Eğitim-Bir-Sen’den Eğitim-Sen’e: ‘’Algının Sefaleti’’

Dün, bir eğitim sendikasının İstanbul şubesi tarafından, Küçükçekmece’deki bazı okullarda Eğitim-Bir-Sen üyesi okul müdürlerinin öğretmenleri tehdit ettiğine ilişkin iddialar

Dün, bir eğitim sendikasının İstanbul şubesi tarafından, Küçükçekmece’deki bazı okullarda Eğitim-Bir-Sen üyesi okul müdürlerinin öğretmenleri tehdit ettiğine ilişkin iddialar gündeme getirilerek söz konusu iddialar üzerinden Eğitim-Bir-Sen camiasına iftira atıldı.

Adeta kendi üyelerini korkutma psikoloji üzerine kurgulanmış olan açıklamayı kaygıların, korkuların ve kuşkuların kuşatması üzerinden algının sefaleti olarak değerlendiriyoruz.

28 Şubat’ta birçok mensubunun ‘’Bu okulda başörtülü var.’’ diyerek cadı avı başlatıp, yüz karası insanlık suçunu işlemeye teşebbüs ettiği bir yapının herkesi kendileri gibi görmesi pataolojik bir vakadır. Bize bu iftirayı atanların kendi geçmişlerindeki bu tür kirli örneklere bakmalarını öneririz.

Şunu önemle belirtelim ki; siyasi düşüncesi, felsefi fikri, sendikası, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun insan hayatına kasteden terörizme destek vermediği sürece tüm kamu çalışanlarının onuru, onurumuzdur.

Eğitim-Bir-Sen, kendi dışındaki birçok sendika gibi milletinin ve onun oluşturduğu yapı olan devletinin yanındadır. Ellerinde hiçbir belge ve Eğitim-Bir-Sen yetkililerinin yaptığı herhangi bir açıklama, çalışma olmadığı halde, sendika ile sadece üyelik ilişkisi bulunan kişilerin eğer doğru ise iddia konusu uygulaması üzerinden Eğitim-Bir-Sen’i mâhkum etmeye çalışmak hakkaniyete uygun bir yaklaşım değildir.

Eğitim-Bir-Sen, sendikası ne olursa olsun terör örgütleri ile açık bağı bulunmayan hiçbir kamu çalışanın işinden, ekmeğinden olmasını tasvip etmez. Terör örgütleri ile bağı olanların durumu ise ne bizim ne de diğer sendikaların konusu olup, devletin ilgili birimlerinin işidir. Eğitim-Bir-Sen’e yöneltilen iddialar apaçık bir iftira ve hezeyandır.

Üye kaybeden bir sendikanın çaresizlik içerisinde rakiplerine saldırmak yerine sendikal çöküşünün nedenlerini dışarıda değil, kendi politikalarında aramalarını öneririz. Teröre bulaşmamış masum insanların, kamu çalışanlarının sadece sendikal tercihi ya da siyasi düşüncesinden dolayı işiyle, ekmeğiyle tehdit edilmesini kabul etmemiz mümkün değildir.

 Üyelerimizi toptancı bir anlayışla değerlendirerek üyelerimiz ve sendikamız hakkında hakaretamiz ifadeler kullanılması karşısında biz aynı üslubu tercih etmeyeceğiz. Bu konuda, ‘’Üslubu beyan ayniyle insan.’’ diyoruz. Çünkü; Ömer Muhtar’ın dediği gibi ‘’Onlar bizim öğretmenimiz değiller.’’

Birilerini emir eri ya da icazetli olmakla suçlayanların aynaya bakmalarını öneririz. Hangi kurumların ve sendikaların kimin ‘’emir eri’’ olduğu ya da hangi sendikanın nereden icazetli olduğu konusunu kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyoruz.

İktidarların gelip geçici olduğu konusunda hemfikiriz. O nedenle sırtımızı iktidarlara ya da örgütlere değil, her geçen gün daha da büyüyen üyelerimize ve bir misyon olarak üstlendiğimiz değerlerimize dayıyoruz.

