Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Esas No: 2007/2368, Karar No : 2011/1214 nolu kararı ile çok tartışmalı bir konuda yerleşik içtihatlarının aksine bir karar vererek memnu hakların iadesi kararı alanların memur olamayacağına hükmetti. Bu karar kulağa hoş gelse de içerisinde yer alan çelişkiler ileride ortaya daha vahim sonuçlar çıkaracağa benziyor. Kararın oy çokluğuyla alınması ve karşı oylarda yer alan gerekçeler incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca, aynı durumda olan birisi Milletvekili olabilirken diğeri memur olamıyor. Bu yazımızda konu bütün boyutlarıyla açıklanmaya çalışılacaktır.
Danıştay'ın yerleşik görüşünü değiştiren kararında neler var?
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kararında şu ifadelere yer verilmiştir; 'Memnu hakların iadesi kararı, 657 sayılı Kanunun anılan 48/A-5. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suçlar dışında kalan suçlar bakımından devlet memuru olabilme koşulları yönünden ehliyetsizliği geleceğe dönük olarak ortadan kaldırmakta, ancak anılan Yasa maddesinde devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak koşulu arandığından, memnu hakların iadesi kararı, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişiler yönünden devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmamaktadır.
Öte yandan, 3682 sayılı Adli Sicil Kanunu›nun, 4778 sayılı Kanunla değişik 8. maddesinin (b) bendi, basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla ağır hapis ve hapis cezasına mahkumiyetlerde cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya oluştuğu tarihten itibaren ilgilinin on yıl içinde evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya mahkum olunmadığı takdirde adli sicildeki kaydının silinmesini öngörmekte olup, Türk Ceza Kanunu karşısında özel bir kanun olan 657 sayılı Kanunun 48/A-5. maddesi ile Türk Ceza Kanunu›nun aksine belli suçlar açısından, bu suçlar affa uğramış olsalar bile, süresiz hak yoksunluğu getirecek bir düzenleme yapıldığından, adli sicil kaydının silinmesi, yüz kızartıcı suçtan dolayı ortaya çıkan hak yoksunluğunu ortadan kaldıracak nitelikte bulunmamaktadır.'
Bu karara göre, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişilerin memnu hakların iadesi kararı almış olsalar dahi devlet memuru olabilme imkanı ortadan kalkmıştır.
Milletvekili olan nasıl memur olamaz?
Yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişilerin memnu hakların iadesi kararı almış olmaları halinde Milletvekili olmalarına engel bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak, Yüksek Seçim Kurulu'nun 17.4.2001 günlü ve K:400 sayılı ve 21.4.2011 günlü ve K:451 sayılı ve 21.4.2011 günlü ve K:452 sayılı kararlarında suç yönünden bir ayrım yapılmadan (dosyaların bazısında 'enerji hırsızlığından' bazısında 'dolandırıcılık ve sahtecilikten' mahkumiyet bulunmasına karşın) Anayasanın 76/2 maddesinde ve buna dayalı olarak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde belirtilen nitelikte bir ceza mahkumiyeti nedeniyle milletvekili seçilme hakkını yitirmiş bulunan kişilerin, bu haklarına ancak ve sadece, 'yasaklanmış hakların geri verilmesi' kararı ile kavuşabilecekleri vurgulanmıştır.
Yani yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere, verilen karar kulağa hoş gelse de birçok sakıncalı durumu beraberinde getirmiştir. Kabul edelim veya etmeyelim ama hukukun herkese lazım olduğu gerçeğini gözden kaçırmayalım.
Çalışan memur dolandırıcılıktan ceza alırsa çalışmaya devam edecek
Nasıl olduğunu açıklayalım. Bu günlerde kamu kurumlarını en fazla sıkıntıya sokan konulardan biriside Adli Yargı tarafından verilen kararlarda yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyönünde verilen kararlardır. İşte haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar verilen kişilerin memuriyetlerine hiçbir şey olmamaktadır. O zaman, daha önce suç işleyip de hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesi olmadığı için mahkum olanların suçu nedir? İster istemez kendiliğinden çifte bir yapı oluşmuştur.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ne anlama gelmektedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinin 5 inci fıkrasında yer verilmiştir. Bu hüküm gereğince, 657 sayılı Kanunun 48-A/5 bendinde yer alan memuriyete engel suçlardan dolayı mahkum olan bir memur hakkında adli yargı mercilerince verilen mahkumiyet kararının hüküm kısmında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmişse bu memurun 657 sayılı Kanunun 98/b maddesinde yer alan 'Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi' hükmü olsa dahi memurluğu devam ettirilecektir.
Bu konuya ilişkin olarak Danıştay 12. Dairesinin 09.07.2008 tarihli ve Esas No: 2007/2534, Karar No: 2008/4502 nolu kararında özetle; Polis memuru iken, dolandırıcılık suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti nedeniyle görevine son verilen davacının, söz konusu mahkumiyeti hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında, artık bu aşamada memur olma şartını yitirdiğinden söz edilemeyeceği ifadesine yer verilmiştir.
Ayrıca, benzer bir konuda Danıştay 1. Dairesinin 25.03.2009 tarihli ve Esas No: 2009/221, Karar : 2009/535 nolu kararı da aynı yönde olup, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilenlerin memuriyetlerinin devam etmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Danıştay İ.D.D.K. Kararı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sonuçları
Sonuç olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen bir yargı kararı gereğince 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesinde sayılan suçlar olsa dahi memuriyete son verilemeyecektir. Aynı suçu işleyen başka birisi hakkında verilen yasaklanmış hakların geri bırakılması kararının ise hiçbir anlamı olmayacaktır. Bu haliyle İ.D.D.K. kararı çok büyük tartışmalara açık diyebiliriz. Kaldı ki benzer suçları işleyenlerin Milletvekili olmasının önü açılmışken memur olmalarının engellenmesi kendi içerisinde önemli bir çelişki olsa gerektir.
Danıştay'ın vermiş olduğu karar, gönlümden geçen bir karar olmasına rağmen hukuka uygun bir karar diyemiyorum. Görünen o ki bu konuyla ilgili yasal bir düzenleme yapılarak çelişki ortadan kaldırılmalıdır. Aksi takdirde zimmet suçundan mahkum olan bir memuru idareler çalıştırmaya mecbur olurken daha önce bu suçu işleyip de yasaklanmış hakların iadesi kararı almış birisini memur olarak atayamamak gibi garip bir durumla karşı karşıya kalacaklardır.