Eğitim Sen İstanbul 4 No’lu Şubenin düzenlediği çalıştaya Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Gök, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş ve TTB Okul Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Sevcan Karakoç’un yanı sıra eğitim emekçileri ve veliler katılmıştı. Çalıştayın sonuç bildirgesinde 1980 darbesi sonrası kamusal eğitim hakkının kaybedildiği, eğitimin metalaşarak özelleştirmenin yaygınlaştırıldığına işaret edilerek “Diğer yandan da eğitimin içeriği milliyetçi, dinci bir anlayışla yeniden düzenlendi, zorunlu din dersi yanında seçmeli din dersi sayısı artırılarak din okulu/medreseler (imam hatipler) artırılmış ve teşvik edilmiştir. ‘Onaylanmış suç’ olan MESEM’lerle de çocuklar örgün eğitimden koparılarak patronlara ucuz iş gücü olarak sunulmaktadır” denildi.
“OKULDA İMAMIN YERİ YOKTUR”
Siyasi iktidarın dindar gençlik yetiştirme söylemleriyle eğitim sisteminin bu tahayyüle uygun toplum mühendisliğinin düzenlemesine sahne olduğu, ‘değerler eğitimi’ ile din-tarikat-diyanetin MEB’e hakim hale getirildiği belirtilerek “Diyanet ve tarikatların da içinde yer aldığı birçok laiklik karşıtı uygulama okullarda hakim kılınmıştır. Artık mevcut okullar ve eğitim; toplumun dincileştirilmesinin ve emek sömürüsünün ana aygıtı, meşrulaştırma aracı haline getirilmiştir” ifadelerine yer verildi. ÇEDES ile imam, vaiz, Kur’an kursu hocalarının okullara ‘manevi danışman’ adıyla tüm öğrencilere ‘değerler eğitimi’ verdiği belirtilerek “Okulda imamın, vaizin, daha örtülü olarak tarikat şeyhinin bir yeri ve rolü yoktur. Okulun danışmanı da rehberi de yöneticisi de eğitimcisi de öğretmendir, psikolojik danışman ve rehber öğretmendir” denildi.
“ÇEDES ÇOCUKLARA ZARARLI”
Yaşları gereği çocukların soyut olan dini konuları anlama ve anlamlandırmayacağının bilimsel bir gerçek olduğuna işaret edilerek “Soyut kavramları öğrenme 11-12 yaşından sonra gerçekleşir. Çocuklara yönelik dini telkin obsesif-kompulsif sorunlara yol açabilmektedir. ‘Günah’ ve ‘cezalandırma’ kavramları çocukta güvensizlik, korku ve kaygı yaratabilmektedir. Mesleki ve pedagojik bilgilere sahip olmayan imam, vaiz ve din görevlilerinin ‘manevi danışman’ ve ‘öğretici’ adında etkinliklere katılması, pedagojik, psikolojik ve hukuki açıdan birçok sorun barındırmaktadır. Bilimsel eğitimle bağdaşmayan ÇEDES programı derhal iptal edilmelidir” çağrısı yapıldı.
“MESEM’LER ONAYLANMIŞ SUÇTUR”
18 yaşın altındakilerin çocuk olarak tanımlandığı hatırlatılarak devlet teşviğiyle çocuk işçiliğine yasal kılıf olan MESEM’lerin uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğuna vurgu yapılarak “MESEM’ler, onaylanmış suç ve halk sağlığı sorunudur” denildi. 8. sınıftan itibaren öğrenci kaydı yapılarak, ‘1 gün okul, 4 gün iş yeri uygulaması’ ile çocuk işçiliğinin bizzat devlet eliyle yaygınlaştırıldığı belirtilerek “Ortaokulu yeni bitirmiş 14-15 yaşındaki çocukların işçiliği ‘örgün eğitim’ adı altında yasallaştırılmıştır. Öte yandan emekçi ailelerinin çocuklarına ‘mesleki eğitim’ adı altında işçi olmaktan başka seçenek bırakmamaktadır. MESEM uygulaması kamunun kaynaklarını özel sektöre transfer etme üzerine kurulu olup bu kamu kaynaklarından küçük bir payı çocuk işçiliği ücreti olarak yoksul çocuklara/ailelere aktararak ‘rıza üretimi’ de sağlanmaktadır” ifadelerine yer verildi.
“PATRONLARIN İNSAFINA TERK EDİLİYORLAR”
MESEM’le filli olarak 12 yıllık zorunlu eğitim yılının da 8 yıla düşürüldüğüne vurgu yapılarak “Çocuklar MESEM kapsamında uzun çalışma saatleri ve yoğun çalışma koşulları altında ve iş güvenliği önlemlerinden yoksun bir şekilde sömürüye, ucuz iş gücüne, kuralsız çalışmaya maruz bırakılarak piyasanın/patronun insafına terk edilmiştir. Öyle ki iş yerlerinde ölümler olmaktadır, yaralanma sayısı hiç bilinmemektedir. Ayrıca MESEM okul yerine iş yerinde eğitim konsepti dayatmaktadır. Böylece okul da öğretmenlik de tasfiye edilmektedir. Çocuğun işçiliği fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimine ket vuran, büyümede ve gelişimde duraklama gibi birçok riskler barındıran MESEM programı kapatılmalıdır” denildi.
NİTELİKLİ VE DEMOKRATİK EĞİTİM TALEBİ
Sonuç bildirgesinde din telkini veya çocuk yaşta çıraklığın temel kişi hak ve özgürlüklerine açıkça aykırı olduğuna vurgu yapılarak tüm topluma çağrı yapıldı: “Haklar ve özgürlükler insanlığın başarısıdır; bugün de eğitim hakkının, özgürlükçü, demokratik, eleştirel, bilimsel eğitimin, insandan toplumdan, doğadan yana bir eğitimin savunusu ve gerçekleştirilmesi her birimizin iradesine, cesaretine, bireysel ve örgütlü mücadelesine bağlı bulunmaktadır. Tüm toplumu; ÇEDES projesi vb. dini telkine karşı bilimsel özgürlükçü eğitimi, çocuk işçiliği olan MESEM’e karşı eğitim hakkını birlikte savunmaya, ülkenin ve insanlığın ufkunu açacak nitelikli eğitim hakkını sağlamaya davet ediyoruz. İnsan haklarına saygılı, özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu, demokratik, bilimsel, eleştirel, ana dilinde bir eğitim istiyoruz. Okullarda bilim, felsefe, matematik, sanat eğitimi; insana, topluma, doğaya duyarlılık kazandıracak bir eğitim istiyoruz.” (Evrensel)