimizin her bir ferdinin huzuru, refahı, özgürlüğü için veriyoruz. Kefenimizi giyerek çıktığımız siyaset yolculuğunda bizden öncekiler gibi elbette biz de pek çok sıkıntıyla karşılaştık, baskıya, zorbalığa, hukuksuzluğa ve siyasi şiddete maruz bırakıldık. Türkiye'nin iktidar partisini uyduruk gazete kupürleri üzerinden kapatmaya yeltendiler. Hukuk literatüründe asla yeri olmayan 367 garabetini ortaya atarak, Meclis'te cumhurbaşkanı seçmemizi engellemek istediler. Cumhuriyet mitingleri kılıfı altında insanımızı kışkırtarak daha önceki darbelerde olduğu gibi vesayete uygun ortam hazırlamaya kalkıştılar. Taşeron haline getirdikleri eli kanlı yapıları üstümüze salarak Türkiye'yi kaosa ve istikrarsızlığa sürüklemek istediler. Ağaç ve çevre bahanesi altında başlattıkları Gezi olaylarıyla sokaklarımızı ateşe ve kana bulamaya kalktılar. Bezmialem Valide Sultan Camisi'nin içine ayyaşları doldurarak, bira kutularını camimizin halıları üzerine sere serpe göndererek, oradan Dolmabahçe'deki ofisimize kanal açarak, oradan da Taksim'e Gezicilerle yürümek suretiyle bunlar çılgınlıkların en alçakçasını yaptılar. 17-25 Aralık'ta emniyet, yargı teşkilatına sığdırdıkları militanları vasıtasıyla meşru hükümeti devirmeye çalıştılar."
15 Temmuz gecesi ordu içindeki FETÖ'cü hainleri harekete geçirerek kanlı bir darbe girişiminde bulunulduğunu anlatan Erdoğan, "Çukur ve hendek terörüyle vatan topraklarına göz diktiler. Ekonomik tetikçilerini devreye alarak Türkiye'nin şahlanışını durdurmaya teşebbüs ettiler. Allah'ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle hamdolsun bu saldırıların tamamını püskürttük. Milletin sandıkta verdiği emaneti ne terör örgütlerine ne ekonomik tetikçilere ne vesayet odaklarına ne de gözünü kan ve kin bürümüş kifayetsiz muhterislere asla bırakmadık." diye konuştu.
Erdoğan, "Milli iradeyi savunmak için gerektiğinde bedel ödedik, sıkıntı çektik ama zalimler karşısında asla boyun eğmedik. Kerameti kendinden menkul bir avuç seçkinin sessiz çoğunluk üzerinde tahakküm ve baskı kurmasına müsaade etmedik." dedi.
"Sıkıntılarla karşılaşsak da zorluğun ardından gelen kolaylıklara pek çok kez şahit olduk"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'de her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylığın olduğunun müjdelendiğini vurgulayarak, "Hazreti Mevlana da adeta bu müjdeyi tefsir eden hikmet dolu mesajlarını şu şekilde ifade ediyor; ümitsizliğin ardında nice ümitler var, karanlığın ardında nice güneşler var. Evet, biz de sıkıntılarla karşılaşsak da zorluğun ardından gelen kolaylıklara pek çok kez şahit olduk. Vesayetin ülkemizin üstüne karabasan gibi çöktüğü dönemlerde gecenin karanlığını parçalayan aydınlıklara şahitlik ettik. İmam hatip okulları örneğinde olduğu gibi pek çok hususta Rabb'imizin müjdesine mazhar olduk" ifadelerini kullandı.
28 Şubat döneminde kapısına kilit vurulmak istenen imam hatip okullarının, ülkenin en çok tercih edilen eğitim kurumları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Öğrenci sayıları göreve geldiğimizde 660 binden 64 binlere kadar düşen bu okullarımızda okuyan evlatlarımızın sayısı bugün artık 1 milyon 415 bine ulaştı. İmam hatiplerin ortaokul ve lise kademesindeki öğrencilerin sayısının toplama oranı yüzde 14'e yükseldi. Bu rakamlar hem ailelerimizin hem de gençlerimizin bu imam hatiplere yönelik teveccühünün en güzel şekilde işaretidir. Her ne kadar birileri çeşitli tezviratla bu okullarımızı sürekli karalamaya çalışsa da milletimizin ilgisine ket vuramıyorlar. Katsayı adaletsizliğinin ortadan kalkmasıyla imam hatip okullarının üniversite sınavlarındaki başarı grafiği de günden güne yükseliyor. Mesela 2021 yılındaki sınavlarda ilk 1000'de 387, ilk 20 binde 5 bin 933, ilk 100 binde 31 binden fazla imam hatip mezunu öğrenci yer almıştır. Yine 2021 yılında ilk 100'de elde edilen derecelerde bu okullarımızın mezunlarının sayısında önceki seneye göre yüzde 63'lük bir artış gerçekleşmiştir. İmam hatiplerin üniversite sınavının yanı sıra TÜBİTAK ve Teknofest başta olmak üzere bilim, teknoloji, yabancı dil alanlarında elde ettikleri yarışma dereceleri bu okullarımızın yükselen başarı grafiğinin işaretidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda imam hatip okullarının şöhretinin sınırların ötesine geçmeye başladığını dile getirerek, okullar konusunda Pakistan'dan Bangladeş'e, Malezya'ya kadar bilgi istendiğini aktardı.
