Türkiye siyasetinin en önemli dönüm noktalarından biri olan, siyasi aktörlerin bir kısmının yolsuzlukla nasıl içli dışlı olduğunu gözler önüne seren 17-25 Aralık operasyonunun üzerinden iki yıl geçmiştir.
Eğitim-İş olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, daha önce de önerdiğimiz gibi 17-25 Aralık haftasının “Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası” olarak değerlendirilmesini, okullarda ders olarak okutulmasını istedik.
Genel Başkanımız Veli Demir imzasıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderilen yazıda, “Üzeri örtülmeye ve unutturulmaya çalışılan bu yolsuzlukların toplumumuzun gündeminden düşmemesi, adı bu yolsuzluklara karışmış olanların yargı önünde hesap vermeleri adına,
Gelecek kuşaklara örnek olmak; siyasi kirlenmişliklerden arınmak; topluma güven ve huzur duygusunu yeniden kazandıracak yeni bir sayfa açmak adına,
Başta Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri olmak üzere tüm sorumluluk sahiplerini, ülkenin geleceği adına,
Yolsuzlukla ve rüşvetle mücadeleye çağırıyoruz. Bu, sadece ahlaki bir görev değil; yasal, hatta anayasal bir yükümlülüktür. Bu bağlamda toplumsal ve insani değerlerin öğrencilerimize kavratılması, devlet malının korunup sahiplenilmesi, kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi amacıyla 17-25 Aralık haftasının Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası olarak değerlendirilmesini öneriyoruz” denildi.
Bakanlığa gönderilen yazı şöyle:
17 Aralık tarihi, Türk siyasetinin en önemli dönüm noktalarından biridir. 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturma konusu, ülkenin gündeminden bir türlü düşmeyen siyasi kirlenmenin had safhalara ulaştığı, siyasi aktörlerin bir kısmının yolsuzlukla nasıl içli dışlı olduğu, toplumda siyasilere ve devletin diğer kurumlarına güven duygusunun süratle aşındığı ve kurtlanmış bir cerahat gibi bütün insani ve ahlaki değerlerimizi çürüten bir vakadır. Konu, toplumumuzun gündemini işgal etmeye devam etmektedir; bundan sonra da edecektir.
Yolsuzlukla halkın emeği ve alınteri çalınmış; ayakkabı kutularına, para kasalarına, yurtdışı hesaplara aktarılmıştır. Yolsuzluğun üzerine gitmesi ve halka hesap vermesi gerekenlerin, bizzat yolsuzlukla birlikte anılır olması toplum vicdanında kapanmaz yaralar açmıştır. Devleti, içinden kemiren; ahlaki yozlaşmanın dip yaptığı yolsuzluk ve rüşvet konusu, her ne kadar siyasi güç ve baskılarla örtbas edilmeye çalışılsa da sonuçta yargı denetiminden kaçırılamaz ve üstü kapatılamaz. Eğitim emekçilerinin sözcüsü Eğitim-İş olarak konunun dün takipçisiydik; bugün de takipçisiyiz, yarın da takipçisi olacağız. Bu, binlerce emekçi adına kendimize, toplumun değer yargılarına duyduğumuz saygının ve sorumluluğun bir gereğidir.
Ülkenin yönetiminde söz sahibi olanların öncelikle kendilerinin yasalara uyması, bir zorunluluktur. İşte, bu nedenle adı yolsuzluğa karışmamış olan ve ülke yönetiminde söz sahibi olanlara, insan yetiştirmeden sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine, görev ve sorumluluklarıyla ilgili yasal hükümleri bir kez daha hatırlatmayı, hukuken ve ahlaken yararlı görüyoruz.
