Eğitim- Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, Anayurt gazetesinin sorularını yanıtladı ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 1 yıllık performansını değerlendirdi.
Tamer Arda ERŞİN - Anayurt Gazetesi
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle özel sektörden gelen bir Milli Eğitim Bakanı seçildi ve Maya Okullarının kurucusu Ziya Selçuk göreve getirildi. Çeşitli taraflardan Selçuk’un göreve gelmesi olumlu karşılandı. Selçuk görevdeyken, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu üyesi Selçuk Pehlivanoğlu’nun elinin değdiği Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı gündeme geldi. Ayrıca Türkiye’deki eğitim politikaları değişirken üniversiteye giren sayısı da artmakta ancak iş bulamıyor.
Eğitim- Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, gazetemizin sorularını yanıtladı ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 1 yıllık performansını değerlendirdi, üniversiteli işsizliğin nedenlerini açıkladı. Aydoğan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 10 Temmuz 2018 tarihinde göreve başladı. Göreve geldiğinde eğitim çevrelerinden olumlu tepkiler gelmişti. Selçuk' un 1 yıllık performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
24 Haziran seçimleri sonrasında sözde bir algı değişikliği yaratılmak istendi. AKP, eğitimci kimliği taşıyan bir isimde, Ziya Selçuk isminde Milli Eğitim Bakanı olarak karar kıldı. Ziya Selçuk' un 1 yılı AKP'nin iktidar olduğu günden bu yana kamusal ve bilimsel eğitimi hedef alan politikalarının devamı oldu.
‘LİBERALLERLE İTTİFAK SÜRECİ YENİDEN BAŞLADI’
MEB’e Ziya Selçuk isminin gelmesiyle AKP yeni bir liberal ittifak sürecini başlattı ve bu ittifak süreci saraya bağlı kurul olarak ifade edilen Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu'nda yer alan isimlerle somutlaştı. AKP iktidar olduğu günden bu yana liberal ittifaklardan hiç vazgeçmedi. Bu liberal ittifak sürecini en ağır şekliyle toplumsal muhalefette de derin kırılmalara neden olan 2010 referandumu sürecinde yaşadık. Aynı süreç devam ettiriliyor. AKP baskı politikalarını ne kadar attırırsa arttırsın Erdoğan' ın da defalarca itiraf ettiği gibi eğitimde iktidar olamadı. Yeni oluşturulan liberal ittifak eğitimde iktidar olmanın arayışıdır. Eğitim Öğretim Politikaları Kurul’nda yer alan isimlere baktığımızda ise kurulan yeni liberal ittifakın fotoğrafını görüyoruz. Son süreçte Talim Terbiye Kurulu başkanlığında yaşanan isim değişikliği de liberal ittifakın devam ettiğinin bir göstergesidir.
‘VİZYON BELGESİ SEÇİM BEYANAMESİNİN AYNISI’
Milli Eğitim Bakanı' nın yapması gereken 2023' e Doğru Eğitim Vizyonu ile ilgili sunum yandaş basın tarafından tüm kanallarda canlı yayınlanarak (Recep Tayyip) Erdoğan tarafından yapıldı. Sunumun Erdoğan tarafından yapılması da tek belirleyicinin Cumhurbaşkanı olduğunun da deklarasyonuydu. AKP’nin 24 Haziran Seçimleri öncesinde yayınladığı “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Genel Seçimler 2018” beyannamesinde yer alan öğretmenlik meslek kanunundan, profesyonel okul yöneticiliğine; oyun tabanlı öğrenmeden, okul öncesi eğitimde yapılacaklara; temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavlarında ve üniversiteye giriş sınavlarında neyin ölçüleceğine dair tüm başlıklar, vizyon belgesinde yer aldı. Vizyon belgesinde yeniye dair hiçbir husus bulunmamaktadır ve belgenin omurgasını AKP’nin seçim beyannamesi ve ideolojik hattı oluşturmaktadır.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İKTİDARIN ÖĞRETMENİNİ YARATMA PROJESİDİR!
Vizyon belgesinin yayınlanmasından 53 gün sonra saraya bağlı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu' nda yer alan Selçuk Pehlivanoğlu tarafından giriş yazısının yazıldığı, Türk Eğitim Derneği' nin (TED)düşünce kuruluşu olan TEDMEM imzalı, Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) taslağı basınla paylaşıldı. Taslağın ÖMK için Genel Gerekçe başlıklı bölümün 4. sayfasında 30 ülkeden ulusal düzeyde ve yerel düzeyde 73 metnin bu kadar kısa süre içerisinde incelendiği ifade edildi. Kısa süre içerisinde bu mümkün değil.
Taslağın hazırlanması bu kuruluşun sorumluluğu ve üstüne vazife değil. Ancak bir kanun hazırlığını ilk açıklayanın da bu kuruluşun olması da büyük bir tesadüf olmasa gerek?
