HÜSEYİN ÇELİK NE KADAR HAKLI?
Eski Bakan Hüseyin ÇELİK, Milli Eğitim Bakanlığını eleştiren bir yazı dizisi yayınlamaya başladı. Görevden ayrılmış ve gözden düşmüş ruh hali ile mi yazdığını bir kenara bırakarak ne söylediğine bakalım.
Hüseyin ÇELİK, kendi döneminde karşılaştığı zorluklara rağmen bir başarı hikâyesinden bahsediyor. Ak Parti’nin seçim başarılarını; eğitim, sağlık, ulaştırma, toplu konut ve dış politikadaki başarıya bağlıyor ve bütün bu alanlarda geriye gidiş yaşandığı eleştirisini getiriyor.
Bir yanda Cumhurbaşkanının; “Eğitimde, büyük yatırımlara rağmen istenilen başarıyı yakalayamadık.” tespiti, diğer yanda Hüseyin ÇELİK’İN paylaştığı başarı hikâyesi var. Bu çelişkiyi, başarıdan ne anladığımızla anlayabiliriz.
Ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, eğitimde teknolojik altyapı yatırımları, e okul, MEBBİS, SBS, atanan öğretmen sayısı, yapılan derslik sayısı vb. başarı kabul ederseniz evet Hüseyin ÇELİK dönemi başarılarla doludur. Ancak üç katına çıkan dershane sayısını ve yok edilen okul kurslarını ne yapacağız sayın bakanım?
Hüseyin ÇELİK’İN eleştirilerinde öne çıkan en önemli konu havuza alınan yöneticiler ve teftiş sistemi ile ilgili gündemde olan tasarı var. Şimdi en can alıcı soruyu soralım: Bu kadar eğitimciyi havuza götüren sürece, sizin döneminizde yapılan yanlışların hiç mi etkisi yok? Paralel yapıyla mücadeleyi kiminle verecektiniz? Mantığı doğru kurgulanmış olsa da SBS, beşinci sınıftan itibaren dershaneye gidişi hızlandırıp okulları işlevsiz hale getirmedi mi? Paralel yapının ihanetlerini hiçbiriniz görme basiretini neden gösteremediniz?
“Teftiş kelimesi, ileri götürmek, yol göstermek anlamındadır.” Diyor sayın bakan ve müfettişlere, “denetmen, maarif müfettişi” denilmesini eleştiriyor. Müfettişler alınmasın, teftiş sisteminin eğitimcilere yol gösterdiğini, ileri götürdüğünü görmek hiç nasip olmadı. Devletin; “Ben sizin maaşınızı vereceğim, katkınızı da istemiyorum, size teşekkür ederim.” deme sırası müfettişlere geldiyse, bu ayrı bir tartışma konusudur.
Benim için Hüseyin ÇELİK döneminin en önemli başarısı, 2005 yılında yapılan zihinsel değişimdir. Öğrenci merkezli yeni öğretim programı çalışmaları; soran-sorgulayan, araştıran, bilgiyi depolayan değil kullanan, bilgiye ulaşma yollarını öğrenen öğrenci kavramlarını üretmiş ve bugün ileri atılan bazı adımların alt yapısını oluşturmuştur. Bakan, bundan bahsetseydi, müfredat tartışmalarının gündemde olduğu bugünkü uğraşlara katkı sunmuş olurdu.
Son söz olarak; görevden ayrılınca günü karalamanın mertlik olmadığını hatırlatarak; “Mevcut bakanlık yöneticileri, biraz da genel teamüllerin dışına çıkarak, sizin döneminizde yapılan yanlışları düzeltmek, çürüyen sistemi tamir etmek, kökü dışarda yapıları ayıklamak ve geleceğimizi başkalarına ihale etmeden eğitimi kendi değerlerimiz üzerine inşa etmeye çalışıyorlar.” desem ne dersiniz?
Talat Yavuz
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 No'lu Şube Başkanı