Eğitimde şifreleri kırılamayan ülke: Finlandiya

Eğitimde şifreleri kırılamayan ülke: Finlandiya

EĞİTİMDE ŞİFRELERİ KIRILAMAYAN ÜLKE: FİNLANDİYA

 

EĞİTİM’de FİN MUCİZESİ

Finlandiya Eğitim ve Bilim Bakanı Henna Virkkunen, Artı Eğitim’in sorularını yanıtladı…

Dört gün boyunca eğitim sisteminden farklı kademelerindeki isimleri ziyaret ederek mucizenin şifrelerine ışık tuttuk…

■ Burcu GÜRSES / Helsinki

Mart ayı sonunda, tam da Finlandiya’daki seçimlere birkaç hafta kala, ülkenin eğitim sistemini incelemek üzere 5 farklı ülkenin gazetecileri Finlandiya Dış İlişkiler Bakanlığı’nın davetlisi olarak Finlandiya’yı ziyaret etti. İngiltere, Brezilya, İspanya, Hindistan, Çin’den eğitim alanından birer gazetecinin katıldığı bu basın gezisine Türkiye’den artı eğitim Dergisi davetliydi. Dört gün süren programda 5 gazeteci de aynı sorunun sihirli cevabına ulaşmaya çalıştı: Fin Eğitim Mucizesinin Sırrı Nedir?

Aslında her şey, OECD ülkelerinin eğitim alanındaki başarılarını merak etmeleriyle başladı. Çünkü bu doğrultuda ülkelerin performansını gösteren ve birbiriyle kıyaslayan güvenilir ve güncel bilgiler bulunmuyordu. OECD bu verileri elde edebilmek amacıyla, 1990’lı yılların ortalarında 15-16 yaş öğrencileri arasında uygulanmak üzere PISA testi adı verilen uluslararası bir test sistemi ile ilgili çalışmalarına başladı. PISA testi ilk olarak 2000 yılında yapıldı ve sonraki her üç yılda tekrarlandı. Sadece OECD ülkelerinin değil OECD ile ticari partnerliği olan ülkelerin de katılabildiği bu teste ilk düzenlendiği yıl olan 2000’de 43 ülke katılırken son testte (2009’da) 74 ülke katıldı.

İlk PISA Testi Finlandiya’yı Şok Etti

2000 yılında gerçekleşen PISA testi sonuçlarına göre Finlandiyalı öğrencilerin yüksek bir başarı elde ettiği ve farklı ülkelerdeki yaşıtlarını geride bıraktığı görüldüğünde en çok şaşıran ise Finli ebeveynler oldu. Çünkü Finliler, ilk testin sonuçları açıklanana kadar Finlandiya’daki eğitim sistemini sert şekilde eleştiriyor, beğenmediklerini dile getiriyor ve fazla rahat buluyorlardı. İlk testin sonuçları; Finlandiya’nın o güne kadar takip etmiş olduğu eğitim politikalarının ve uygulamalarının doğruluğunu da aslında kanıtlamış oldu.

PISA Testinde Rakamlarla Fin Başarısı

İlk testten bu yana geçen son 10 yılda eğitim, Finlandiya’da daha güçlü bir ulusal bir politika haline geldi. 2009’da düzenlenen son PISA testi sonuçlarına göre “okuma alanında” OECD ortalaması 493 puan olurken, Finlandiya 536 puan alarak Kore ve Shanghai’dan sonra üçüncülüğe yerleşti. Türkiye’nin okuma alanındaki puanı ise 464 oldu ve OECD ortalamasının oldukça altında kaldı.

Matematikte ise 541 puanı ile Finlandiya, tüm OECD ülkeleri arasında 546 puan alan Kore’den sonra ikinci, PISA testine katılan tüm ülkeler arasında ise 6. sıraya yerleşti. Tüm OECD ülkeleri arasında fen bilimlerinin birincisi ise 554 puan alan Finlandiya oldu, tüm ülkeler arasında ise Shanghai’dan sonra ikinci sırada yer aldı.

