Öğretmenler arasında imajının yerle bir olması pahasına, hiç geri adım atmadı.
Çünkü bir iddiası vardı:
MEB’deki tüm olumsuzlukların nedeni sistemsizlikti ve o bunu oturtmaya çalışıyordu.
Katıydı, tavizsizdi, kararlıydı.
Özellikle de torpilli öğretmenler
konusunda.
Göreve geldiği ilk günden itibaren, öğretmenlerin asli kadrolarından başka kadrolara kaydırılmasına yol açan “geçici görevlendirmeler“i, Milli Eğitim’in kanayan yaralarından biri olarak gördü ve bunu her fırsatta dile getirdi.
Çünkü, torpilini bulan istediği yere görevlendiriliyor, garibanlar mağdur
oluyordu.
Parçalanmış öğretmen ailelerinin ıstıraplarına, mastır doktora yapan öğretmenlerin serzenişlerine, politikacıların arkası gelmeyen baskılarına hep bu yüzden
direndi.
Tek hedefi vardı, o da adil bir sistem.
İşte bu yüzden, “01 Temmuz 2012 tarihi itibariyle her derece ve türdeki okul ve kurumlarda geçici görev (görevlendirme) ile görev yapan tüm personelin görevlendirmeleri sona erdirilerek kadrolarının bulunduğu eğitim kurumlarındaki asli görevlerine döndürülmelerinin sağlanması yönünde ilgililere gerekli tebliğin yapılması...” talimatını verdi.
Hak edilmeyen haklar!
Çeşitli konuşmalarında ısrarla bu konuya değindi ve aşağıdaki gibi iddialı açıklamalarda bulundu:
“Özellikle geçici öğretmenler konusunda göğüslemek zorunda kaldığım sorunları size anlatmak istemiyorum. Bakan olduğumdan bu zamana kadar, hiçbirinize hak etmediği bir şeyi vermediğim gibi, herhangi bir şeyi hak etmiş insandan da sakınmadım. Bu maksatla geçici görevlendirmelere, il ve ilçe düzeyindeki atamalara, mazeretle ilgili atamalara herkes uyacak, en tepedeki insandan en aşağıdaki insana kadar herkesin eşit düzeyde muamele gördüğü bir Milli Eğitim Bakanlığı vaat ediyorum size...“
Ama şimdi, tüm bu sözler boşunaymış diyenler var.
Bu yöndeki haberler de çok çapıcı.
Dinçer, neye karşı çıktıysa, ne olmayacak dediyse, hepsi olmuş.
Hem de uğrunda mücadele verdiği bir konuda.
Benim tanıdığım Dinçer, bu duruma düşmektense istifa eder ama böylesi bir uygulamaya imza atmazdı. Olayın iç yüzünü bilmiyoruz. O da yakında belli olur. Ama önce dünkü gazetelerde yer alan bu haberler doğru mu, gerekçesi nedir ve söz verilen uygulama neden zaafa uğratıldı? Onu öğrenmek isteriz. İşte o haberlerden birisi:
Ne dedi ne oldu!
“Bakan Dinçer’in ‘Geçici görevlendirmelere son‘ kuralı, aralarında bakan ve Ak Partili milletvekillerinin yakınlarının da bulunduğu 48 kişi ile delindi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, temmuz ayının başı itibariyle de uygulamaya koyduğu ‘geçici görevle çalışan tüm öğretmenlerin okullarına dönmesi’ kararından çark etti. Çok sayıda öğretmenin ailelerinin yanına gelebilmelerinin tek yolu olan özür grubu tayinlerinde de sıkı davranan Bakanlık, 48 kişi için ‘geçici görevlendirme’ yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nce, Ankara Valiliği’ne gönderilen bir yazıda 48 kişinin Ankara’da Bakanlık merkez teşkilatında görevlendirildiği bildirildi. 48 kişilik listede yer alan isimler ise dikkat çekici. Bunların arasında Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kayınbiraderi Kemal Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı şu anda AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın eşi Aslıhan Akdoğan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in akrabası Hatice Çelik, AKP Muş Milletvekili Faruk Işık’ın eşi Meral Işık da yer alıyor.”
Evet Sayın Bakan, bu konudaki samimi görüşünüzü gerçekten çok merak ediyoruz.
Aldığınız kararlar, yaptığınız işler doğru ya da yanlış olabilir o ayrı bir konu. Ama bir işi yaparkenki samimiyetinize hep inandım, dile getirdim ve bu konuda okur, izleyici ve dinleyicilerden çok eleştiri aldım. İşte bu yüzden, bu konu hakkındaki samimiyetinizi sorgulamadan önce, görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Sanırım buna da hakkımız var...
Özetin özeti: Politika insana her şeyi söylettiği gibi her şeyi de yaptırıyor!..
Abbas Güçlü - Milliyet