Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, misyonu ve vizyonu itibarıyla Türk Eğitim Sistemini iyileştirmeye yönelik atılan en kapsamlı adımlardan biridir. Yaklaşık iki asırlık süregelen çağı yakalama serüveninin milli değerlere entegre etme motivasyonunun bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. Cumhuriyet dönemindeki eğitim alanında yapılan gelişmelerden birçoğu Batı’dan alınan bir modelin adapte edilmesi üzerinedir. Bu durum sadece model ve uygulama olarak Türk Eğitim Sistemine entegresi değil alındığı zihniyetin felsefi arka planının kabulü ve dolaylı olarak sosyal boyutlara da yansımasını içermektedir. Dolayısıyla dışarıdan edinilen modeller temel alınırken ilerlemeci ve çağdaşlaşmaya yönelik bir bakışla batılılaşmaya yönelik bir bakışı kabul etmek arasındaki farkı görmek gerekmektedir. Bu noktada batılılaşmadan, çağı yakalamaya yönelik bir misyonun benimsenmesi oldukça önemlidir. Burada önemli olan husus yapılan çalışmalar neticesinde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” nin milli ve yerli vurgusu taşımasıdır. Milli ve yerli eğitim, bir ülkenin kültürel mirasını koruyarak toplumsal bütünleşmeyi sağlayıp ulusal kimliği güçlendirirken, ekonomik kalkınma ve dilin korunması gibi önemli alanlarda da katkı sağlar. Şimdiye kadar süregelen değişimler bu misyonu taşımak konusunda yetersiz kalmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı bu yetersizliği gidermek adına ön hazırlığı on yıl süren yeni bir müfredat çalışması içerisindedir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yeni müfredat taslağı 28 Nisan 2024 tarihinde kamuoyunun görüşüne sunulmuştu. Bir haftalık askı sürecinden sonra bakanlık; eleştiri, görüş öneri ve paylaşımlar doğrultusunda müfredat taslağının Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca revize edileceğini ve son şekli verileceğini açıklamıştı.
Eğitim- Bir- Sen olarak eğitimin her alanında var olmak ve çalışmalara katkı sunmak adına bu süreci en başından en sonuna kadar takip edeceğimizi, izleyeceğimizi ve değerlendireceğimizi ifade etmiştik. Bu nedenle ilk olarak yeni müfredat taslağını değerlendirmek için alanında uzman 27 öğretim üyesi ile birlikte yapılan iştirakler sonucunda, yayımlanan derslerin öğretim programları değerlendirmelerimizi ve analizlerimizi tamamlayarak “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programları Değerlendirilmesi: Tespit ve Önerileri” raporumuzu oluşturduk ve 3 Mayıs 2024 tarihinde kamuoyuyla paylaştık. Çalışmamızda uzman ekibin yanı sıra üyelerimize gönderdiğimiz bir anket üzerinden yaptığımız incelemeler sonucunda "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Yeni Müfredat Taslağı Anketi Değerlendirilmesi: Tespit ve Önerileri” raporumuz da aynı şekilde, 3 Mayıs 2024 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bakanlık onaylanmış müfredatı 27 Mayıs 2024 tarihinde son hali ile yayımlamıştır. Biz de Eğitim-Bir- Sen olarak ‘yapılan çalışmanın sonucunu değerlendirmek çalışmanın kendisi kadar önemlidir vurgusuyla’ beraber çalıştığımız alanında uzman öğretim üyeleri ile yeni müfredatla ilgili revizyonları değerlendirdik.
Bu nedenle onaylanmış olan yeni müfredatın içeriğini uzman 27 öğretim üyesi ile yeniden inceleyerek önerdiğimiz değişikliklerin hangi alanlarda ve noktalarda yapıldığını tespit ettik. Askıya çıkartılmış olan müfredat çalışmasında en temelde önerdiğimiz değişiklikler:
• Öğrencilerin değerleri sadece belirli branşlarda değil her alanda alması gerektiği,
• Verilen değerlerin sadece bilişsel alanda değil aynı zamanda duyuşsal düzeyde de verilerek beceri boyutu ile bütünleştirilmesi gerektiği,
• Toplumumuzun ve insanlığın güncel ihtiyaçları doğrultusunda milli, manevi ve evrensel değerlerin tüm müfredat içerisinde bağlamsal bir şekilde yer alması gerektiği,
• Öğrencilerin hazır bulunuşluk durumlarına göre önerdiğimiz bazı branşlarda ünitelerin bir sonraki ya da bir önceki kademeye alınarak yer değiştirilmesi gerektiği,
• Müfredatın felsefesinin kendi sosyolojik, psikolojik ve fiziksel unsurlarımız bağlamında ele alınması gerektiği,
• Alanında uzman ekibimiz tarafından tespit ve teklif edilen ders kapsamında düzenlenmesi gereken bilgi değişiklikleri önerilerinin yapılması gerektiği,
• Verilmiş olan beceri ve değerlerin sarmal yaklaşım ilkesi çerçevesinde diğer kademelerde de nasıl pekiştirilebileceği,
• Öğretmenler için uygulanabilir ve sade bir müfredat içeriğinin olması gerektiği,
• Son olarak, detaylı bir şekilde baktığımızda müfredatın edebi yönünün uygunluğu ve dil bilgisi düzenlemelerinin gerektiğini ifade eden bir şekilde önerilerimizi muhataplarına iletmiştik.