Bizim dilimiz barış, emek, ekmek ve özgürlükleri genişletme mücadelesinin, alın terinin dilidir. Kendi toplumundan kopuk bir anlayışla zihinsel diaspora yaşayanların bu dili anlamasını beklemiyoruz. Alandaki paydaşımız olan diğer eğitim örgütleri gibi zihinsel, kültürel, siyasi anlamda da bu topraklarda yurtlanmanızı Türkiye’nin olduğu kadar bizim de kazancımız kabul edeceğiz.

Sendikamızı tehdit dilini kullanmakla suçlayanların kullandığı dil, tehdit dili değilse nedir?  Eğitim emekçilerinin gerçek sendikası olduğunu iddia edenler iddialarında samimi iseler zaten korkmalarına gerek yok. Bu panik neden?

Biz Eğitim-Bir-Sen olarak, kahrolsunlar ya da yaşasınlar gibi karşısındakini ötekileştirici kavramları kullanarak sloganlar üzerinden sendikacılık yapmıyoruz. Bizim için her siyasi düşünce, fikir ve alandaki paydaşımız olan eğitim örgütleri ve onların mensupları değerlidir. Ancak medeniyetimizin kodları ile oynamaya teşebbüs eden her yapı ile mücadelemiz meşru zeminde kesintisiz devam edecektir. Hiçbir sendikamızın sendikal anlamda verdiği mücadeleyi eleştirmiyor ve mücadelelerine saygı duyuyoruz. Alanımızdaki diğer sendikaları da sendikal alanın bir zenginliği olarak görüyoruz. Biz güç merkezli değil, toplumsal mutabakat merkezli ve toplumun değerlerini önceleyen bir mücadele anlayışını önemsiyoruz.

‘’İstanbul’da kamu çalışanlarına sendikal baskılar olmasın.’’ noktasındaki duyarlılığa katılıyor, aynı duyarlılığın ve samimiyetin ülkemizin bütün illerinde gösterilmesini bekliyoruz. Gelin, bu zorbalığın keyfi hegemonyasına hep birlikte isyan edelim. Biz, Eğitim-Bir-Sen olarak başkasına cehennem, ötekine düşman, farklı olana tehdit anlayışına Türkiye’nin yalnızca bir ilinde değil, tamamında kimden ve nereden gelirse gelsin, karşıyız. Cenaze törenlerinde devrim, banka soygunlarında adalet arayanlardan olmadık, olmayacağız. Kendini devletin sahibi ve milletin efendisi sananların kendinden olmayanlara yaşam alanı bırakmadığı 28 Şubat’larda kamusal alan bekçiliği yapanlar bize ders veremezler.

Bu ülkede ekmeği aynı fiyattan yiyenlerle pasta yiyenler,  zam isteyenlerle zam vermeyenler, emir alanlarla emir verenler arasında da bir problem var. Bizim kavgamız, farklı siyasi görüşe mensup eğitim çalışanlarının temsilcisi olan kurumlarla değil; ekmeğimize aşımıza göz koyanlarladır.

Gelin, kavgamızı birbirimizle değil; bizi birbirimize düşüren emperyalistlerle, emeğimizi ve ekmeğimizi bölenlerle yapalım. Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Alevisi, sünnisi, sağcısı, solcusu, İslamcısı bu toprakların yerli çocukları olarak kendi topraklarımızda adil ve özgür bir şekilde birlikte yaşamanın mücadelesini verelim. Suni gündemlerle verdiğimiz her kavgada sadece yere düşen bayrağın rengi değişiyor ama kaybeden hep biz oluyoruz. Birbirimize istismar edeceğimiz malzemeler ve üzerinde hegemonya kuracağımız karşıtlıklar şeklinde bakmaktan, korkuya dayalı refleksler üzerinden tepki koymaktan vazgeçelim. Korkuları çoğaltarak varılacak nokta paranoyadır. Bizi aydınlık yarınlara çıkaracak olan biri birimize ve bu topraklara yabancılaşma değil, kollektif bir şekilde verilecek olan emek ve ekmek mücadelesidir.

Hiç kimse Eğitim-Bir-Sen, MEMURSEN üzerinden korku pazarlayarak HAYIR murat etmesin. Toplumun tüm kesimlerini; emek, ekmek ve özgürlük mücadelemize EVET demeye davet ediyoruz.

Celal DEMİRCİ

Eğitim-Bir-Sen İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

MEB PERSONEL Haberleri