Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan ek ders ücretlerine ilişkin genelge pandemiyi fırsata çevirme genelgesidir.
Her fırsatta öğretmenlerin gelirleri üzerinden algı yaratmaya çalışanların ekmeğine yağ sürercesine hazırlanan genelge kendi içinde de çelişiklerle doludur.
- Yüz yüze eğitimle ilgili A,B,C planları olduğunu söyleyip aslında hiçbir planın olmadığının açığa çıkması ve deşifre olmasının,
- Uzaktan öğretim alt yapısını yeterli bir şekilde hazırlayamamış olmasının,
- Güvenli olmayan platformlardan ders işlenmesine çalışılsa bile ders işlenememesinin,
sonuçlarını öğretmenlere ödetmeye çalışmaktadır.
Öğretmen ek dersini tam almış olsa bile maaşı yönünden yoksulluk sınırı altında olduğu açıktır.
Öğretmenler bu durumlarının; az da olsa hafifleticisi olan ek derslerinin gasp edilmesiyle ekonomik olarak daha da yıkıma uğrayacaktır.
Hükümet toplu sözleşme masasında kabul ettiği öğretmenden kaynaklı olmayan nedenlerle eğitim öğretime ara verilmesi hallerinde gelir kaybına uğramaması yönündeki maddeye aykırı davranarak adeta tasarrufa yönelmektedir. MEB bütçesinde 2020 yılı için ödenecek ek ders ücretleri belirlenmiştir. Yani hükümet toplu sözleşmede pazarlık yaparken bu ücreti ödemeyi kabul etmiştir. Fakat öyle anlaşılmaktadır ki dünyanın önde gelen bütçelerinden birine sahip (!) herkesin kıskandığı ülkemiz bütçesini yamamak için öğretmenlerin ek dersine göz dikilmiştir.
Sadece bu hafta yapılan uyum programında okul öncesi ve birinci sınıf öğrencileri için yapılan yüz yüze derslerde pandeminin sağlıklarında yarattığı riske rağmen birebir derse giren öğretmenlerden yapılacak kesinti milyon TL’leri bulacaktır. Yani risk alan öğretmenleri teşvik etmesi gereken bakanlık bırakın teşviği adeta hak edilen ücrete göz dikmiştir.
Bir taraftan 2020-2021 de yüz yüze yapılsaydı verilecek bütün kazanımları verilecek denilirken diğer taraftan ilkokullarda pedagojik ve bizce de haklı gerekçelerle ders saatleri ilkokulda günlük 4, ortaokulda günlük 6 saate düşürülmüştür.
Bu azaltmanın bütçeye yansıması de milyonlarca TL tasarruftur.
MEB yayımladığı genelge ile hukuki dilden konuşsa da sosyal devlet ilkesine aykırı davranmaktadır. MEB bir taraftan ispatı olmayan ya da çok zor olan EBA dışı platformlardan yapılacak derslerin de ek ders olarak kabul edileceğini söylerken diğer taraftan Ders Ücretlerine İlişkin Karar’da yer alan;
“... Ek ders ödemelerinden harcama yetkilisi, ödeme emri belgesini düzenleyen gerçekleştirme görevlisi ve bu Kararda belirtilen esas ve usuller çerçevesinde ek ders görevinin gerçekleştiğine ilişkin belgeyi düzenleyen ve onaylayan diğer gerçekleştirme görevlileri müteselsilen sorumludur. (2) Yapılan inceleme sonucunda fiilen yapılmadan ve gerekli koşullar oluşmadan ödendiği anlaşılan ek ders ücretleri ilgililerden yasal faizi ile birlikte geri alınır.”
Hükümleri hatırlatılarak aba altından sopa gösterilmiştir.
Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değildir. Öğretmenlerin talebi öncelikle okula dönüp yüz yüze eğitime bir an önce başlamak daha sonra ise bunun yapılamadığı durumların sorumlusu olarak görülmemektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasada da yer aldığı gibi “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Sosyal devlet, bu tür salgın dönemlerini fırsata dönüştüren değil aksine fedakarca çalışanları teşvik etmekle olur. Hukuk devleti ise hukuku dolanarak kazanılmış hakların gasp edilmesini değil hukuku çalışanların lehine yorumlayarak mağdur etmemeyi gerektirir.
Bu nedenlerle MEB tarafından yapılan gasp düzenlemesini bugün itibariyle Danıştay nezdinde yargıya taşıdık.
Düzenlemenin yarattığı hak kayıplarının telafisi için örgütlülüğümüzden gelen demokratik ve hukuksal tüm haklarımızı kullanmaktan geri durmayacağız.
Eğitim-İş olarak her zaman olduğu gibi haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı durmaya devam etmeye, üyelerimiz ve tüm eğitim ve bilim işgörenleri ile birlikte mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz.
EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU