Eğitim-Sen Genel Merkezi tarafından yapılan açıklama şöyle:
Eğitim müfredatı kapsamında hazırlanan ders kitaplarının biçim ve içeriği, öğretmen anlatımları, konular/üniteler, programın zaman çizelgesi başta olmak üzere birçok boyut eğitim müfredatında tanımlanan çerçeveye göre belirlenir. Söz konusu belirleme süreci teknik yanlarının yanı sıra ideolojik ve toplumsal yönler de içermektedir.
Eğitim müfredatını “dini” ve “milli” değerler çerçevesinde yeniden oluşturmayı merkeze alan mevcut siyasi iktidar, müfredat ve ders kitapları üzerinden kendi siyasal ideolojisini açık ve örtük şekillerde öğrencilere aktarma konusunda ne kadar yetenekli olduğunu geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğu müfredat değişiklikleri ile göstermiştir.
Geçmişte yapılan müfredat değişikliklerinde laik ve bilimsel eğitim geri plana itilirken, eğitim müfredatında sürekli vurgu yapılan bireyci değerlere ek olarak, belli bir inancı ve mezhebi temel alan “tek din” ve “tek kimlik” yaklaşımı üzerinden “milli” değerler, yoğun bir şekilde ders kitapları içine yerleştirilmiştir. Benzer bir durum yeni müfredat değişiklikleri tartışmalarında da yaşanmaktadır.
2016 yılında yapılan müfredat değişikliği ile 2017/2018 eğitim öğretim yılından itibaren ortaöğretim biyoloji dersindeki “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi müfredattan tamamen çıkarılmıştır. O tarihe kadar müfredatta evrim teorisi, “Evrimleşmenin bir sonucu olarak türlerin değişimini ve yeni türlerin oluşumunu, evrime etki eden faktörleri ve mekanizmaları ile açıklayan teori” olarak anlatılmıştır. MEB, son derece sığ ve dar bir çerçevede olmasına rağmen evrim teorisini çağrıştıran tüm bilgileri ders kitaplarından tek tek ayıklamıştır.
Geçmişte yapılan müfredat değişikliklerinde eğitim müfredatının/öğretim programlarının dayandığı temel felsefenin büyük ölçüde 12 Eylül darbecilerinin izinden giderek eğitimi dinselleşmeyi temel alması; laikliği ve bilimi büyük ölçüde dışlaması, bireyciliği, dini ve milli değerleri temel aldığı bilinmektedir. Bugüne kadar yapılanlar yeterli görülmemiş olacaktır ki, eğitim müfredatının ‘milli değerler’ temel alınarak bir kez daha değiştirilmesi gündemdedir.
Yeni müfredat hazırlıkları çerçevesinde yazılan ders kitaplarının içerikleri ile ilgili olarak sendikamıza ulaşan bilgiler, MEB’in doğrudan bilimi ve bilimsel teorileri hedef aldığını ortaya koymaktadır. Örneğin ortaöğretim biyoloji dersi öğretim programında doğrudan doğruya “yaratılış teorisi” merkeze alınmış, bilimsel bir teori olan evrim teorisi “doğruluğu ispatlanmamış teoriler” arasında sayılarak küçümsenmiştir.
MEB tarafından hazırlanan “Biyoloji Dersi Öğretim Programı’nın Temel Felsefesi ve Özel Amaçları” başlığı altında yer alan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir.” ifadesi biyoloji dersinin bilimsel gerçeklere göre değil, iktidarın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” merkeze alınarak hazırlandığını göstermektedir. Ortaöğretim biyoloji dersi öğretim programının 4. sayfasındaki şu ifadeler nasıl tehlikeli ve bilim düşmanı bir zihniyet ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir:
“Biyolojik olaylar; bir plân ve programın gereği olarak ortaya çıkar, kâinat ve içindeki canlı cansız tüm varlıklarda görülen mükemmel dengeye ve düzene işaret eder. Canlılar hem kendi yapı ve işleyişlerinde hem de birbirleriyle tam bir uyum içinde mükemmel bir denge oluşturur. Biyoloji bilimi ise yaşamın bu kusursuz düzenini, canlılığın ince detaylarını ve yaratılışın muhteşem tasarımlarını anlamaya kapı açar.
Biyoloji dersi öğretim programında yer verilen her bir konu; öğrencilere tabiatın, canlıların ve yaşamın birbirine bağlanmış muhteşem uyumunu, yapısını, hikmetini gösterme fırsatı sunmaktadır. Bu derste; öğrencilerin sözü edilen yapının kodlarını keşfetmeleri, işleyişini ve düzeni anlamaları ve canlıların bu düzen içindeki yerini, birbirleriyle olan ilişkilerini anlamlandırmaları hedeflenmektedir.
Biyoloji dersi öğretim programı; öğrencilere yaşamın derinliklerine dair kapsamlı bir anlayış kazandırmayı hedeflemektedir. Öğrencilerin; biyoloji biliminin sağladığı bilgilerle, varlığın derinliklerini sorgulayarak, yaşamın anlamı üzerine düşünmeleri, aynı zamanda da yaşamın ve varlığın, canlı, cansız varlıkların mükemmel yapılarının ve işleyişinin arkasındaki büyük resmi görmeleri amaçlanmaktadır.
