Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, çıkarılmaya çalışılan YÖK kanununun geçmişten gelen oligarşik yapısını güçlendirmek yerine, üniversitelerin ve çalışanlar üzerindeki vesayetini kıracak etkili üniversite, mutlu çalışanlar ve akademisyenlerden oluşan bir yapıya kavuşması için mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
Eğitim-Bir-Sen Konya 2 No’lu Şube divan toplantısında konuşan Latif Selvi, yükseköğretim yönetiminin anayasal konumdan çıkarılarak kanuni düzenlemelere bırakılması gerektiğini kaydetti.
Sorun oluşturan değil, çözüm üreten bir yükseköğretim kanunu istiyoruz
Yükseköğretim sistemini 12 Eylül darbesinin ürünü olan 2547 sayılı Kanun ve YÖK’ün şekillendirdiğini ifade eden Selvi, kanunun getirdiği sistemin günümüz yükseköğretiminin ve üniversitelerin sorunlarına çözüm sunmaktan uzak olduğunu, bir sorun kaynağı haline geldiğini vurguladı.
Sendika olarak, gerek özlük haklarının iyileştirilmesi gerekse üniversitelerin akademik özgürlüğü için güçlü bir duruş ortaya koyduklarını dile getiren Selvi, “Bu süreçte, çıkarılmaya çalışılan YÖK Kanunu’nun geçmişten gelen oligarşik yapısını güçlendirmek yerine, üniversitelerin ve çalışanlarımız üzerindeki vesayetini kıracak etkili üniversite, mutlu çalışanlar ve akademisyenlerden oluşan bir yapıya kavuşması için gereken çabayı gösteriyor, mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
Rektörlerin yetkileri sınırlandırılmalıdır
Rektör seçimiyle ilgili değerlendirmede de bulunan Selvi, 676 sayılı KHK ile üniversite rektörlerinin seçimine ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde değişiklik yapıldığını ve rektör seçimine ilişkin hükümlerin değiştirildiğini hatırlatarak, “Bu değişikliğe göre, devlet üniversitelerinde rektör Yükseköğretim Kurulu tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacaktır. Bir aylık sürede önerilenlerden birisinin atanmaması ve Yükseköğretim Kurulu tarafından iki hafta içinde yeni adaylar gösterilmemesi halinde Cumhurbaşkanı doğrudan rektör ataması yapacaktır. Rektörün görev süresi 4 yıl olarak düzenlenmiş olup aynı devlet üniversitesinde iki dönemden fazla rektörlük yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Sendika olarak, Mayıs 2016 tarihinde yayımladığımız ‘Yükseköğretim Kanununa İlişkin Öneriler’ raporunda, rektör atamalarında seçim usulünün olumsuz sonuçlarına dikkat çekerek, mevcut seçim sisteminin sonucu olarak akademik üretimin düştüğü, akademik aidiyetin kaybolduğu, akademik çıktı ve yükseköğrenimin niteliğinin azaldığı tespitlerinde bulunmuştuk. Bu amaçla seçim sistemi yerine ‘üniversite yönetim kurulu tarafından en az 3 yıl süreyle o üniversitede fiilen görev yapan ve profesör unvanına sahip kişiler arasından aday göstereceği 5 kişi arasından Cumhurbaşkanınca atama yapılmalı; Cumhurbaşkanınca bu adayların uygun görülmemesi durumunda herhangi bir üniversitede görev yapan profesör unvanına sahip ve en az 3 yıldır bu unvanda çalışan kişiler arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca atama yapılmalı’ önerisi getirmiştik. Önerimize benzer bir düzenlemenin gerçekleştirilmiş olması, raporumuzda yer alan tespit ve önerilerin yerinde ve haklı olduğunu göstermiştir. Raporumuzda dikkat çektiğimiz sorunların, rektörlük makamının atama şeklinin değiştirilmesiyle çözülemeyeceği açıktır. Yapılan düzenleme yerinde olmakla birlikte rektörlük makamının yetkilerinin de gözden geçirilerek sınırlarının çizilmesi adil bir yönetim şekli için gereklidir. Atılan bu pozitif adımdan sonra yükseköğretimin sorunlarına daha kalıcı çözümler getirecek ve yükseköğretimin sorunlarını köklü bir şekilde çözecek reform niteliğinde yeni bir yükseköğretim kanununa ihtiyaç vardır” ifadelerini kullandı.
Hatalı ihraçlarda iade süreci hızlı işletilmelidir
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında oluşan tahribatın giderilmesine, risklerin ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlerin bir an evvel hayata geçirilmesi, kamuya sızmaların bertaraf edilmesi noktasındaki kararlılığın önemli olduğunu belirten Selvi, “Ancak FETÖ ve diğer terör örgütü mensupları ihraç edilirken, söz konusu örgütlerle ilişkisi olmayan kamu görevlilerinin mağdur edilmemesi için kılı kırk yarmak gerektiği hususunda hassas davranılmasını istiyoruz. Bu konudaki hassasiyetimizi, masumların mağdur edilmemesi çağrımızı defalarca dile getirdik. Buradan bir kez daha ifade ediyorum. Kamudaki FETÖ mensuplarının, destekçilerinin tespiti ve tasfiyesine ilişkin faaliyet ve kararlarda, bu yapıyla ilişkisi bulunmayan tek bir kamu görevlisinin dahi bulunması, hem adalete olan inancı hem de kamu vicdanını zedeleyecektir, zedelemektedir. Haklarında bir şekilde kamu görevinden ihraç kararı verilen masumiyeti açık ve kesin olan kamu görevlilerinin göreve iadesinde süreç hızlı işletilmelidir” diye konuştu.
Gündoğdu: Milletimiz darbecilere darbe yapmıştır
Eğitim-Bir-Sen Onursal Başkanı ve Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu, toplantıda yaptığı konuşmada, ilk defa bir darbeye eğitimli teröristler tarafından kalkışıldığını ve bu masonik teşkilata en güzel cevabı iradesine sahip çıkan milletin verdiğini belirterek, “15 Temmuz’da milletimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşuna inanarak ve çağrısına icabet ederek darbecilere darbe yapmıştır” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Konya 2 No’lu Şube Başkanı Şenol Metin ise, yaptıkları çalışmalara değinerek, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Eğitim-Bir-Sen Konya 1 No’lu Şube Başkanı ve Memur-Sen İl Temsilcisi Nazif Karlıer’in de katıldığı toplantıda, yapılan ve yapılması tasarlanan çalışmalar değerlendirildi.