Haziran ayının ilk gününden itibaren medyada en çok kullanılan ifadelerin başında “Eğitimde telafi meselesi, memleket meselesi.” idi. Bu ifade; salgın döneminde verilen çevrim içi eğitimin faydalı olmadığı, dezavantajlı kesime ulaşılamadığı, öğrencilerde en iyimser tahminle 1,5 yıllık öğrenme kaybının olduğu şeklindeki kaygının bir tezahürüdür. Savaşlar, felaketler her zaman dezavantajlı kesimi daha çok olumsuz yönde etkilemiştir. Maalesef eğitim sistemimizde, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamaya çalışırken, fırsat adaletini henüz tam oluşturamamışken, salgın hadisesi, alt kesimle üst kesim arasındaki makasın daha da artmasına sebep oldu.
Eğitimde eksik ve yetersiz öğrenmenin telafisi için Milli Eğitim Bakanlığının tedbir alması doğru ve yerinde bir karardır. Telafi, işlenemeyen ya da yetersiz öğrenilen konulardan ziyade ön koşullu öğrenmelerden başlaması gerekir. Ön koşullu öğrenmelerden kaynaklanan eksik ve yetersiz öğrenme sorununu çözmenin yolu, ön koşullu öğrenmeleri içeren eğitim materyalleri, kılavuz kitaplar, ders kitapları hazırlamaktır. Özellikle fen ve matematik alanındaki öğrenme kayıplarını üst düzeye çıkaran ana faktörlerin başında, ön koşullu öğrenmelerin eksikliği ve öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeylerinin düşük olmasıdır. Bu bağlamda hazırlanacak ders kitabında şu şekilde bir yol takip edilmesi gerekir. Örneğin, kesir problemlerine geçmeden önce kesirlerle ilgili temel bilgiler, bileşik kesirden tam sayılı kesre dönüştürme, payda eşitleme, sadeleştirme, dört işlem konusu kısa ve öz bir şekilde işlendikten sonra kesir problemlerine geçiş yapılması daha isabetli olur.
Telafi eğitimleri için hazırlanacak ders kitaplarında her ifadenin üzerinde baloncuk halinde, ne yapıldığı, niçin yapıldığı ifade edilmeli, eski ve yeni öğrenmelerle bağ kurulmalıdır. Örneğin, öğrenci ders kitabında kesirlerle ilgili problemleri çözmeyi öğrenirken bir önceki öğrenmelerle ilişki kurulmalı, bağlantısı vurgulanmalı, yönerge takip etmesi sağlanmalıdır.
Telafi eğitimi için hazırlanacak kitapta, konu özetleri olmalı, kavram haritaları çıkarılmalı, konunun özünü ifade eden öğrenmeler, dikkat çekecek şekilde verilmelidir. Konu sonu değerlendirme soruları her beceriyi tekrar etme, pekiştirme, şeklinde düzenlenmeli, daha sonra da, üst düzey öğrenme becerilerini ortaya çıkarmak için bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeyinde sorular hazırlanmalıdır. Soruların anlatımlı çözümleri verilmeli, kitabın konu anlatımı ve soru çözümü EBA üzerinden çevrim içi izlenmeye de uygun ortam yaratacak şekilde düzenlemelidir.
Telafi eğitimleri için okul, yaz okulu, yaz telafi programı uygun bir seçenek olarak görülse de işlevsel özellik taşımayabilir. Türkiye Avrupa Birliğine üye ülkeler arasında köylülüğün kentliliğe oranı %44 ile en yüksek düzeyde olan ülkedir. Ülkenin güney kıyıları yaz aylarında bunaltıcı sıcaklığa ulaşmakta, Şanlıurfa gibi yerleşim merkezlerinde yere konan bir tavanın içerisinde yumurta pişirilebilmektedir. Bu bölge çocukları mayıs ayından itibaren okuldan kopmakta, tarım işçisi aileler Çukurova’ya, Karadeniz’e göç ettikleri için okula devam durumu sekteye uğramaktadır. Özellikle Karadeniz bölgesinde yaylaya çıkan aileler çocuklarını yanlarında götürdükleri için salgın öncesi dönemde de okullara mayıs ayında her zaman için devam sorunu yaşanmaktaydı. Özellikle sekizinci ve on ikinci sınıf öğrencileri sınava girecekleri için sürekli rapor ve izin kullanıp okula devam etmedikleri için, nitelikli eğitim-öğretim uygulamaları salgın öncesinde de gerçekleşmedi. Salgın döneminde 15 ay eve mahkûm olan aileler, çocuklar psikolojik olarak tükenmişliği yaşamaktadır. Bu öğrencilerin bilgi eksikliği had safhadadır ancak, bilgi eksikliğini gidermek için uygulanması gereken telafi programı için güdülenmişlik düzeyi yüksek öğrenciye ve ebeveyne ihtiyaç vardır. Salgın öncesi çözülemeyen devamsızlık sorunu, 15 aylık kapanmadan sonra nasıl çözüleceği tam bir muammadır.
Öğrenme kaybı sadece temel eğitimde değil aynı zamanda mesleki ve teknik eğitim kurumlarında da yaşanmaktadır. Meslek lisesi öğrencilerinin çevrim içi eğitimlere katılmadığı, uygulamalı eğitimlerden uzak kaldığı, temel bilgi ve becerileri kazanmada sorun yaşadıkları bilinen bir gerçektir. Bu şekilde diploma alıp mezun olan öğrencilerin cıvatanın sağa sıkılıp sola gevşediğini bilmeyeceği, basit bir priz takma konusunda sorun yaşayacağı ifade edilebilir. Telafi süreci meslek liseleri için hem bilgi hem de beceriyi kapsamalı, staj süreleri artırılmalı, mezuniyet öncesi olgunluk sınavı yapılmalıdır.
