Bu yaşlara ulaştığımıza göre, hepimizin bir çocukluğu oldu. Çoğumuz için içimizdeki çocuk hiç büyümese de artık çocukluktan ziyade çocuklarımız ile ilgiliyiz. Hassaten bu ilgi; yalnızca mürebbi ya da muallim olmaktan kaynaklı değil; ebeveyn olmaktan kaynaklıdır. Ebeveynler de çocuklarının bir an önce büyük bir insanın davranışlarını göstermeye başlamalarını isterler/beklerler. İşte beklenilen davranışlardan biri de çocuğun tuvalet eğitimidir.
Bu eğitimin verilmesi için yaz ayları seçilerek işe başlanır. Psikologlar, bu süreçte her ne kadar sabırlı olmayı, kıyaslamamayı, cezalandırmamayı şiddetle tavsiye etseler de; sabah çocuklarının odasına girdiklerinde ve de sadır kokusundan burunlarının kimyası bozulduğunda muhtemelen kendileri de bu dediklerini tutamamaktadırlar. Hülasa, çocuklarda mesane kontrolü 18 ay - 3 yaş arasında kazanıldığından genelde tuvalet eğitimi 2 yaş civarında başlatılır ve sonunda çocukların birçoğu kısa süre içerisinde tuvalet olgunluğu kazanırlar. Bu davranışı evlilik öncesine kadar kazanamayanların olduğuna dair bolca şehir efsanesi olsa da bu iş ilkokula başlamadan halledilir. Halledilir halledilmesine de bir de bu sorunu halledemeyenler vardır. İşte asıl sorun da zaten okul öncesinde ve ilkokulda bu sorununu çözemeyen öğrencilerle yaşanır.
Özellikle ana sınıfı öğrencilerinin bazıları okulda oldukları saatlerde bir türlü tuvaletlerini yapmazlar. Öyle ki; bazı çocukların sürekli sıkıp-tutmaktan vücutlarının şekli değişmiştir. Bu sıkma eylemi sonrası, salıvermeden eve ulaşmayı başaran çocukların birçoğunun, kendilerini tuvalete yetiştirmeye çalışan anne-babalarının ellerine saldıkları da sıklıkla vâkidir. Böyle çocuklar olduğu gibi her ders hatta bir derste birkaç kez tuvalete götürülen, tutamayıp ortama salıverenler de elbette olur.
Çocukları bu şekilde davranan ailelerin bu sorunun çözümüne ilişkin psikolog ve psikiyatrların görüşlerine başvurarak okul öncesi dönemde bu sorunu ortadan kaldırmaları, çocuklarının üriner sistem sağlıkları için çok önemli olduğu kadar, bu sıkıntılardan dolayı karşısında iki büklüm olarak renkten renge giren öğrencisinin haline yanan öğretmenler için de önemlidir.
Diğer önemli bir husus ise okul öncesi dönem sonrası ilkokulu başlayan yine bazı talebelerin oturarak tuvalet yapmaktan korkmalarıdır. Bu öğrenciler de genellikle okulda büyük tuvaletlerini yapmaktan kaçınmaktadırlar. Küçük tuvaletlerini ise başlarını başka bir kenara çevirerek, yaptıkları bu işten iğrendiklerini gösterircesine ve ayakta bevl etmek suretiyle yapmaktadırlar.
Maarif camiamızın fedakâr çalışanları bin bir sıkıntı-sorun içerisinde bir de “eğitimin wc sorunu” ile imtihan olmaktalar. Eski bir görev yerimizde nöbetçi iken, ders zili sonrası wc’leri kontrol ettiğimiz esnada bir öğrencimizin vücudunun alt tarafındaki tüm kıyafetlerini çıkarıp kalorifer peteğine astığı gördüm. İlk aklıma gelen öğrencimizin herhangi bir nedenden dolayı altına yaptığı oldu. Evladım nedir bu hal’i pürmelalin dediğimde; “öğretmenim ben elbiselerimin tamamını çıkarmadan …… yapamam” dedi. Ne, nasıl yani dediysek de sorumuza bir cevap almak niyetinde değildik. Çabuk yap, ben dışarıda bekliyorum diyerek kapıyı kapadık. Bir süre sonra çocuğu sınıfına yollamak için tekrar geldiğimizde dışkısını def eden öğrencimizin bu defa da kıyafetleriyle başının dertte olduğuna şahit olmuş, giyindirip sınıfına göndermiştik.
Bunları anlatmamın elbette bir sebebi var. O da şudur: önümüzde ilginç bir nesil var. Her ne kadar gezi olayları sırasında bu yeni nesil “Y Kuşağı”(1980-1999 yılları arasında doğanlar) olarak adlandırılıp gazlansa, âsi olmaları yüceltilse de bu yeni nesil bazı temel insani değer, davranış ve gereksinimlerden bigâne bir şekilde yetişiyorlar. Bu neslin eline akıllı telefonu, bilgisayarı parçala ver, onlar size birleştirir geri verirler. Ama usulüne uygun olarak tuvaletlerini yapıp taharetlenemezler. Eğitimin onca görünür sorunları yanında bu da sorun mu diyebilirsiniz. Bilmem ki ne yapsak?
Es-selam.
Ömer Emir DOĞAN /Eğitimci - Yazar
kamuajans