Ancak testin gösterdiği olumsuz sonuçlar da yok değil… Örneğin Finlandiya 2000 yılında 546 aldığı okuma sonuçlarından 2009’da 536 puan aldı. Matematikte 2003’te 544 puan alırken 2009’da 541 puan aldı. Fen bilimlerinde 2006 yılında 563 olan Finlandiya puanı 2009’da 554 oldu. Yani sonuçlar çok büyük olmasa da düşüş gösterdi. Tabii bu düşüş, biraz da kadı kızında kusur arayanlar için…

Başarının Sırrı Ne?

Aslında bu sorunun tek bir cevabı yok… Bir yapboz gibi her parça bir araya geldiğinde anlam taşıyor. Eğitimde yakalanan bu başarıda; öncelikle en büyük etkenin geçen 40 yılda değişen 20 hükümet ve yaklaşık 30 eğitim bakanına rağmen “herkese ücretsiz ve eşit eğitim” gibi Finlandiya eğitim sisteminin temel prensiplerinin asla değişmediği gerçeği büyük rol oynuyor. Ülkede 1970’lerden bu yana aynı eğitim sistemi uygulanıyor: Bugüne kadarki hükümetler, bakanlar bu sisteme sonuna kadar sahip çıktı. Sistem Türkiye’deki gibi yapboz tahtasına dönüştürülmedi, öğrenciler bu anlamda denek olarak kullanılmadı. Önce öğrenciler üzerindeki sonucu görelim tutmazsa değiştiririz gibi bir yaklaşım sergilenmedi.

Nüfus bu başarıda hem olumlu hem olumsuz bir unsur olarak karşımıza çıkıyor… Ülkenin toplam nüfusu 5.3 milyon, öğrenci sayısı ise 1 milyondan çok daha az. Bu elbette ülkede eğitim sisteminin ücretsiz olmasını kolaylaştırıyor. Ülke geniş bir coğrafyaya yayılmış ve nüfus da dağınık yaşıyor. Bu belki okula ulaşımda sorun yaratabilirdi ancak Finlandiya’da bu sorun olmuyor çünkü öğrenciler okullarına toplu taşımalarla ücretsiz olarak ulaşabiliyor. Evet ülkede eğitim ücretsiz, sadece eğitim değil eğitime engel teşkil edecek diş sağlığı, genel sağlık giderleri, yemek, eğitim malzemeleri ve benzeri her tür masraf da devlet tarafından karşılanıyor. Sağlık harcamaları üniversitede bile devlet tarafından karşılandığından üniversite öğrenimini uzatanların olduğunu da öğreniyoruz.

Fin eğitim sistemi herkese eşit, kolay ulaşılabilir, kaliteli ve ücretsiz eğitim sunuyor. Bu dört unsur sistemin başarısında büyük rol oynuyor. PISA testi sonuçları “eşitlik” konusunda bir başarıyı daha ortaya koyuyor. Sonuçlar; Finlandiya okullarından katılan öğrencilerin başarı durumu Finlandiya okulları arasında başarı konusunda büyük uçurumların olmadığını ve okullar arası başarı dengesi konusunda da diğer ülkelere oranla çok başarılı olduğunu kanıtlıyor.

Finlandiya’nın İddiası: Dünyanın En Kaliteli Öğretmenleri

Finlandiya öğretmenlerinin kalitesiyle övünüyor. Bu konuda çok da haksız değiller. Ülkede öğretmenlik en çok kazandıran olmasa da en çok rağbet gören, en prestijli meslek… Özellikle kız öğrenciler bu alana çok rağbet gösteriyorlar. Fakat Finlandiya Dış İlişkiler Bakanlığı İletişim ve Kültür Departmanı Genel Müdür Yardımcısı Piritta Asunmaa bu noktada bir sorunun altını çiziyor: “Ülkenin başarılı kız öğrencileri gelecekte öğretmenliği meslek olarak ediniyor ve kendileri gibi başarılı öğrenciler yetiştiriyorlar. Ancak erkek öğretmen sayısının da artması gerektiğini düşünüyoruz.”

