Amerika’da Yale Üniversitesinde bebekler üzerinde yapılan bir araştırma, iyi ve ahlaklı olma halinin doğuştan geldiğini bilimsel açıdan da bir kez daha ortaya koymuştur. Bebekler bu kavramaları daha bilmezken bile, yapılan gözlemlerle bebeklerin, konuşamadan da yaptıkları tercihlerle iyiliğin ve ahlakın doğuştan kodlarını taşıdığı ispatlanmıştır. Yaratanın bahşettiği insanlık erdemleriyle donatılmış olarak doğuyoruz.
Büyüdükçe, yaşamın içinde bilinçli veya bilinçsiz olarak yaptığımız seçimlerimizle, insan olmanın gereklerini ya yapıyor ya da yapamıyoruz. Yaradan bu kadar güzel yaratmışken, yarattığına karşı bu kadar affediciyken; insanımızın bir ötekini bu denli yadırgayıp yargılamaları hükümler vermeleri hangi insani değerle örtüşür ki.. Elhamdülillah Müslüman olarak doğduk. Bunu dilimiz ve kalbimizle de kabul ettik. Belki İmam-Hatipli değiliz, belki İlahiyat da okumadık. Çokça Arapça terimleri de bilmeyiz. Konuşmalarımızı bu sözcüklerle süsleyemeyiz.
Lakin ahlaklı ve erdemli olmanın gereklerini, dinimizin gereklerini bizde çok iyi biliriz. Temiz bir kalp ve kalbin aklı ile inancımızı yaşayıp, kimselerin görmesine ihtiyaç duymadan sadece ve sadece Rabbimize yüzümüzü döner, ibadetlerimizi tamam etmeye çaba gösteririz. Lafın özü biz, süsü püsü olmayan safiyane Müslüman bireyleriz. Ne şahsımızı ne egolarımızı ne de kendi yargılarımızı öne çıkarmayanlardanız, eleştiren, yargılayan hiç değiliz.
Durum buyken, sendikanın içinde değerli bazı arkadaşların, diğerleri ile ilgili hükümler vermeleri, kendi yargılarınca yorumlayıp dillerine dolamaları nedendir? EBS’ li olmak doğuştan mıdır yoksa sonra ki üyeler, sizlerin nezdinde hep çakma mıdır sorusu sorulmalı bu durumda.
Özellikle siz erkekler, sizin sadece erkek olmanız sizi dindar yapıyorken ya da kendinizi öyle lanse etmenize yetiyorken, kadın üyeler veya sizden farklı tüm arkadaşlar için niye başka deliller ararsınız. Belli ki yargılarınızı, tek ölçünüz olan başörtüsü ve kıyafet ya da bilemediğimiz daha başka kriterler üzerinden yapıyorsunuz.
Sadece görünüşe, sizin gözlerinizden gördüğünüze göre değerlendirmeler yapmak, etiketlemek hiç de adil ve insani değil oysa. Siz bilemezsiniz ki kalplerini, sebeplerini. Her ne sebepten olursa olsun, bir bedel ödeyecek olanlar, her koşulda tüm hatalarından dolayı Allaha sığınırken; bilirkişi edasıyla sizlerce yapılan suizanların günahına ne demeli, bu günahı neyle ölçmeli. Her insanın bir geçmişi ve bir de geleceği vardır. Rabbimizin huzurunda kimin daha makbul kul olacağını kim bilebilir ki.. Nedir bu ikilemler, ikircikli haller. Yadırgamalar, yargılamalar.
Üye yaparken kim olursan ol yine de gel felsefesi yürütülecek, ardından bizdensin ya da değilsin dercesine dışlanıp, etiketlenip mahkemeye çekilecek. Hiçbir göreve layık görülmeyecek, her bir oluşumun dışında tutulmaya çalışılacak. Fikrinin hiçbir önemi olmayacak, bir yabancılaştırma protokolü uygulanacak. Sonra da en üst perdeden haktan hukuktan konuşulacak. Kalbinizle kabul etmediğinizi, aklınızla onaylamadığınızı dilinizle de açıkça söyleyin ki, maskeler takmaktan kurtulun. Nicelik açısından üyelere bakmak bir yere kadar sendikamızı büyütür. Nitelikli olmak ise yüceltir. Daha hakkaniyetlidir.
Eğitim Bir-Sen bir sendikadır. Sivil toplum örgütüdür. Her bir üyesine eşit mesafede durmalıdır. Aynı değeri vermeli aynı normlara göre saygıyla yaklaşmalıdır. Bu böyle değilse, belirleyin ölçütlerinizi sunun kamuoyuna. Şöyle giyineceksiniz, şöyle yürüyeceksiniz, şurada susup şurada konuşacaksınız, şöyle düşünüp, şuralarda şunlarla gezeceksiniz diye sıralayın gitsin.
Bu kurallara uyan gelsin, uymayanlar uzak ola deyin en kolayından. Çünkü sizler belirleyicisiniz ya.. Bu yaklaşımlarla, amacına uygun sendika olmayı değil ama bir cemaat olmayı başaracak gibisiniz. EBS kuruluş çalışmalarında başı açığı, örtülüsü, kravatlısı kravatsızı bir amaç etrafında toplandılar ve hizmet sendikası olma yolunda çalışıp, ilerlediler. Bugün genel merkezin politikalarını da yansıtmayan bu dışlayıcı ve yargılayıcı hallere nasıl gelindi peki? Oysa yaşanan değişimlere bağlı gelişen yeni yaklaşımlar, büyüyen üye yapısını ve durduğumuz yeri de etkilemiştir. Dörtyüzbin üyeye dayanan bir sendikanın, her bir üyesi değerlidir ve katkıları da önemlidir.
Eğitim öğretim hizmetleri alanında var olmak adına gücümüzü, topyekûn işimize odaklanarak artırabiliriz, zihniyetlere değil. Kimse kimseden farklı değil. Biliyoruz ki hiçbir şey göründüğü gibi de değildir.
Hz. Mevlana der ki; ‘’İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara.’’ Biz buradayız ve değerlerimizle var olacağız, çalışacağız. Herhangi bir kıstasa tabi olmadan, hiçbir ayrıştırmayı kabul etmeksizin, öncekiler sonrakiler demeden, işimiz eğitim, gücümüz eğitim demeye devam edeceğiz. Daha önce size yapılanları, bugün üyelerinize siz yapmayın lütfen..
Neşe VURAL
ajanskamu.com