Salgın dönemini en profesyonel bir şekilde yöneten kurumların başında üniversiteler gelmektedir. Bu durumun en önemli sebeplerinden birisi, öğrenci popülasyonunun bilinçli olması diğeri ise üniversitelerin yaklaşık 10 yıldan beri uzaktan eğitime kaynak ayırıp bilgi ve deneyim sahibi olmasıdır. Çevrim içi eğitimlere katılma oranı üniversitelerde fazla olmasına rağmen yapılan eğitimin niteliği, derslerin başarıya ulaşması ve özellikle uygulama derslerinin durumu tartışma konusudur. Örneğin, inşaat mühendisliği bölümünde okuyan öğrenci fayans döşeme, harç karma ve sıva yapma işini youtube kanalından izlemekte, eline mala almadan, en azından görsel öğrenme becerisi kazanmadan mezun olmaya doğru adım adım yaklaşmaktadır. Mühendislik alanında Batı ile aramızdaki fark budur. Mühendisliğin Batı’daki adı “Engineer”, bizdeki adı “Mühendis” olarak ifade edilir. Batı da engineer “motor”, bizde ise “hendese”, yani “hesap yapma” anlamına gelir. Bu yüzden bizim mühendislerimiz beyaz yakalı, Batı’nın mühendisleri mavi yakalıdır. Elinde anahtarı, tornavidası ile atölyede, fabrikada teknik olarak üretime katkı sağlar. Üniversiteler de telafi programı uygulamalı, mevcut öğrenme kayıplarını telafi etmek için ek öğrenme olanakları ve öğrenme ortamları yaratmalıdır. Hatta öğrencinin talep etmesi halinde salgın döneminde alıp başarılı olduğu, ancak devam etmek istediği derse katılmaları için fırsat verilmelidir.
Anadolu ve fen liselerinde öğrenme kayıplarının ne kadar olduğunu anlamak için üniversite sınavlarındaki skorları incelemek gerekir. Aynı şekilde ortaokullardaki öğrenme kayıplarının saptanmasında lise giriş sınavları sınırlı da olsa bir veri sunabilir. Üniversite mezunlarının, özellikle öğretmen adaylarının girdiği KPSS, ÖABT, eğitim fakültelerinin çevrim içi eğitimlerdeki başarısını göstermesi açısından veri olarak ele alınabilir ancak tek başına yeterli ve geçerli veri özelliği taşımaz. Başka değişkenlerin de ele alınması, birlikte değerlendirilmesinde fayda vardır.
Telafi eğitimi gereklidir ve zorunludur. Ancak, 15 aylık sokağa çıkma yasağının uygulandığı, yoğun bir şekilde verilen çevrim içi eğitimlerden sonra hemen uygulanmaya kalkışılması, yeni sorunlar yaratabilir. Bu bağlamda telafi eğitimi dile getirilmeden akademik takvim işletilmeli, çevrim içi eğitimler yapılmalı ve okullar yaz tatiline girmelidir. Özellikle ilkokul birinci sınıflarla ilgili ek okuma ortamları hazırlanmalı, temel becerileri kazanmaları için öğretim döneminin sonuna kadar okula devamları, MEB’in de uyguladığı şekilde yapılabilir. Yaz aylarında her sınıf kademesi için proje ödevleri, okuma listeleri verilebilir.
Sonuç olarak “Eğitimde telafi meselesi, memlekete meselesi.” diyerek hareket eden meslektaşlarıma katılmakla birlikte, tükenmişlik sendromu yaşayan bir eğitim ordusunu yeni bir cepheye sürmenin pratik katkısının olmayacağını düşünüyorum. Eylül ayına kadar, telafi programı çevrim içi ortamda verilebilir. İhtiyaç duyanlar çevrim içi eğitimlere katılıp, öğrenme eksikliğini kapatabilir. Eylül ayından itibaren hem çevrim içi hem de okul ortamında, özellikle cumartesi günleri de okullar açık tutularak öğrenme kayıpları asgari düzeye indirilebilir. Unutmayın ki, öğrenmenin oluşması için öğrencinin önce güdülenmesi ve öğrenme ihtiyacı olduğunu hissedip harekete geçmesi gerekir. Telafi eğitimi ders kitabı ve uygulamalı kitapları hazırlayıp basmak ya da EBA üzerinden indirilebilir hale getirip işlevsel bir şekilde hayata geçirmek, öğrenme eksiklerini gidermede işe yarayabilir. Dezavantajlı kesimden gelen çocuklar için okulda telafi programı güz döneminde yapılabilir. Aynı zamanda uygulamalı ödevler de verilebilir. Eğitimde telafi denildiğinde, sadece öğrenme kayıpları akla gelmemeli, öğrencilerin, sosyal, duygusal özelliklerini, fiziksel aktivitelerini de içeren çok yönlü etkinlikler zinciri tanımlanmalıdır. Öğrencilerin öğrenme kayıplarının telafisi vardır ancak psikolojik travma yaşayan öğrencileri zamanı geçtikten sonra tekrar kazanmanın yolu, yöntemi olmayabilir. Unutmayınız ki, öğrenci istemeden ona hiçbir şey öğretemezsiniz. Şimdi ders zamanın değil, tatil, dinlenme, spor yapma, müzik dinleme, gezip eğlenme zamanıdır.
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu