Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin yaptığı araştırmalara göre Türkiye’nin borç sarmalı gittikçe içinden çıkılamaz bir hal alıyor.
Bir taraftan vatandaşların borcu gün be gün artarken, diğer taraftan da devletin borçları katlanarak büyüyor.
Araştırmaya göre 2002 yılında 129,7 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borç yükü, 13 yılda yüzde 206,9 oranında artarak 2015 yılı sonu itibariyle 398,0 milyar dolara ulaştı.
Buna göre Osmanlı’nın borçlarını da yüklenen Türkiye Cumhuriyetin, kuruluşundan 2002 yılına kadar geçen 80 yıllık sürede alınan borçların toplamının iki katı yalnızca geride bıraktığımız 13 yılda alındı.
Dış borç stokunda yaşanan bu artışa bağlı olarak dış borçların Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranı da tehlikeli boyutlara ulaştı.
Öyle ki, Türkiye’nin en ağır ekonomik krizini yaşadığı 2000-2001 yıllarında dış borçların GSYİH’ye oranı yüzde 57’ler dolayındayken, 2002’den beri ilk defa geçtiğimiz yıl bu oran yüzde 50’ler seviyesini aşarak yüzde 55,3’e yükseldi.
Gelinen noktada ABD’nin faiz artırımlarına başlaması, altın fiyatlarında yaşanan yükseliş, petrolün varil fiyatının yeniden 40 dolar seviyelerini aşması ülke içinde alım gücünün düşmesi, TL’nin değer kaybetmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde Türkiye’nin büyük bir finans sıkıntısına sürükleneceğini ve ülke ekonomisi için tehlike çanlarının çaldığını ortaya koydu.
KONCUK: ALINAN BORÇLARLA YANDAŞLARA SAHTE CENNET YARATILDI
Genel Başkan İsmail Koncuk, Türkiye’nin dış borçlarında yaşanan artışlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, 2002 yılından beri dışarından 268 milyar dolar yeni borç alındığının altını çizdi. Koncuk, IMF’ye olan borçların bitirildiği iddia edilmesine rağmen, Türkiye’nin toplam borçlarında herhangi bir azalma olmadığını, aksine borç yükünün artmaya devam ettiğini söyledi. “Önemli olan alacaklının kim olduğu değil, borçlunun kim olduğudur. Bu da Türk milletidir” diyen Genel Başkan Koncuk, “13 yılda bu denli borç alınmış olmasına rağmen personelin, emekli, dul ve yetimin GSYİH’dan aldığı pay artmamış, elde edilen kaynaklar gelir dağılımının dengelenmesinde kullanılmamış, istihdam artırıcı yatırımlara dönüştürülmemiştir.
Bu süreçte geleceğe olumlu yatırımlar yapılmak yerine geleceğimiz ipotek altına alınmış, var olan değerlerimiz de yok pahasına elden çıkarılmıştır. Bu sürede alınan borçların milletin gelir düzeyini de artırmadığı, memur ve emekli maaşlarının reel gelişiminde ortaya çıkmaktadır. 2002 yılı temel alındığında memur maaşının ekonomik gelişmeler karşısında yüzde 23,1 zorunlu harcamalar karşısında yüzde 11,9 değer kaybettiği görülmüştür. Hayırsız evlat misali elde olanları satıp sürekli borç alıp yandaşları için sahte bir cennet yaratanlar milletimize ekonomik cehennemi yaşatmaktadırlar.” dedi.