Öğrencilere, canlıların ve ekosistemlerin olağanüstü uyumunu ve düzenini gözlemleme ve bu gözlemleri daha geniş bir bağlamda değerlendirme fırsatı sunan biyoloji bilimi sayesinde öğrenciler biyoloji derslerinde; canlıların muazzam çeşitliliğinin, emsalsiz bir sanatın yansıması olarak nasıl anlaşılabileceğini keşfedecek ve kâinatta örgülenen muhteşem yapıyı görmeleri ve anlamaları mümkün olacaktır. Ayrıca öğrenciler, bilim ve yaratılış arasındaki ilişkiyi anlamlandırarak daha derin bir kavrayışa sahip olabileceklerdir. Bu doğrultuda canlıların varoluşuyla ilgili doğruluğu ispatlanmamış teoriler olmakla birlikte Türkiye YüzYılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir.”
Geçmişte bilimsel bir gerçek olduğu genetik kıyaslamalar ve analizlerle kanıtlanmış olan evrimin öğretilmesinden büyük rahatsızlık duyan MEB, öyle anlaşılıyor ki bilimsel gerçeklere gözlerini kapatarak hareket ederek bilim ile arasında net bir mesafe koymayı tercih etmiştir. Üstelik bununla da yetinmeyerek “yaratılış teorisi” gibi son derece tartışmalı bir konu olan biyoloji öğretim programının içine temel felsefe olarak yerleştirilmiştir. MEB’in ortaöğretim biyoloji öğretim programında benimsediği anlayış ve yapmak istediği şey bilime ve bilimsel gerçeklere doğrudan meydan okumaktır.
MEB, biyoloji öğretim programında benimsemiş olduğu yaklaşım, evrim teorisinin karşısına çıkarılan, metafizik veya dini gerekçelere kılıf oluşturmayı hedefleyen ABD merkezli “yeni yaratılışçılık” olarak da bilinen “akıllı tasarım” yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, bilimsel yöntemlere dayanmayan ve test edilemeyen bir yaklaşımdır ve evrim teorisine alternatif oluşturma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Akıllı tasarım savunucuları genellikle özellikle biyolojik organizmaların yapısı, evrenin düzeni ve yaşamın karmaşıklığı gibi durumları, MEB’in Biyoloji öğretim programında yaptığı gibi, bir üstün varlığın veya tasarımcının (Tanrının) etkisi üzerinden açıklamaktadır.
Evrim teorisi, canlıların zaman içerisinde değiştiği gerçeğini bilimsel olarak açıklayan, içerisinde milyonlarca hipotezi barındıran, insanlık tarihinin gördüğü gelmiş geçmiş en güçlü bilgi bütünüdür. Bu nedenle evrimi içermeyen bir eğitim sisteminin başta biyoloji olmak üzere, canlıları konu edinen hiçbir alanda neden ve nasıl sorularına doğru yanıtlar verebilmesi mümkün değildir.
Eğitimde belli bir inancı merkeze alan, eğitimi ve toplumsal yaşamı dini kural ve referanslara göre düzenlemek isteyen bir iktidarın evrim düşmanlığı bizler açısından anlaşılmaz değildir. Mevcut inanç sistemi tüm canlıların özel olarak ve ayrı ayrı yaratıldıklarını ve insanın da bu canlılar arasında özel ve üstün bir yeri olduğu fikrine dayanmaktadır. Modern bilim ise tüm canlıların ortak ataları paylaştığını, kademeli değişimlerle bugünkü hallerine geldiklerini, halen değişmekte olduklarını ve insanın bu canlılar arasında, yaradılışçıların iddia ettiği anlamda, özel ya da ayrıcalıklı tarafı olmadığını ortaya koymaktadır.
Evrim teorisinin biyolojiden genetiğe, tıptan ekolojiye kadar canlılığı ve canlıları ilgilendiren bilimsel çalışma alanlarını birbirine kopmaz bağlarla bağlayan en temel bilimsel ilke olarak kabul edilmesine rağmen MEB tarafından yok sayılmasını anlamak mümkün değildir. Biyoloji öğretim programında yapılan doğrudan siyasal-ideolojik bir ayıklama olduğu gibi, öğrencilerin canlılığı ve doğayı bilimin gözüyle görmesinden duyulan rahatsızlığın en açık göstergesidir.
Öğretim programları, bilimsel bilgileri aktarmayı, doğayı ve yaşamı bir bütün olarak kavramayı hedeflemeli, öğrencilerin çok yönlü gelişimlerine hizmet edecek öğrenme yaşantılarını içeren bir içerikte olmalıdır. Evrensel bilimsel gerçekleri yok sayan büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı öğretim programlarının çocuklarımıza/öğrencilerimize verebileceği hiçbir şey yoktur.
Eğitim Sen olarak, yeni müfredat hazırlıklarını yakından takip etmeyi sürdürecek, laik bilimsel eğitime meydan okuma anlamına gelen benzeri girişimler karşısında laikliği, bilimi ve bilimsel eğitimi savunmaya devam edeceğiz.