Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer gitti ama ardından tartışmalar hala devam ediyor. Bunlardan birisi de başörtülü çalışma hususu. Söz Bitmeden programına Elif ÇAKIR’ın konuğu olarak katılan Sayın Dinçer’in öğretmenlerin başı kapalı çalışabileceğine ilişkin açıklaması bu konuda bir tartışma başlatmıştı. Sayın bakan programda şu açıklamayı yapmıştı:
… Bir kere eski yönetmelikte de “başı açık olacak” ibaresi vardı ve kapsamı çok genişti. Birincisi ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerini kapsıyordu. İkincisi öğretmenler bu kapsamın içindeydi. Üçüncüsü idari personel, görevliler ve hizmetliler yine bu kapsama dahildi. Aslında biz “yeni yönetmelik”le bu kapsamı o kadar daralttık ki sadece ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerini kapsama alanı içinde tuttuk. Bu ne demek biliyor musunuz? Üniversite öğrencileri, öğretmenler, hizmetliler, idari görevliler, okul idarecileri yönetmelikte yer alan “başı açık olacak” kapsamına dahil değildir. Şimdi biz bu kadar geniş bir alan bırakmışken “yönetmelik” okunup karşılaştırma yapılmadan kıyamet kopartıldı. Başı açık ibaresi korunmuşsa nasıl korunduğuna bakılmadı maalesef…
Sayın bakanın açıklamasına göre Bakanlık yönetmelikte bir boşluk bırakarak konuyu çözmeye çalışmıştır ancak Bakanlığın niyeti personelin başı kapalı çalışmasına fırsat vermek ise burada teknik bir hata yapmışlardır. Madem bu yönetmelik kapsamında çalışanlar da yer alacaktı o zaman yönetmeliğin adı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik olmamalıydı. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yönetmelik sadece öğrencileri kapsıyor. Oysa yönetmeliğin adı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul çalışanlarının ve Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik olarak düzenlenseydi çalışanların kıyafetlerin konusunda oluşacak boşluk nedeniyle sayın bakanın söylemine uygun bir savunma yapılabilirdi. Şu anda bu yapılamaz. Çünkü çalışanlar yönetmelik kapsamında değildir.
Zaten kaldırılan yönetmelikte öğretmen ve diğer çalışanlar için ayrıca hükümler yer almıyordu, Yönetmelikte “personel, kılık ve kıyafetlerinde 16/7/1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik" esaslarına uyarlar.” hükmü bulunuyordu. “Eski yönetmelikte vardı. Biz kapsam dışı tuttuk” diyen Sayın bakanın bu konuda yanlış bilgilendirildiği de gün gibi ortada.
Okul çalışanlarına ilişkin kıyafet düzenlemesi sadece bir yönetmelikte geçmiyor zaten. Duruma okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim yönetmelikleri açısından bakıldığında;
Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde “Kurumlarda görevli yönetici, öğretmen, memur, sözleşmeli, geçici ve diğer personelin giyiminde sadelik, temizlik ve hizmete uygunluk esastır. Kılık-kıyafetlerde, 25/10/1982 tarihli ve 17849 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik… esaslarına uyulur” hükmü yer almaktadır.
İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde “Okullarda görevli yönetici, öğretmen, memur, sözleşmeli, geçici ve diğer personel ile işçilerin giyiminde sadelik, temizlik ve hizmete uygunluk esastır. Kılık- kıyafetlerde "Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullarda Görevlilerle, Öğrencilerin Kılık-Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik" esaslarına uyulur” hükmü bulunmaktadır.
Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde ise çalışanların kılık kıyafetine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
Konuya ilişkin tartışmalar devam etmektedir. Mevzuat açısından son durum: Yapılan düzenlemede yönetmelik kapsamına çalışanlar alınmadığı için önceden olduğu gibi okul yönetici, öğretmen, memur ve hizmetlileri “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik" hükümlerine göre giyinmek zorundadırlar. Bakanlık niyetini gerçekleştirmek istiyorsa yeniden yönetmelikte değişikliğe gitmelidir. Amaç eğitim çalışanlarında kılık kıyafeti serbest kılmaksa açıkça yönetmeliğe yazılmalıdır. Yasal boşluklarla çalıyı dolaşarak sorun çözmeye çalışmak, devlet yönetimi açısından şık bir yöntem değildir.
Sorunun sadece eğitim çalışanları açısından değil kamu çalışanlarının tamamı açısından çözülmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ama bu çözüm mevzuatta boşluklar bırakarak değil Devletin büyüklüğüne yakışır şekilde açık mevzuat düzenlemeleriyle yapılmalıdır.
Doğan CEYLAN
Yönetim Bilimi Uzmanı