Öğretmenlik Sözde Değil, Özde Kutsal

Finlandiya’da öğretmenlik, Türkiye’deki gibi ‘sözde kutsal’ bir meslek değil. Finlandiya’da anaokulu öğretmenliği dışında tüm öğretmenlerin master derecesine sahip olması zorunlu. Finlandiya; üniversitelerde yetiştirdiği ve master derecesiyle taçlandırdığı öğretmenlerine sonsuz güveniyor. O kadar güveniyor ki okullarda teftiş yok, öğretmenlerin dersi ne şekilde öğrettiğine karışılmıyor, belli bir müfredat olsa da hangi hafta hangi konuyu işleyeceği tamamen öğretmenin inisiyatifinde.

Öğretmenlerin master dereceli olmasıyla ilgili olarak “Çıta neden bu kadar yüksek tutuldu?” diye sorduğumuz Helsinki Üniversitesi Davranışsal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Patrik Scheinin bize anlamlı bir cevap veriyor: “Bir masayı ülkenin eğitim sistemi olarak düşünün ve altına küçük bir çocuk koyun. Masa aynı seviyede kalırsa çocuk büyüdükçe, boyu uzadıkça kafası masaya çarpacaktır ve onu engelleyecektir. Eğitimde çıta ne kadar yüksek tutulursa, çocuklar o kadar büyürler. Temel kural budur. Şu anda Finlandiya master dereceli öğretmenleri ile geleceğin Finli çocuklarını eğitiyor, bence tüm ülkelerin kendi çocukları için yapması gereken de budur. Biz öğretmenlerimizin kalitesine ve verdiği eğitime o kadar güveniyoruz ki bizim ülkemizde özel dersler, etütler, yaz okulları yok. Ders saati o kadar kaliteli ve verimli kullanılıyor ki bunlara gerek kalmıyor. ”

Okullarda Teftiş Yok, Güven Var

Ulusal Mobilite Merkezi (CIMO) Genel Müdürü Pasi Sahlberg ise öğretmenlerin sahip olduğu otonomi hakkında önemli bir anekdot aktarıyor: “Otonomi, bu ülkede öğretmenliğin bu kadar rağbet gören bir meslek olmasının temel sebeplerinden biri. Öğretmenliğe hazırlanan kişilere şu soruyu yönelttik, “Hangi koşulda öğretmenlik mesleğinizi bırakırsınız?”… Ve bize verdikleri cevap ‘Bir gün birileri gelip verdiğimiz eğitime güvenmeyip öğrencilerimizin başarısını sınavla test etmeye kalkarsa bu mesleği bırakırız’ oldu. Bu yanıt, Finlandiya’da öğretmenliğin ne kadar özgür yapılan bir meslek olduğunu bir kez daha kanıtladı.”

Eğitim fakültesinden mezun olduktan sonra fakültenin verdiği eğitime güvenilmediği için bir de KPSS sınavına girmek zorunda kalan, öğretmenlik döneminde de sık sık teftişe tabi tutulan Türkiye’deki öğretmenlerimiz için sadece bu nokta bile Fin eğitim sistemini eminiz mucizevi kılacaktır.


ANA DİL EĞİTİMİ ve ZORUNLU DİN EĞİTİMİ

Finlandiya’da zorunlu eğitim 7 – 16 yaş arasını kapsıyor. Ancak ülkede 7 yaş alt limitini daha da aşağıya çekmek yönünde süren tartışmalar var. Fin okullarında din eğitimi zorunlu. Ama tek din eğitimi uygulanmıyor. Herkes kendi dinini öğrenebiliyor, Müslüman da Hıristiyan da kendi dinini eşit şekilde öğrenebiliyor. Ana dil konusu da Finlandiya’da oldukça önemli. Farklı ülkelerden insanların bir arada yaşadığı, çok sayıda göçmenin olduğu Helsinki’deki okullarda 44 farklı dilin öğretilebildiğini söyleyen Eğitim Bakanlığı yetkililerinden Jari Rajanen, “Ülkede çok az sayıda bulunan Çingeneler için bile Roman dilini okullarda öğretiyoruz, bu sayede herkesin kendi ana dilini öğrenmesini ve korumasını sağlıyoruz” diyor.

