Eğitim Bir Sen, yönetici atamalarıyla ilgili yeni bir açıklama yaptı. İşte o açıklama
Devlet idaresinin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması elbette hukuk devletinin bir gereğidir. Yargı hakkını kullanırken, sivil toplum kuruluşu olan sendikaların hak ve mağduriyetler bağlamında bireylerden çok daha özenli olma sorumluluğu vardır. Türkiye'de sistemi tıkamak ve idareyi çalışamaz hale getirmek gayesi dışında bir işlev görmeyen anlayışlar yüzünden emekler heba olmakta, kaotik ortamlar üretilerek enerji kayıplarına sebep olunmaktadır. Bunun en son örneğini, okullara yönetici seçiminde yapılan yazılı sınavda "Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi"nden soru sorulmaması üzerine açılan idari dava ve bunun sonucunda Danıştay'ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı oluşturmaktadır. Bu yürütmeyi durdurma kararıyla, binbir ümitle fedakarlıkta bulunarak aylarca sınava hazırlanan, emek veren, ter döken, nihayetinde başarılı olan on binlerce müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı adayı mağdur edilmiştir.
Yönetici görevlendirmesinin yazılı sınav sonuçlarına göre yapılması kararı alındığında üyelerinin sınavda başarılı olması adına "kuru cenk havası" estirmenin dışında hiçbir destek enstrümanı üretmeyen sendikalar, göz kırpmadan emek cellatlığına soyunmada bir beis görmemişlerdir.
Bugünlerde başka bir sendikanın yedeğine giren, hizmete töhmet, faydaya iftira muamelesi yapan; sendikamıza, eğitim çalışanlarına, bürokratlara hakaret etmeyi hak arama sanan müflis tüccar mantığındaki sendikaya 'çürüyen şey en fazla gübre olur' gerçeğini hatırlatıyoruz. Yaşadığı üye kayıplarıyla her geçen yıl çaptan düşen, eridikçe hırçınlaşan, kin kusmak için fırsat kollayan, nerede durduğu ve neyi savunduğu belli dahi olmayan sendikanınağzı bozuk diliyle konuşmak için bazı değerlerden yoksun olmak gerek.
Biz hizmet odaklı sendikal anlayışımız ve her zaman ahlakı önceleyen duruşumuz nedeniyle; haset dolu, kindar dilleriyle kustukları tezvirata cevap verme lüzumu dahi görmüyoruz. Lakin eğitim çalışanlarının yarısının teveccühüne mazhar olmuş yetkili sendika sıfatıyla üyelerimize ve sınavda başarılı olmuş, bizden beklentisi olan eğitim çalışanlarına karşı sorumluluğumuzun gereği olarak, konunun açıklığa kavuşması, haksızlığın giderilmesi yönünde çaba sarf etmeyi önemli buluyor, bu sorumlulukla hareket ediyoruz.
İstihdam ve görevlendirmelere yönelik her türlü düzenlemeyi bir şekilde mahkemelik etmeye alışmış, düzenlemeleri çalışanların emeği, kazancı, hakları ve mağduriyetleri zaviyesinden ziyade haset ve müzmin muhalefet kapsamında ele almayı huy edinmiş sendikalar her seferinde güya düzenleme yapanları cezalandırma hırsıyla hareket edip faturasını her zaman çalışanlara ve emek verenlere ödetmişlerdir. O yüzden şu an sistem, yapılan düzenlemelerin doğurduğu haklara karşı mahkemelerin verdiği kararlarla her seferinde biraz daha yozlaşmıştır. Yıllar içinde bu, 'ifsat et, tıka, yönetilemez hale getir' mantığıyla millet ve emekçiler hep mağdur edilmiştir. Maalesef çoğu zaman mahkemeye müracaatta maksat, hak aramak değil, problem yaratmak olmuştur.
Bunun yanında sınav konuları arasında başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu yer almaktadır. Bu alanlarda "Atatürkçülük" konusu zaten işlenmiş ve adayların bilgisi ölçülmüşken, ayrıca tarih dersi müfredatının kapsamına giren "Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi" konusunda soru talep etmek tartışmaya açık bir konudur.
Bu konuyu bile Atatürk düşmanlığı şeklinde manipüle eden bazı sendikaların skolastik dönemi hatırlatan dogmatik tavırlarının hiç kimseye zerre katkısı olmayacaktır. Yargının tarafsızlığı, peşin hükümlerden ve ideolojik saplantılardan kurtulmayı da kapsayan bir durumdur. Hukukun sadece objektif iyi niyet sahiplerini koruması gerekirken, "28 Şubat" günlerindeki bir kısım yargıçların yaptığı gibi davanın tarafları arasında lehinde-aleyhinde taraf tutmak gibi ideolojik tavırların hala sergileniyor olması ise ayrıca üzücü bir durumdur.
Bugün ortada duran tek gerçek; binlerce eğitim çalışanının verdiği emeğe kimin sahip çıktığını, kimin sistemi kilitlemek adına haset kokan hamaset nutuklarıyla çalışanlara sırtını döndüğünü, kimin kendi ideolojik hezeyanlarını insanın ve emeğinin üzerinde tutup sorumsuzluğa devam ettiğini görmektir.