TED İLE MEB ARASINDAKİ İLİŞKİ TASARI İLE SINIRLI DEĞİL
Son aylarda Selçuk Pehlivanoğlu ismine basında sıkça rastlamaktayız. Bu isim 3600 ek göstergenin verilmemesi gerektiğinden, öğretmenlerin gerekirse meslekten çıkarılması gerektiğine, hemen her konuda basına görüş belirtmektedir. Saraya bağlı kurulda yer alan bir ismin yaptığı her açıklamanın da saraydan bağımsız olamayacağı ve kurulan her yeni liberal ittifakta AKP' nin söylemlerinin liberaller tarafından ifade edilerek meşruluk arayışının güçlendirmeye çalışıldığına defalarca tanıklık ettik. Öğretmenler ile ilgili bir kanun taslağının MEB yerine TEDMEM tarafından hazırlanması, bu tasarının MEB’ in düşüncesini yansıttığını, TED ile MEB arasında kurulan ilişkinin bu tasarı ile sınırlı kalan bir ilişki olmayacağı da ortadadır.
Meslek kanunuyla ne hedefleniyor?
ÖMK ile ilgili diğer bir çalışmayı yapan kurum da hazırladıkları tasarıyı 25 Aralık 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu ile de paylaşan ve sonrasında kendi internet sitesinde yayınlayan, siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen Eğitim- Bir- Sen’dir(EBS). AKP 2018 Seçim Beyannamesi, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, TEDMEM tarafından hazırlanan ÖMK taslağı, EBS tarafından yayınlanan ÖMK İhtiyaçlar ve Öneriler başlıklı rapor ile fotoğrafın tamamı ortaya çıkmaktadır. Bir siyasi parti, bir kamu kurumu olması gereken MEB, bir sendika ve bir düşünce kuruluşu meselede tamamen ortaklaşarak; öğretmenlerin, öğrencilerin, eğitimin ve dolayısıyla da memleketin geleceğine karar vermeye çalışmaktadır.
‘ÖĞRETMEN İSTİHDAM ETMEDEN ÖĞRETMEN AÇIĞI AZALTILACAK’
Bu dört ayrı yapının da ÖMK'na ilişkin talepleri ortaktır:
1. Siyasi iktidarlara tabii öğretmen profili oluşturulması,
2. İş güvencesinin kaldırılması,
3. Katı bir hiyerarşi oluşturulması, iş barışının ortadan kaldırılması , başöğretmenlik ile uzman öğretmenliğin kurumsallaşması,
4. Okul yönetimlerinin profesyonelleştirilmesi; eğitimde ticarileştirmenin artırılması, bütçeden kamusal eğitime ayrılan payın azaltılması, öğrencilerimize de paran varsa ve paran kadar eğitimin dayatılması,
5. Öğretmenin söz ve karar süreçlerinden yalıtılması, sadece belirlenen programları uygulayan bir kimliğe sahip olması,
6. Öğretmenlik mesleğinin sınıf içerisinde sınırlandırılması ve sadece bu anlamda profesyonelleşmesi, performans değerlendirmenin yasal statüye kavuşturulması ve bu konuda okul müdürünün yetkilendirilmesi,
7. Sorumluluklar ve görevler artarken, hakların gerilemesi, disiplin cezalarının arttırılması,
8. Çalışma saatlerinin, maaş karşılığı ders saatlerinin ve esnek çalışma koşullarının artırılması, yıllık izinlerin azaltılması ve bunun sonucu olarak öğretmen açığının yeni öğretmen istihdam etmeden azaltılması,
9. Öğretmen atamalarında, kurum yöneticilerinin belirlenmesinde, proje okul uygulamalarında mülakatın temel belirleyen olma sürecinin devam ettirilmesi,
10. Atama öncesinde öğretmen seçiminde genel kültürün yeterlik alanlarından çıkarılması, 80'li yıllarda uygulanan yeterlik sınavı uygulamasına geri dönülmesi.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN DEVLET ELİYLE YANGINLAŞACAĞININ DEKLERASYONU
Organize sanayi bölgelerinde bulunan ve açılması planlanan mesleki eğitim merkezleri ve meslek liseleri başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarına teşvik uygulamasına devam edileceği, sunulan torba yasayla Meclis’ten geçti. Torba yasada öne çıkan gündemler, ilkokula başlama yaşının 69 aya çıkarılması ve sözleşmeli öğretmenlerin zorunlu çalışma süresinin 3+1 şeklinde düzenlenecek olmasıydı. Aynı zamanda mesleki eğitim merkezlerinde öğrencilerin 4 gün çalıştırılması ve yalnızca 1 gün okulda eğitim göreceği uygulamasının yaygınlaştırılması, çocuk işçiliğin devlet eliyle yaygınlaştırılacağının deklarasyonuydu.