Bu ülkede 4 dil bilmek sıradan sayılıyor. Çünkü Fince ve İsveçce okullarda zorunlu. Onun dışında en az 1 dil de seçmeli olarak öğretiliyor ve bu da genelde öncelikle İngilizce oluyor. Bu sebeple hemen her Finli, kendi dili dışında İsveçce ve İngilizce’yi konuşabiliyor. Çoğu da artı olarak Rusça, Almanca ve Fransızca gibi dilleri öğrenebiliyor ve hepsini de oldukça iyi düzeyde kullanabiliyor.

BİLGİYE KOLAY ULAŞIM 1. ŞART

Öyle bir ülke düşünün ki 5.3 milyon nüfusa sahip ve hemen her ev en az 1 gazeteye abone. Gezimizde bize eşlik eden Finlandiya Dış İlişkiler Bakanlığı İletişim ve Kültür Departmanı Medya Koordinatörü Ulla Dolinac, “Biz Finlandiyalılar sokaktan gazete almayız. Sabah kalktığımızda gazeteyi kapımızda bulmayı severiz. Bilgiye kolay ulaşılmalı diye düşünüyoruz” diyor. 50’nin üzerinde yaşına rağmen Ulla Dolinac’nın 4 dil bildiğini de vurgulamadan geçemeyeceğiz.

FİNLANDİYA EĞİTİM BAKANI’NDAN ARTI EĞİTİM’E AÇIKLAMALAR

Cumhurbaşkanı ve Başbakanı kadın olan Finlandiya’nın eğitim bakanı da kadın ve henüz 38 yaşında. Finlandiya Eğitim ve Bilim Bakanı Henna Virkkunen artı eğitim Dergisi Yazı İşleri Müdürü Burcu Gürses’in sorularını yanıtladı. Bakan Henna Virkkunen, Finlandiya’daki eğitim politikası, kendi bakanlığı döneminde yürürlüğe giren yeni üniversite yasası, Finlandiya’nın eğitimdeki hedefleri, ekonomik krizde nasıl bir politika izlendiği, ülkedeki okullar arasındaki eşit eğitim kalitesine nasıl ulaşıldığı, başka ülkelerin kopyaladığı Finlandiya modeli “KiVa programı” hakkında bilgiler aktardı.

OECD ülkeleri arasında Finlandiya gerek okullar arasındaki gerekse öğrenciler arasındaki kalite açısından farklılığın en az olduğu ülke. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Finlandiya eğitim sisteminin en iyi taraflarından biri okulların öğrencileri seçmiyor oluşu. Öğrenci dilediği okula gidebiliyor. Bu da eğitimde eşitliği, okullarımızın kalite anlamında birbirine denk olmasını, öğrencilerimizin kalite açısından birbirine denk olmasını sağlıyor. Bunu ilköğretime girişte herhangi bir sınav veya başka bir sistem uygulamadan, gideceği okul konusunda inisiyatifi sadece öğrenciye bırakıyor olmamızla sağladığımızı söyleyebilirim. Kalite konusunda öğretmenlerimize de büyük görev düştüğünün bilincindeyiz. Bakanlık olarak da öğretmenlerimizin çalışma koşulları ve maaşları konusuna büyük önem veriyoruz. Eğitimi geliştirmek isteyen her ülkenin öncelikle öğretmene yatırım yapması gerektiğini düşünüyoruz.

Finlandiya’daki mevcut hükümetin eğitim alanındaki en önemli reformu ne oldu?

