Devlet Gücünü Hissettirdi
Halk tahammül sınırının sonuna gelmişti. Terör örgütü destekli vekillerin teröristlerle iltisakları defalarca ortaya çıkmış, terörist cenazelerinde boy göstermeleri vakayı adiye haline gelmişti. Halk, “devlet bu zalimlere gücünü göstersin” dedikçe onlar umursamaz tavırlarla cürmü meşhutlarına devam ediyorlar, adeta “bize kimse dokunamaz” sıkıysa gelsinler, bizi alsınlar diyerek kamuoyuna “imtiyazlı” oldukları algısını vermek istiyorlardı.
Zor oyunu bozdu. Güzellikle davete icabet etmeyip terbiyesizce devlete karşı efelenenler çoktan müstahak oldukları muameleye uğradılar. Hem de istimdat bekledikleri Batılı efendilerine rağmen.
Halkın Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinden Selahattin Demirtaş, Abdullah Zeydan, Figen Yüksekdağ, Mehmet Ali Aslan, Ziya Pir, Ferhat Encü, Leyla Birlik, Selma Irmak, Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken, Mithat Sancar, Garo Paylan ve Leyla Zana'nın, Diyarbakır, Hakkari, Van, Şırnak ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen terör soruşturmaları kapsamında gece saatlerinde göz altına alındılar.
Hukuki Gerekçe
TBMM'de kabul edilen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin ardından haklarında fezlekelerle alakalı, aralarında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de bulunduğu milletvekilleri, savcılıklara giderek ifade vermişti. Ancak bu soruşturmalarda ifade vermeye gitmeyen HDP'li milletvekillerine yönelik ilgili başsavcılıklar tarafından gözaltı kararı verildi.
Devlet Erkine Meydan Okumuşlardı
MHP’li vekillerin ve Sayın Devlet Bahçeli’nin devletin savcılarının davetlerine olumlu cevap vererek savcılığa gidip ifade vermeleri kamuoyu tarafından takdirle karşılanırken terör örgütünün desteklediği partinin vekillerinin savcıların davetlerini reddedip devlete kafa tutmaları efkarı umimiye nezdinde devlete meydan okuyorlar tarzında yorumlara sebep olmuştu.
Bu çerçevede polis ekipleri HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ın da aralarında bulunduğu HDP'li milletvekillerine yönelik gözaltı kararlarını uygulamaya başladı.
HDP'liler hakkındaki gözaltı kararlarının, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), KCK ve 6-8 Ekim olaylarına yönelik soruşturmalar kapsamında ifade vermeye gitmedikleri için alındığı bildirildi.
Güvenlik Güçlerine Tuzak
Savcılık kararı gereği HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ı gözaltına almaya giden emniyet güçleri bir tezgâhla karşılaştılar. Eşbaşkan tarafından kurgulanan mizansen o anda çalışıyor ve Figen Yüksekdağ henüz canlı yayında sempatizanlarına hitap ediyordu. Kurguya göre anlamsız bir gerginlik çıkartılacak ve polis haşin davranmaya zorlanacak böylece Türkiye Cumhuriyeti polisleri bir bayana karşı aşırı güç kullandı diyerek vaveyla koparılacaktı. Bu tezgâha gelmeyen polis önce canlı yayını kapattı ve sonra da Eşbaşkanı gözaltına alıp götürdü.
Sahipleri Homurdanmaya Başladılar
Türkiye’de ne zaman “milli” bir gelişme olursa Batı âlemi o olayın hemen aleyhinde pozisyon almıştır. İstisnası olmayan bu tutum terör örgütü destekli partinin vekillerinin gözaltına alınmasında da tezahür etti.
İşte Haçlı ruhunun deve dişi gibi sırıttığı ibretamiz bir örnek: Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir mahkeme, PKK'nın Türkiye'de yürüttüğü faaliyetlerin "silahlı mücadele kapsamında olduğu için terör suçu oluşturamayacağı" yönünde bir karar aldı.
Mahkeme, aralarında Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ile Zübeyir Aydar'ın da bulunduğu 36 sanık hakkında takipsizlik kararı verdi.
İki isim de PKK'nın Avrupa'daki üst düzey yöneticileri arasında yer alıyor.
Belçika'da 2006 yılında PKK hakkında soruşturma açılmıştı.
Zoraki Soruşturma
Soruşturma sonucu Ekim 2015'de gecikmeli olarak PKK hakkında dava açılmıştı.
Savcılık, PKK yöneticilerini "terör eylemlerinde bulunmak", "zorla haraç almak", "sahte belge düzenlemek ve ticaretini yapmak"la suçlamıştı.
İddianamede ayrıca PKK yöneticilerinin, Avrupa'da küçük yaştaki kişileri ailelerinden kopararak, Türkiye'nin güneydoğusu ile Irak ve Yunanistan'daki kamplarda silahlı mücadeleye hazırladığı belirtilmişti.