‘NİTELİKLİ EĞİTİM KAMUSAL EĞİTİMDİR’
Eğitim sistemindeki başarının göstergesi bir nevi üniversite sınav sonuçları denilebilir. 2019 YKS sonuçlarında öğrencinin başarısız olduğu gözleniyor. Örneğin TYT temel matematikte 40 soruda 5.6, fende 20' de 2.2, sosyalde 20' de 6.6, Türkçe' de 40' ta 14.6 doğru yanıt verilmiş.
Ülkedeki eğitimin niteliğini arttırmak için sendikanızın önerileri nedir?
Eğitimin niteliğini artırmanın temel koşulu; eğitimin kamusal ve bilimsel olmasıdır. Eğitimin kamusal olma özelliğini kaybettiği tüm ülkelerde eğitimin temel ilkesi olan insan, toplum ve doğa yararı değil sermayenin çıkarları esas alınır. Yoksul ailelerin çocuklarının eğitim hakkı yok sayılır. Bunun sonucu olarak ta Türkiye' de örgün eğitim dışına çıkan öğrenci sayısı 1.5 milyona ulaşmış durumdadır. Ortaöğretim kurumlarında özelleştirmenin geldiği oran OECD ülkeleri içersinde en yüksek düzeye ulaşmış durumdadır. Memleketimizin eğitimde geldiği son durum ‘paran varsa, o da yetmez paran kadar eğitim’ dayatmasıdır.
Bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı meslek lisesindeki öğrenciler için liseden mezun olur olmaz 'iş garantili meslek' ten nasıl söz edebilir? Meslek liselerindeki öğrencilerin üniversite eğitimi alma hakkı nasıl olamaz? Eğitim sermayenin yararına mıdır, toplum yararına mıdır?
‘LAİK, BİLİMSEL EĞİTİM YOK EDİLDİ’
AKP' nin ve MEB' in ideolojik tercih sonucu, zorunlu imam hatip-leştirme yaygınlaştı, protokol-iş birlikleri ile okul öncesinden yükseköğretime dini yapılara eğitimin devredildi, sınav sistemi değişiklikleriyle zorunlu imam hatipleştirme ve zorunlu meslek liselileştirme dayatıldı, öğrencilerimizin başlarının ve bedenlerinin 9 yaştan itibaren kapatılması politikaları uygulandı ve laik, bilimsel eğitime dair kalan ne varsa yok edildi.
Üniversiteli sayısındaki artışa karşın üniversiteli işsiz sayısı da yükseliyor. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 6.3 puanlık artış ile yüzde 23.2' ye çıktı. Türkiye' de gençlere istihdam yaratacak eğitim nasıl verilebilir?
‘TERCİHİNİ CEMAATLERDEN YANA KULLANDI’
Üretime dayalı, üretimi, kamusal hizmeti, sosyal devlet olmayı, sendikal hak ve özgürlükleri esas alan politikaların yaşama geçmesi ile ancak işsizlik sorunu ortadan kaldırılabilir. Eğitim alanında binlerce köy okulunun kapatılmasına, yüz binlerce öğrenci okulsuz, öğretmensiz kalmasına rağmen öğretmen atamalarında yeterli öğretmen ataması yapılmamasında gerekçe olarak bütçe yetersizliği gösterilmektedir. Eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe her geçen yıl öğrenci sayısı ile ters orantılı olarak azaltılmaktadır. Ancak atamalara ve okul ihtiyaçlarına ayrılmayan bütçe; teşvik, protokol adı altında sermayeye, dini yapılara aktarılma süreci devam ettirilmektedir. Özetle mesele iktidarların tercihi meselesidir. İktidar tercihini işsizliğe son vermekten, kamusal, bilimsel eğitimden yana değil, sermayeden ve cemaatlerden yana kullanmaktadır.
‘SELÇUK DÖNEMİNDE ÖZELLEŞTİRMEYE HIZ VERİLDİ’
Bakan Selçuk özel sektörden gelen birisi ve Türkiye' de her geçen gün eğitim paralı hale geliyor. MEB' in bu konuda atması gereken adımlar neler ve bu adımları neden atmıyor?
Öncelikle eğitimin özelleştirilmesi süreci ideolojik bir tercih. 17 yıllık AKP iktidarı süresince de kamusal eğitim adım adım ortadan kaldırıldı. Selçuk döneminde ise eğitimin özelleştirilmesi sürecine hız verildi. TOBB ile MEB arasında imzalanan protokol ile Türkiye'nin her yerinde meslek liseleri sermayeye peşkeş çekildi. Her ilde oluşturulan protokol danışma ve yürütme kurullarının çoğunluğu sermaye tarafından oluşturularak okullarda görevlendirilecek okul idarecileri ve öğretmenlerin bu kurullar tarafından belirlenmesinden, öğrencilerin 9. sınıftan itibaren çalıştırılması ve okulun bulunduğu alanların sınırsız kullanım hakkına kadar fiilen protokol kapsamındaki liseler sermayeye devredildi.