Finlandiya’daki mevcut hükümetin eğitimdeki en büyük reformunun yeni üniversite yasası olduğunu söyleyebilirim. Bir yıl önce yürürlüğe giren yasa ile üniversiteler devletten ayrı bir konuma ulaştırıldı ancak devlet hala üniversitelere finansman sağlamaya devam ediyor. Finlandiya’da yüksek öğrenim denilince akla iki ayrı kurum geliyor; üniversiteler ve teknik okullar. Üniversitelerin devlet yönetiminden çıkması yüksek öğrenimin daha fazla otonomiye kavuşması anlamına geliyor. Üniversitelerimiz bilim, araştırma ve eğitim konusunda her zaman otonomiye sahipti ama bir yıl önce yürürlüğe koyduğumuz yeni yasa ile artık üniversitelerimiz finansal ve yönetimsel olarak da otonomiye kavuşmuş durumda.

Finlandiya’da üniversite sayısı bir süre öncesine kadar 20’ydi. Bazı üniversitelerimiz birleşmeye gitti ve bu sayı şu anda 16. Sayı az olduğu için üniversitelerin her birinin bir alanda uzmanlaşması, odaklanması gerektiğini ve bu noktada isim yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun da daha fazla otonomi ile gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Yeni yasanın temel prensibi de bu.

Üniversitelerin herkese ücretsiz olması gelecekte de sürdürülecek mi, bu konuda farklı yaklaşımlar bulunuyor mu?

Üniversite eğitimi Finlandiya’da hem vatandaşlarımız için hem de diğer ülkelerden gelen öğrenciler için ücretsiz. AB ülkeleri dışındaki ülkelerden Finlandiya’ya gelen ve sadece belli master programlarında eğitim gören öğrencilerden okul harcı alınmasına yönelik yeni bir pilot çalışma başlattık. Ancak bu eğitimin ücretli olacağı anlamına gelmiyor. Bugün ücretsiz olan eğitim gelecekte de ücretsiz olmaya devam edecek.

Finlandiya kaynakları açısından zayıf bir ülke. Dünyada rekabet çok fazla. Çin’de her yıl 5 milyon yeni öğrenci üniversiteye başlıyor. Her yıl 5 milyon öğrenci master bitiriyor. Bu rakamlar Finlandiya’nın 5.3 milyon olan toplam nüfusuna denk. Finlandiya böyle büyük bir insan gücüne sahip olmadığı için az nüfusumuzun kalitesini yüksek tutmak zorundayız. İnsan kaynağımızdaki rakamsal açığı ancak kaliteli eğitim almış insanlar yetiştirerek kapatabiliriz.

AB 2020 stratejisine göre 9 yıl sonra AB içindeki tüm genç nüfusun yüzde 40’ının yüksek öğrenimden geçmiş olmasını hedefliyor. Finlandiya olarak bizim hedefimiz ise %42. Bu açıdan da hedefimizi AB hedeflerinin üstünde tuttuk.

Ekonomik kriz döneminde devlet eğitim bütçesinde bir kısıtlamaya gitti mi?

Finlandiya ekonomik krizde bile eğitim bütçesinde herhangi bir kısıtlamaya gitmeyen sayılı AB ülkelerinden biri oldu. Kriz sonrasındaki resesyon döneminde de eğitim bütçesinde kısıtlamaya gitmedik. Örneğin bakanlık olarak 2011’de, geçen yıl eğitime ayırdığımız bütçeden yüzde 6 daha fazla bütçe ayırıyoruz. En büyük kaynağımızın insan olduğunu düşünerek çıktığımız yolda on yıllar önce eğitime yatırım yapmaya başladık. Eğitime yatırım yapmamızın geleceğimizi şekillendireceğini düşünüyoruz. Bundan 50 yıl öncesine baktığımızda Finlandiya çok fakir bir ülkeydi. Kalkınmak için öncelikle bireylerin geliştirilmesi gerektiğini düşünerek çıktığımız yolda temel nokta herkesin eşit şekilde gelişmesi ve hiçbir bireyin geride kalmasına izin verilmemesi oldu. Bu eğitim sistemimizin de temel prensibi haline geldi. Bugün geldiğimiz noktada refah seviyesi yüksek, iyi eğitimli insanların yaşadığı bir ülke haline geldik.