“1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinde Türk Milli Eğitiminin genel amacının Türk Milletinin bütün fertlerini,
1. (Değişik: 16/6/1983 - 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
olarak açıklanmaktadır.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, Milli Eğitim Bakanlığı, yalnız öğrenim çağındaki öğrencilerin değil; tüm yurttaşların Atatürk Devrim ve İlkelerine bağlı, Türk Ulusunun milli, ahlaki, insani manevi ve kültürel değerlerini benimseyen; hatta koruyup geliştiren, insan haklarına saygılı, Anayasanın 2’nci maddesinde ifadesini bulan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarının bilincinde, bunları benimseyerek bir yaşam tarzı ve davranış haline getirmiş yurttaşlar yetiştirmek görev ve sorumluluğundadır.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan Türk Milli Eğitiminin temel ilkelerinden olan (Değişik: 16/6/1983 - 2842/2 md.) ”Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınacağı, Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verileceği” hükümleri gereği “milli ahlak ve kültür”ün bozulup yozlaşmasına izin verilmeyeceği, bu değerlerin kendimize has şekliyle evrensel kültür içinde korunmasının önemi vurgulanmaktadır.
Hal böyleyken; yukarıda belirttiğimiz ilke ve amaçlarla hiç de bağdaşmayan; toplumda infiallere yol açmış; yargı denetiminden kaçırılarak üzeri kapatılmak istenen; ancak toplum vicdanında aklanmayan “17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturma Konusu” nun üzerinden iki yıl geçmiştir. Kendini “reformcu” ilan eden 64. Hükümet, bu olayların yıldönümünde konunun toplum gündeminden çıkarılmasını istiyorsa geçmişiyle yüzleşmek; yolsuzluğa karışmış olanları yargı önüne çıkarmak zorundadır; aksi takdirde kendisi de sorumluktan kurtulamayacaktır. Çünkü yolsuzluk ve rüşvet konusu, adları bu yolsuzluğa karışmış bulunanların boynunda bir yafta gibi asılı durmaya devam etmektedir.
Okullarda, sınıflarda, ahlaklı, evrensel insani değerlere önem veren, laik, demokratik ilkeleri benimsemiş çağdaş yurttaşlar yetiştirmek amacında olan biz eğitim çalışanları, sözü edilen rüşvet ve yolsuzluklardan rahatsızız.
Bu konuda öğrencilerimize de sözümüz var:
Üzeri örtülmeye ve unutturulmaya çalışılan bu yolsuzlukların toplumumuzun gündeminden düşmemesi, adı bu yolsuzluklara karışmış olanların yargı önünde hesap vermeleri adına,
Gelecek kuşaklara örnek olmak; siyasi kirlenmişliklerden arınmak; topluma güven ve huzur duygusunu yeniden kazandıracak yeni bir sayfa açmak adına,
Başta Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri olmak üzere tüm sorumluluk sahiplerini, ülkenin geleceği adına,
Yolsuzlukla ve rüşvetle mücadeleye çağırıyoruz. Bu, sadece ahlaki bir görev değil; yasal, hatta anayasal bir yükümlülüktür.
Daha önce de önerdiğimiz gibi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 17-25 Aralık haftasının “Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası” olarak değerlendirilmesi; sahtekarlıktaki artış(yalan söyleme, kopya çekme ve hırsızlık ), iş ahlakında düşüş, kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincinde azalma gibi çok önemli olumsuzluklardan söz edilerek temel insani değerleri benimsemiş bireyler yetiştirmek için çağın gerektirdiği olumsuz durumlar ve yaşanan olaylar karşısında okullarda eğitime yönelik önlemler alınması gerektiği şeklinde önerilerin de yer aldığı 19. Milli Eğitim Şurasında dile getirilen ve 64.Hükümet programında da yer verilen “Toplumsal değerlerimizin daha fazla özümsenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için değerler eğitiminin eğitim ve öğretim sisteminin bütününde yer alması sağlanacaktır” görüşüne de uygun düşecektir.
Bu bağlamda toplumsal ve insani değerlerin öğrencilerimize kavratılması, devlet malının korunup sahiplenilmesi, kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi amacıyla 17-25 Aralık haftasının “Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası” olarak değerlendirilmesini öneriyoruz.
Gereğini bilgilerinize sunarız.”