Yapılan etki çalışması neticesinde uzman ekibimizle, önerilen hususlarla ilgili olarak, müfredat üzerinde çalıştığımızda, Eğitim-Bir-Sen olarak önerilerimizin yaklaşık yarısından fazlasının Millî Eğitim Bakanlığınca değerlendirilmiş olduğunu gördük.
İçerik/bilgi düzenlenmesi, değerlerin ve becerilerin duyuşsal öğrenme ilkelerine uygun bir biçimde verilmesi, ünitelerin ve bazı konuların yerlerinin sırasının değiştirilmesi, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeylerinin gözetilmesi gibi hususlar nazara alındığında, öğretmenler için kolaylaştırıcı bir müfredat olması için çalışmamızın önemli ölçüde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alındığı görülmektedir.
Ancak yeni onaylanmış müfredatın hala geliştirilmeye muhtaç yönleri da bulunmaktadır. Önermiş olduğumuz değişiklikler neticesinde bazı branşlarda değişikliklerin yapılmış olduğu ve uzman görüşlerine göre, hala bazı branşlarda alanın felsefesinin ve değerler eğitimi yönüyle geliştirilebilecek alanlar olduğu belirtilmektedir. Buna ilave olarak, öğrenci düzeyi üzerinde olduğu düşünülen bazı kazanımların programda hala yer aldığı görülmektedir. Bu kapsamda ders kitaplarının yazımı başta olmak üzere öğretmen kılavuz kitaplarının da ele alınarak mevcut iyileştirmelerin daha etkili olması konusunda belirleyicidir. Programlardaki eksikliklerin giderilmesi sürecinde özellikle programlarda yer almayan önemli hususların dersin işlenmesi esnasında öğretmenler tarafından anlatılarak zenginleştirilmesi elzemdir.
Bunun yanı sıra değişikliklere bakıldığında, örneğin, kader inancı ünitesinin yapılan geri bildirim sonucunda 7. sınıftan 8. sınıfa kaydırılması "Melek ve Ahiret İnancı" ile yer değiştirilmesi isabetli olmuştur. Geribildirimlerimiz sonucunda "Eleştirel sosyolojik düşünce" gibi öğrenci gelişim düzeyi ve ele alınan konuyla doğrudan ilişkilendirilemeyecek alan becerilerinden vazgeçilmiş olması; "Kader inancı" ünitesinin ölçme değerlendirme bölümünde yer verilen zıt panel tekniğinin panel şeklinde revize edilmesi yerinde ve isabetli olmuştur. Ve en nihayetinde Milli Eğitim Bakanlığının genel olarak programa yaklaşımı milli bir program oluşturma ve özgün nitelik kazanması noktasındaki bakış açısı kayda değer bir gelişmedir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ise öğretmenlerin yeni programla ilgili olarak bilgilendirilmesi ve müfredatın anlaşılır kılınması için hizmet içi eğitimlere önem verilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bundan sonra asıl olan, bu öğretim programlarını felsefesiyle, uygulama adım ve ilkeleriyle öğretmenlerimize aktarmak, onları bu sürecin etkin aktörleri kılmak olmalıdır.
Bilgili ama aynı zamanda değerlerle donatılmış erdemli bir gençliğin yetiştirilmesi, inşa edilmesi ve bunun nesiller boyu devamı için müfredatta yapılmış olan değişikliklerin olumlu olduğunu düşünüyoruz. Eğitim dünyamıza, temel değerlerimize temas eden her alanda kendi mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Eğitimin temel problemleri, öğretmenlerimizin sorunları, özlük ve hukuki haklar, eğitim sistemleri, sınav sistemleri, müfredat çalışmaları gibi alanlarda hem saha da hem de akademik anlamda katkı sunmaya devam edeceğiz. Atılan adımlar eğitim sistemi açısından umut vericidir ancak hala eğitim sisteminde, sınav sisteminde ve öğretmenlerin özlük ve mali hakları konularında devam eden belli başlı problemler mevcuttur. Dolayısıyla bu alanlarda da atılması gereken adımlar olduğunu düşünüyor ve Milli Eğitim Bakanlığından sorunların çözümüne yönelik çalışmaların devam etmesini bekliyoruz.