Siyasi rekabet eğitim sisteminize yansıyor mu? Hükümetler eğitim politikalarını nasıl belirliyor?

Finlandiya’da eğitim alanında çok köklü reformlar olmuyor çünkü kurulmuş mevcut sistemden genel bir memnuniyet söz konusu. Yapılanlar sadece rötuş niteliği taşıyor. Finlandiya’daki eğitim sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda siyasi partiler arasında çok güzel bir konsensus var. Eğitimin herkes için eşit koşullarda sağlanması ve finansal olarak devlet tarafından desteklenmesi gibi temel konularda partiler, yeni gelen hükümetler hep aynı stratejiyi devam ettiriyor. Bu sebeple eğitim sistemimiz hiçbir zaman sekteye uğramıyor. Her yeni gelen hükümet kendine göre yeni bir düzen getirmiyor. Bu sistemde sürekliliği sağladığı için eğitimdeki başarımız da kesintiye uğramadan sürüyor.

Finlandiya’da birkaç yıl önce başlatılan KiVa programı büyük başarıya ulaştı ve başka ülkeler tarafından da örnek alındı. Bu konuda bilgi verir misiniz?

Genel olarak sistemimiz çok güzel işlemekle birlikte ufak tefek değişikliklerin yapılmasının iyi olacağını düşünüyoruz. Örneğin müfredatta bazı ufak değişikliklerle öğrencilerin okuldan daha fazla zevk almasını sağlamayı düşünüyoruz. Yeni düzenlemeyle okulda teorinin yanı sıra daha fazla sanat, daha fazla, müzik ve daha fazla spor olması gerektiğine inanıyoruz. Öğrencilerimizin daha mutlu bir öğrencilik hayatı geçirmesini, okuldan memnuniyetlerinin daha da artmasını istiyoruz. Öğrencilerimizin mutluluğunu vatandaşlarımızın mutluluk düzeyinin artması anlamına geliyor.

Kısa bir süre önce Macaristan’da çeşitli ülkelerin eğitim bakanlarının bir araya geldiği bir toplantıya katıldım. Toplantıda Finlandiya’da uyguladığımız okullarda uygulamaya başladığımız “tartaklama karşıtı” politikamızı anlattım çünkü yeni uygulamalarla büyük başarı elde ettik. Okullarda öğrenciler arasında yaşanan tartaklama olayları birçok ülkede olduğu gibi Finlandiya okullarında da önemli bir sorundu. Yaklaşık 8 yıl önce okullarımızda yaptığımız bir araştırmada okullardaki öğrencilerimizin yüzde 10’unun okulda başka bir öğrenci tarafından dövüldüğünü gösteriyordu. Eğitim Bakanlığı olarak Turku Üniversitesi ile bir anlaşma yapıldı ve bu üniversitenin araştırmacıları Finlandiya okullarındaki tartaklama olaylarını önleyecek bir program hazırladı. 2007-2008 yılında KiVa adını verdiğimiz bu programın uygulandığı pilot okullarda diğer okullara göre tartaklama olaylarının azaldığını gördük. Sonraki iki yıl içinde de programı yaygınlaştırarak okullarımızın yüzde 80’inden fazlasında uygulamaya koyduk ve bu olayların yarı yarıya azalmasını sağladık. Hatta bazı ülkeler de KiVa programımızı örnek alarak kendi okullarında benzer programlar uygulamaya başladılar.