Dini eğitimin yanı sıra fen ve sosyal bilimlerin de verildiği imam hatip okullarının özgün eğitim modeliyle İslam alemine güzel bir örnek oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bu faşist zihniyet var ya, bu CHP zihniyeti var ya imam hatip okullarında hangi derslerin okutulduğundan bile bunların haberi yok. Bizim meslek dersleri olarak bildiğimiz derslerden başka imam hatip okullarında kimya, fizik, edebiyat, bunların okutulmadığını zannediyorlar. Haberleri yok veya var bilmezlikten geliyorlar. Şaşılacak halleri var" dedi.
"İmam hatip okullarındaki kız öğrenci oranı, 2016'dan itibaren her yıl yüzde 53'lerde devam etmiştir"
Dünyanın 89'u aşkın ülkesinden orta okul ve lise çağındaki 1200 uluslararası öğrencinin Türkiye'deki imam hatip okullarında eğitim gördüğünü aktaran Erdoğan, din istismarından beslenen FETÖ, DEAŞ, Eş Şebab, Boko Haram gibi terör örgütlerine karşı mücadelede imam hatiplerin rolü anlaşıldıkça bu sayının hem Türkiye'de hem dünyada daha da artacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sadece terör örgütlerinin önüne geçmede değil, İslam dünyasında kız çocuklarının okullaşma oranının yükselmesine de imam hatip okullarının müspet katkı yaptığını belirterek, şöyle devam etti:
"İmam hatip okullarındaki 1990 yılında yüzde 23,5 olan kız öğrenci oranı, 2016 yılından itibaren her yıl yüzde 53'lerde devam etmiştir. Aynı şekilde 2014 yılından itibaren başlayan örgün eğitimle birlikte hafızlık projesi de eğitim sistemimizin önemli bir ihtiyacını gidermektedir. Halihazırda 194 imam hatip ortaokulunda 18 bin 536 öğrencinin yer aldığı bu projeyle çocuklarımız yıl kaybı olmadan okul ortamından ve derslerinden geri kalmaksızın hafızlık yapma imkanına kavuşmuştur. Proje kapsamında aralarında kendi torunumun da bulunduğu yaklaşık 3 bin evladımız hafızlığını tamamlayarak icazetlerini almıştır."
"Son 70 yıllık tarihi boyunca imam hatip okullarından hep ülkesine gönülden bağlı gençler çıkmıştır"
İmam hatipleri sadece Türkiye'ye imam ve müezzin yetiştiren meslek okulları olarak görmenin hem hatalı hem de eksik bir yaklaşım olacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu okulların milletimiz tarafından bu derece sahiplenilmesinin sebebi imanlı, ahlaklı, vatansever, değerlerine bağlı, çalışkan, idealist, özgüveni yüksek nesiller yetiştirmesidir. Son 70 yıllık tarihi boyunca imam hatip okullarından hamdolsun hep ülkesine ve milletine gönülden bağlı gençler çıkmıştır. Bu okullardan şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz gibi Hakk'ın ve adaletin tecellisi yolunda can veren kahramanlar çıkmıştır. Bu okullardan hafız çıkmış, alim çıkmış, doktor, mühendis, hakim, avukat, bürokrat, iş adamı, siyasetçi, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı çıkmış. Ama Allah'a hamdolsun kendi insanına kurşun sıkan hain çıkmamıştır. Aklını ve iradesini Pensilvanya'daki şarlatana kiraya verenlerin 28 Şubat döneminde darbecilerle iş birliği içinde imam hatip okullarına düşmanlık yapmasının sebebi işte budur."
Bu eşsiz mirasın ve özgün eğitim modelinin anlaşılmasının, bugünün şartları ve ihtiyaçları çerçevesinde güncellenmesinin son derece önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, "On yıllara sarih çetin bir mücadelenin ürünü olan bu okullarımızı, eksiklerini gidererek yani daha çok keyfiyet sahibi yaparak güçlü bir şekilde geleceğe taşımamız gerekiyor" ifadesini kullandı.
Üç gün boyunca işin ehli hocaların ve münevverlerin yapacağı ufuk açıcı takdimlerin kendilerini bu hedefe bir adım daha yaklaştıracağına inandığını dile getiren Erdoğan, imam hatip lisesi mezunu bir Cumhurbaşkanı olarak, 4 çocuğunun yanı sıra torunlarının da eğitimini aynı şekilde sürdüren ve bu hocalara emanet eden bir veli olarak kendilerinden bunu özellikle istirham ettiğini söyledi.
Sempozyumun hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Saygıdeğer Hayrettin Karaman hocama sağlık, sıhhat, afiyetler diliyorum. Ebediyete irtihal etmiş olan üzerimizde çok emeği olan hocalarımıza da Rabb'imden rahmet diliyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen tüm kurumlarımızı tebrik ediyor, katkı verecek tüm katılımcılara şimdiden şükranlarımı sunuyorum." diyerek sözlerini sonlandırdı.
Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, bazı AK Parti milletvekilleri, eğitimciler ve öğrenciler katıldı.
Program sonunda Mili Eğitim Bakanı Özer ve eğitimci Mustafa Öcal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye takdim etti.