Batı’da çıkan yeni bir kavram tüm dünyayı sarıyor. Educational (Eğitim) ve Entertainment ( Eğlence) kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘Edutainment’ yani ‘eğlenerek öğrenme-öğretme’. Bu kavram dünyada öylesine etkili ki Fatih projesi bile bu kavram ışığında öğrenmeyi hızlandırma ve eğlenceli hale getirme adına dizayn edilmiş önemli ve tarihi bir proje.
Eğlenerek öğrenme belki eskiden masallar, bilmeceler, manilerle yapılıyordu ama şimdi daha çok dijital dünyada gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri stüdyolarında yönetmenlik yaptığım yıllarda bakanlığın eğitim portali projesinden tutun Fatih Projesine kadar önemli projelerinde bulundum.
Gerek çalıştığım okul ortamlarında gerekse bakanlık tecrübelerimde atılan bu adımların büyük bir heyecan dalgası oluşturduğuna şahit oldum. Eğitimin kalitesini yükseltecek bu çalışmalara muhalefet partilerinin bile ses çıkartamaması atılan adımların ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Çünkü kim eğlenerek öğrenmek ve öğretmek istemez ki?
Teknolojiyi eğitimle bağdaştıracak her adıma karşı çıkanlar ise (Örneğin sosyal medyanın eğitimde kullanılması gibi) nedense bana 70’lerde 80’lerde evine televizyon sokmayan muhafazakârları hatırlatır. Sen evde izletmezsen TV’yi çocuğun ya kahveneye kaçar izlerdi ya da komşuda.
Teknolojiyle eğitim artık ‘Umûmü’l-Belvâ’ haline gelmiş durumda. Sadece doğru ellerde doğru şekilde yapılırsa maksimum fayda elde edebilirsiniz. Peki illa teknolojiyle mi eğlenerek öğretebilirsiniz? Elbette hayır. Bu konuda bir örnek vermek isterim.
Emekli sınıf öğretmeni Mehmet Ali Okur hocanın ‘Akademik Kültürleme Oyunları’ adını verdiği sanal değil reel öğretme biçimi benim çok ilgimi çekmiştir. Bakanlık koridorlarında 5 yıl önce karşılaştığımızda bürokrasinin duvarlarını aşarak elindeki eğitim materyalleriyle çocuklara nasıl kısa sürede rakamları, dört işlemi öğrettiğini anlatıyor bu sistemi tavsiye ediyordu. Şimdi bu konuda bir hayli mesafe kat etmiş. Kartlarla çocuklarınıza rakamları, dört işlemi kısa sürede oynayarak öğretebiliyorsunuz. Çocuğun en önemli ihtiyacı olan oyunu eğitimle birleştiren bu çalışmalar bence eğitim dünyamız için önemli bir kazanım. Sanalın dışında eğlenerek öğretmeye güzel bir örnek.
Sanal da olsa eğlenerek öğrettiğinizde o eğitim ortamında öğretmenin olması çok önemlidir. Çünkü öğrencinin ihtiyacını, psikolojik durumunu anında görüp müdahale edecek bir rehbere her zaman ihtiyaç vardır. Farklı eğitim portalleri ‘her öğrenciye bir öğretmen’ sloganıyla bilgisayar merkezli öğretimi yaymaya çalışsa da aslolan bunca bilgi yığını arasında doğru bilgiyi bulmayı sağlayacak rehberlik yapan öğretmenlerimizdir.
Farklı ölçümler olmakla birlikte genelde sözlü anlatılan bir dersin hafızada kalma oranı için %20’lerde rakam verilirken görsel işitsel bir eğitim materyaliyle yapılan dersin hafızada kalma oranının %60larda olduğu söylenir. Bunun çok daha üstünde olan bir örneğini hafta sonu ziyaret ettiğim Ankara’da yeni açılan Zehra okullarında gördüm. Bilindiği gibi dünyada artık akademik başarı kadar değerler eğitimine de önem veriliyor yani dünyanın en iyi tıp ya da bilgisayar profesörü olun eğer ahlaksız yada sahtekarsanız titrinizde mesleki becerinizde hiçbir işe yaramıyor. Zehra okulları da bu anlamda daha çok akıl ve kalp birlikteliğine vurgu yapan ‘aklın ışığı kalbin nuru’ sloganıyla yola çıkmış bir okul. Okulun eğitim ve idari işlerini yürüten Mahsum Demir’in anlattıklarından sonra manevi anlamda eğitimlerinin çok iyi olduğunu gördüm peki teknolojik anlamda durumları nasıldı. 3D teknolojisiyle yapılmış en zorlu ders konularının gösterildiği sınıf ortamına aldı bizleri. 3D gözlüklerimizi takarak insan vücudunu tanıtan bir konuyu izledik. Doğrusu çok etkileyici bir deneyimdi. Adeta birebir yaşayarak öğreniyorsunuz. Sinemada belki bu tecrübeyi yaşayanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır. Bu teknolojik gelişmenin altında yatan en büyük güç elbette ki Fatih projesinin getirdiği açılımdır. Şimdi tüm özel okullar devlet okullarında başlayan akıllı tahta tablet tecrübesini kendi okullarına en iyi düzeyde taşımaya çalışıyor.
Peki daha çok sanal ortamlarda eğlenerek gerçekleştirilen bu eğitimlerle iş bitiyor mu? Elbette hayır. Bence öğrencilere sadece soru çözme değil sorun çözme becerisi kazandıran eğitim sistemleri başarılı olacaktır.
Ayrıca çocuklarımızı eğlenerek öğrensin derken onları sadece eğlenen, tüketen değil üretici, buluşçu bireyler olmasını da sağlamalıyız. Artık günümüz dünyasında başarının anahtar kavram olarak bilginin olduğu söylenir fakat herkesin gözden kaçırdığı şey bilginin yanı sıra yeni bir şeyler meydana getirmek ecnebice tabirle kreatif olabilmektir.
Her rahmet zahmete getirdiği gibi bilgisayarlı eğitimde çocukları bekleyen tehlikeler de yok değildir bunu tadında ve yerinde vermek gerekir. İlaç nasıl ki fazla kullanıldığında tam tersi etki yapıp kullananı zehirlerse Edutainment’ yani ‘eğlenerek öğrenme-öğretme’ çerçevesinde yapılacak işlerde de ölçüyü kaçırırsak hastalıklarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Yoksa bilgisayara mahkum çocuklarda ve yetişkinlerde depresyon, dikkat dağılması ve kontrol eksikliği gibi problemlerin internet kullanım süresi ve sıklığı ile alakalı olduğu yakın gelecekte görülecektir.
Pedagoji yani çocuk eğitimi ve androgojinin yani yetişkin eğitiminin yeni teknolojilerde birlikte iç içe geçmeye başladığını görüyoruz. Günümüz eğitimcilerin ve velilerinin işi zor çünkü onların bilmediklerini de bilen aletleriyle evlerinde bekleyen afacanlar yeni dünyaları bizden daha hızlı keşfetmektedirler. Hükümetin bu konuda yaptığı Fatih projesi açılımı toplumu ve eğitim camiasını bu konuda iyi motive etti bundan sonra yapılacak iş tüm bu dijital platformlarda çocuklarımıza gönül rahatlığıyla izletebileceğimiz değerler eğitimine göre dizayn edilmiş videolar, kısa-uzun çizgi filmler, oyunlar üretebilmektir.
İbrahim DEMİRKAN
Eğitimci - Yazar