Programın temelinde bu konuda öğretmenlerde, öğrencilerde hatta velilerde farkındalık yaratmak yatıyor. Örneğin okullarda tartaklama ile ilgili dersler konuldu ve öğrenciler arasında empati yaratılması hedeflendi. Çeşitli bilgisayar oyunları ile konunun daha eğlenceli bir şekilde öğrencilerin kafasına işlenmesi sağlandı. Afişler ve benzeri materyaller kullanıldı. Bir öğrencinin başka bir öğrenciyi dövdüğü sırada seyreden öğrencilerin güçlü olan yani dövenin yanında yer aldığı araştırma sonuçlarında görülüyordu. Biz uyguladığımız programla öğrencilerin güçsüzün yanında yer almaları gerektiğini öğrettik. Aileleri de bu programa dahil ettik. Dövülen öğrenciler utandıkları için bu konuyu kimseye anlatmıyor. Aileler çocuklarında yanlış giden bir şeyler olduğunu hissetmeliler, çocuklarını bu anlamda izlemeliler. Yanlış giden bir şeyler sezinlenirse bu okul yönetimi ile paylaşılmalı ve olayların önlenmesine yardımcı olunmalı. Öğretmenler de bu programın önemli bir parçasını oluşturdu. Öğretmenlerin bu konuda daha dikkatli olmalarını, öğrencileri daha iyi izlemelerini sağladık.

Son bir soru Türkiye ile ilgili. Beş milyon nüfuslu bir ülkede 1 milyonun altında öğrenci sayısına sahipsiniz. Türkiye’de ise 75 milyon nüfus ve üniversite öğrencilerini de katarsak yaklaşık 18 milyon öğrenci var. Türkiye’de eğitimde Finlandiya kalitesi yakalanabilir mi?

Rakamlar kıyaslandığında oldukça zorlu olacağı görülüyor. Bir ülkenin eğitim sistemini olduğu gibi alıp başka bir ülkeye uyarlamak mümkün değildir, çeşitli sıkıntılar doğurur ve bu yöntemle aynı başarıyı yakalamak mümkün değildir. Eğitim bir ülkenin geçmişi, kültürü, halkı ile bütünleşik bir olgudur ve bir ülkenin kendi vatandaşlarına hizmet etmeye yöneliktir. Finlandiya’da eğitim güven ve işbirliği temellerine dayalıdır. Bu sebeple okullarımızda teftiş yoktur, ulusal sınavlar yoktur. Aslında başlangıçta Finlandiya’da da eğitim sistemi merkezi yapıya dayanmaktaydı ama yıllar geçtikçe belediyelere, okullara, öğretmenlere daha fazla otonomi sağlandı. Bizim sistemimiz gelişimi, kaliteyi tepeden dayatan bir sistem değildir. Her okul kaliteyi yükseltmek için ayrı ayrı çalışır. Türkiye’de de eğitim sisteminin ne kadar merkezi olduğu önemli. Bizim sistemimiz merkezilikten otonomiye geçişin başarılı bir örneğidir. Ama Türkiye’deki gibi bir öğrenci nüfusu ile kaliteyi, okullar arasında kalite eşitliğini sağlamanın zor olacağı bir gerçektir, ama planlı ilerlendiğinde imkansız bir şey olduğunu düşünmüyorum.


NOTLAR:

- Finlandiya’da 2009 rakamlarına göre anaokulu öğretmenlerinin en düşük maaşı 2.015 Euro. Master dereceli sınıf öğretmenlerinin maaşları ise hizmet verdiği yıl sayısına göre 2.360 – 3.100 Euro arasında değişiyor.

- Yurtdışından Finlandiya’ya üniversite öğrenimi için gelen öğrencilerin en büyük sıkıntılarından biri göçmenlik yasası ile ilgili. Yasaya göre; Finlandiya’da üniversiteyi bitirmiş yabancı bir öğrenci 6 ay içinde iş bulamazsa ülkeden ayrılmak zorunda.

- Yasalara göre Finlandiya’da eğitimden kar elde etmek suç sayılıyor, bu sebeple eğitim herkese ücretsiz ve Türkiye’deki anlamıyla özel okullar yok. Ülkedeki özel okullar da ücretsiz eğitim veriyor ve devlet tarafından finanse ediliyor.

