Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş 2 No’lu Şube Başkanı Doç. Dr. Hasan Furkan, Sütçü İmam Üniversitesi’nde kanunsuz uygulamalara dikkat çekmek amacıyla yazılı bir açıklama yaptı. Furkan, yaptığı açıklamada şu ifadelere verdi:
Sessiz devrimlerin ülkemizde birçok alanı rahatlatması, hak ve özgürlüklerin genişlemesi, kendini hukuktan üstün gören elit yapıların tasfiye edilmesi sürerken, bazı tortuların yaşam savaşı vermesi kamu yönetiminde birçok sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır. Hukukun yetkiyi kullananların elinde tarumar olması, kamu yönetiminin bürokratik labirentlerde sıkışıp kalması maddi ve manevi bedellerin ödenmesine yol açmaktadır. Devletin görev yapılan makama tanıdığı yetkiler kişisel güçlere dönüştürüldüğünde ilkeler ve prensipler üzerinden değil, kişisel ilişkiler üzerinden tasarruflara neden olmaktadır. Bunun en bariz örneği, bir süredir Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde yaşanmaktadır. Yaptığı uygulama ve kullandığı yetkilerle bir süredir medya gündeminde olan Rektör Durmuş Deveci, son olarak ‘bu kadar da olmaz’ dedirtecek cinsten bir skandala imza atmıştır.
Göreve geldiği günden beri Başbakanlık genelgelerini askıya almak, sahte rapor düzenleyen başhekimi korumak, dolu bulunan bir kadroya sırf kendi öyle istediği için yasal engeli olan bir iç denetçiyi görevlendirmek, istihdam etmek istediği kişiler için hayali kadro ihdas etmek, bir de tüm bunları itiraf ederek “ben istersem ayakkabı numarasına göre bile adam atarım” cümlesini kuran Rektör, rektörlüğü bitimsiz bir görev, yetkiyi şahsi bir güç sanarak karakteristik yapısını devletin kurallarının üstüne koyarak fütursuz bir yönetim sergilemektedir.
En son üniversite personeline verilecek banka promosyon ihalesiyle ilgili olarak, 4688 sayılı Kanun’a göre “Devlet personel mevzuatında kamu görevlilerinin temsilini öngören çeşitli kurullara temsilci göndermek” ibaresiyle temsilci belirleme yetkisi sendika yönetimine ait iken üniversite çeperinde ‘ne varsa benimdir’ anlayışıyla sendikanın yetkisini gasp ederek, sendika yönetiminden kendi istediği kişiyi komisyon üyesi olarak belirlemiş; görevlendirilmesi gereken bir komisyon üyeliğini kendince atama yaparak doldurmuştur. Konuya ilişkin kanuni gerçeği kendisine hatırlatan ve yanlışlığın düzeltilmesi için kendisine gönderilen yazıya cevap dahi vermemiş, bir makam kendine yazılan bir yazıya neden cevap vermez sorusu havada asılı kalmıştır.
Yetkili sendikaya karşı takınılan bu tavırdan ve yapılan bu uygulamadan sonra, akıllara ‘acaba Rektör bankaların da yetkisini kullanacak mı’ sorusunu getirmektedir.
Bu tür kanun tanımaz uygulamaların, dediğim dedik tavırların, hak ve hukuku ayaklar altına alan yaklaşımların hiç kimseye faydası olmamış, olmayacaktır.
Bir zamanlar üniversiteleri yasaklarla anılır hale getirenlerin, bilim yuvası olması gereken kurumları babasının çiftliği gibi kullananların şu anda nerede olduğuna bakmak yeterlidir.
Hukuk devletinde kimse kanunların üzerinde değildir, olamaz. Onun için herkes haddini bilmeli ve ne yaptığına iyice dikkat etmelidir, yoksa, işletmedikleri, hiçe saydıkları kanunlar karşısında bir gün hesap vermek zorunda kalırlar.