Eğitimde enkaz edebiyatı ve Dinçer

Eğitimde enkaz edebiyatı ve Dinçer

Eğitimle ilgili herhangi bir konuya, bir dokunun, bin ah işitin. Gidişattan ve sistemden, en fazla şikâyetçi olanların başında da Milli Eğitim Bakanı Dinçer geliyor.
Bakan Dinçer’in hemen her konuşmasını alın inceleyin, memnun olduğu tek satır yok. Hep durum tespiti ve şikâyet var.
Söylediklerinde haksız mı?
Yüzde 90’ın altına hepimiz imza atarız. Ama asıl şaşırtıcı olan, 10 yıldır kendilerinin iktidarda olduğu ve şikâyet ettiği konuların neden bugüne kadar ele alınmadığı?..
Diyor ki, gereğinden çok fazla öğretmen var ve artık eğitim fakültesi açılmasına izin vermeyeceğim.
Çok haklı.
Peki ama her köşe başına üniversite açılırken, eğitim fakültelerinin kontenjanları böylesine şişirilirken, kendileri ya da kendinden önceki bakanlar neredeydi?
Peki eğitim fakülteleri için böylesi bir sorun var da, diğer fakülteler için yok mu? Ya onlar ne olacak?..
Bakan Dinçer, öğretmenlerin kalite sorunu bulunduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bu yüzden de öğretmenler arasındaki sempatisi giderek azalıyor.
Peki haksız mı?
Kesinlikle haklı.
Ama yine aynı soruyu soruyoruz, bırakın önceki iktidarları, sizin iktidarda bulunduğunuz 10 yıl boyunca, bu konuda ne yapıldı?..
Dinçer, bütçede en büyük payın eğitime ayrıldığını ama yine de yetmediğini dile getiriyor. Haksız mı? Kesinlikle haklı. Evet, en büyük pay uzun süredir eğitime ayrılıyor, ama buna rağmen yetmiyor. Yetmeyecek de. Çünkü üç çocuk yetmez, beş çocuk yapın diyen sizsiniz. Bu anlayışla, bırakın bütçeden en büyük payı, tümünü de ayırsanız yine yetmez!..
Bakan Bey, ihtiyaç duyduğumuz alanlarda öğretmen yok ama pek çok alanda fazlalık var. Tümüne istihdam sağlamamız mümkün değil diyor. Bu konuda da kesinlikle haklı. Ama sormak gerekir, bu durum sadece öğretmenler için mi geçerli? Diğer tüm alanlarda da benzer kaos yaşanmıyor mu?
Ve can alıcı soru: 10 yıl boyunca iktidarınız ve artık yüzde 100 kontrolünüz altındaki YÖK, bu konuda ne yaptı?..
Dinçer, öğrenciyi, öğretmeni, müfredatı, yeniden tanımlamak lazım, diyor. Ders kitaplarının artık bugünün çocuğuna hitap etmediğini ve geliştirilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Haklı. Hem de çok haklı.
Peki ama sormak gerekir: 10 yıldır aklınız neredeydi?
Milli Eğitim Bakanı’nın yüzde 100 haklı olduğu bir konu da, ataması yapılan öğretmenlerden bazılarının görev yerlerini beğenmemeleri, yani atandıkları halde göreve başlamamaları. Bu yüzden ücretli öğretmen çalıştırmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Doğru söze ne denir. Zaten rakamlar da ortada, her atama döneminde, yüzde 1020 arası fire veriliyor. Oysa sözleşmeliye gelince kadar, o beğenilmeyen yerlere gitmek için can atan on binlerce öğretmen var. Bugüne kadar, gitmeyenlerin yerine, anında yedek atama yaptılar da, hayır diyen mi oldu?
Tıpkı Anadolu liselerinde dolmayan kontenjanlar gibi dolmayan öğretmen kadrolarının da birinci suçlusu, ne öğrenciler, ne de öğretmenler. Kesinlikle ve kesinlikle, asıl suçlu, bu kaosa yol açan sistemler ve ona seyirci kalan MEB’tir.
Bakan Bey, öğretmen yetiştirme konusunda sorunumuz var diyor. Bunu gelen her bakan söylüyor. Peki son 10 yılda bu konuda ne yapıldı? Sıfır elde var sıfır. Hadi bir reforma imza atmak istiyor, peki kafasındaki model ne?  Ne kadar tartışıldı ve yarın onun da tu kaka ilan edilmeyeceği ne malum!..
Ve can alıcı konulardan birisi daha. Daha önce defalarca açıklandığı gibi Bakan Dinçer de diyor ki: Eğer siz küresel rekabet içinde bir ekonomide görev almışsanız, belirli bir konuda çok iyi uzman olmamışsanız ve yanınızdaki en yakın rakibinizden ve hatta arkadaşınızdan daha iyi o mesleği icra edemiyorsanız iş bulma şansınız yok.
Hemen her konuda olduğu gibi bu konudaki sözlerine de katılmamak elde değil. Peki ama sizin aylardır eleştirdiğiniz öğretmenler ve eğitim sistemiyle, küresel ekonomide rekabet edecek gençler nasıl yetiştirilecek?
Bakan Bey, giriş sınavlarının eğitim sistemini dejenere ettiğine, hedefinden uzaklaştırdığına dikkat çekiyor. Buna kim hayır diyebilir ki! Ama asıl merak edilen 10 yıl boyunca, iktidarı ve bakanlığı, sınavları daha da artırıp, dershaneye olan bağımlılığı kronik hale getirmenin ötesinde ne yaptı?..
Söylenenlerle yapılanlar arasındaki çelişki ortaya koyacak daha yüzlerce konu var. Bu, bugün böyle de, dün farklı mıydı? Kesinlikle hayır. Garibimize giden 10 yıllık bir iktidarın, hâlâ enkaz edebiyatı yapıyor olması...
Özetin özeti: Dinçer, keşke 10 yıl önce Milli Eğitim Bakanı olsaydı. En azından bu sorunlar, 10 yıl önce konuşulmaya başlanmış olurdu...
 

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KAMU PERSONELİ Haberleri