- Finlandiya’daki eğitim alanında en tartışmalı konuların başında Fince’nin yanı sıra zorunlu tutulan İsveççe eğitimi. Ülkenin sadece yüzde 6’sını oluşturan İsveçliler için tüm okullarda İsveççenin zorunlu ders olarak gösterilmesi ve tüm ülkenin bu dili öğrenmek zorunda kalması uygulaması bir süredir çok tartışılıyor.

- Temel eğitimde öğrencilerin devamsızlığını önlemeye yönelik bir sistem de mevcut. Tüm ebeveynler 18 yaşına kadar öğrencilerin okullardaki devamsızlığını internet üzerindeki bir sistemden takip edebiliyorlar. Bu sistem üzerinden öğrencinin notlarını da izleyebiliyorlar.

- Öğrencilere verilen ev ödevleri kontrol edilmiyor veya nota tabi tutulmuyor. Bu noktada da güvene dayalı bir sistem işliyor.

- Temel eğitimde puan sistemi 4 ila 10 arasında oluyor. Bir dersten başarısız olan öğrenci o dersi tekrarlamak zorunda kalıyor.

- Lise seviyesindeki bir okul ziyaretimizde ders saatlerinin 75 dakika olduğunu öğreniyoruz. Matematik sınıfındaki öğrencilere “Matematiği seviyor musunuz?” diye sorduğumuzda sadece 2 kişi el kaldırıyor. Ancak işin ilginç yanı aynı öğrencilere “Matematik dersinin 75 dakika olması sizce iyi mi, yoksa 45 dakikayı mı tercih ederdiniz?” diye sorduğumuzda hepsi 75 dakikadan memnun olduklarını belirtiyor.

- Finlandiya eğitim sisteminin resmi bir parçası olması da evde eğitim denen bir olgu da mevcut. Örneğin engelli çocuğunu evde eğitmek isteyen ebeveyne belediye belli bir ücret karşılığı eğitim veriyor ve ebeveyn de çocuğunu evde eğitebiliyor ama ebeveyn bu eğitimi verebilmek için belirli testlerden geçmek zorunda.

- Rikhardinkatu Kütüphanesi’nin Müdürü Jorma Mahönen’nin verdiği bilgiye göre Finlandiya halkının yüzde 80’i devlet kütüphanelerinden yararlanıyor. Ülkede 900 devlet kütüphanesi bulunuyor. Rikhardinkatu kütüphanesi evcil hayvan ve bebek de kabul ederek okumanın önündeki engelleri kaldırıyor. Hatta bebek (1 yaş altı) ve çocuklar için ayrılan özel bölümlerde okumaya yönelik aktiviteler düzenleniyor.

 


BATI ÜLKELERİ’nde GENEL MODEL

1. Standartlaştırma: Mezunların kalitesini garantilemek için okul, öğretmen ve öğrenciye yönelik sıkı kurallar

2. Okuma yazmaya Önem Verilmesi: Okuma, yazma, matematik ve fen bilimlerinde temel bilgilerin eğitim reformunun ana hedefleri olarak görülmesi

3. Sorumluluğun Ölçülmesi: Teftişle değerlendirme

FİNLANDİYA’DAKİ MODEL

1. Esneklik ve farklılık: Bilgi ve desteklemeye dayalı okulu temel alan müfredat

2. Geniş Bilgi Birikimine Önem Verilmesi: Kişisel gelişim ve öğrenmenin her alanına - Kişilik, Ahlaki Değerler, Yaratıcılık, Bilgi ve Beceriye - eşit önem verilmesi

3. Profesyonelliğe Duyulan Güven: Teftişle değerlendirme yapılmadan, öğrenci ve okul yöneticilerinin öğrenciler için en doğru kararı vereceklerine güven duyulması kültürü


 memurlar.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri