Celal Kazdağlı yapmış olduğu analiz ile son 15 yılda yaşananları ortaya koymuş ve farklı bir bakış açısı yakalayarak okuyucularına sunmuş.
İşte o yazı;
Son 5 ayda en çok tartışılan isim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
1 Kasım sonrası O’nu linç etmek isteyenler var. Eleştiriler parti tabanından çok başka mahfillerden geliyor. Küreselciler, Paralel Yapı, PKK Bahçeli’yi “yemeyi” kafalarına koymuş görünüyorlar. CHP ve HDP ise Bahçeli’yi “günah keçisi” olarak göstermeye çalışıyorlar.
MHP tabanı başka duygularla hareket ediyor; biraz buruklar, liderlerinin izlediği politikayı anlamaya çalışıyorlar. Aradıkları sorunun cevabı şu:
Devlet Bahçeli önüne gelmiş iktidar imkanını neden elinin tersiyle itti ve kötü adam olmayı bilerek ve isteyerek seçti?
Gerçekten Bahçeli neden iktidar olmadı da AK Parti’nin tek başına iktidar olmasının yolunu açtı?
Devlet Bahçeli 2002’de ne yaptı ise, 7 Haziran’dan sonra aynısını yaptı.
O zaman DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı. Bülent Ecevit Başbakandı.
Almanya’da bir toplantı yapıldı. Hürriyet grubunun Almanya tesislerinin açılışı vesilesi ile.
DSP içinde darbe yapılacak Ecevit Başbakanlık’tan düşürülecek, Türkiye’yi tam anlamıyla IMF’ye bağlayacak, adeta Batı’nın müstemlekesi bir ülke için yeni bir hükümet kurulacaktı.
Nedeni de Bülent Ecevit Irak’a ABD’nin Türkiye üzerinden operasyon yapılmasına karşı çıkıyordu.
Bahçeli o tehlikeyi gördü ve “seçim” dedi. Sandığı milletin önüne koydu.
2002’de kendisi dahil herkes o sandığın dışında kaldı.
Bahçeli bedel ödedi. Türkiye kazandı. 1 Mart 2003’te yeni Meclis CHP Genel Başkanı sıfatıyla Deniz Baykal’ın dik duruşu ile tezkereyi reddetti.
Deniz Baykal da o kararının bedelini ödedi lakin Türkiye o karar sonrası İslam Dünyası ile buluştu, gönül coğrafyasına açıldı.
Bugüne gelen yolun ilk taşını Devlet Bahçeli tek başına aldığı erken seçim kararı ile döşedi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde oynadığı rolü, başörtüsü konusundaki duruşunu, Anayasa değişikliği gibi kritik konulardaki tavırlarından söz etmeye bile gerek yok.
7 Haziran sonrası Devlet Bahçeli ne yaptı?
Seçim sonuçlarının ne anlam ifade ettiğini daha ilk anda gören yegane isim Devlet Bahçeli’ydi.
Daha sandık kapanmadan “seçim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çok eleştiren Devlet Bahçeli, “Erdoğan karşıtlığı” üzerine siyaset yapılmasına izin vermedi.
Önce HDP’yi dışladı. “Onunla asla yan yana gelmem” dedi.
Rövanşist anlayışı berhava etti. 3’lü blok içinde olmadığını ilan etti.
Çözüm sürecinden dolayı AK Parti ile de Hükümet kurmayacağını söyledi.
Geriye tek seçenek bıraktı: AK Parti-CHP Hükümeti.
CHP-MHP (içerden veya dışardan HDP destekli) hükümeti bir cephe oluşturuyordu. Bu Hükümet, karşısına Erdoğan’ı ve AK Parti’yi alacaktı.
AK Parti-MHP Hükümetini doğrusu her iki seçmen tabanı istiyordu. Ancak bu Hükümetin de bir başka cepheleşme olduğunu Bahçeli gördü. Kürtler kendilerini dışarda hissedecekti. Başkaları da “demokrasi güçleri dışarda kaldı” kampanyasını başlatmak için hazır bekliyordu.
Devlet Bahçeli o meşhur “Hayır”ları ile bu iki hükümet modeline hayır dedi.
12 Eylül öncesini yaşamış olan Bahçeli cepheleşmenin ne olduğunu, kimlerin nasıl o cepheleri inşa ederek 5 binden fazla gencimizin ölmesine neden olduğunu bilen bir siyasi liderdi.
O dönemleri yaşamış biri olarak Devlet Bahçeli Türkiye’nin bir 10 yıl daha kaybetmesine izin veremezdi.
Pekala, AK Parti-CHP hükümeti kurulabilirdi. Ancak AK Parti ve CHP başta olmak üzere Türkiye böyle bir koalisyona hazır değildi.
Bunu gören isim Recep Tayyip Erdoğan’dı.
AK Parti-CHP koalisyonunu önleyen isim Erdoğan oldu.
Seçime gidileceği anlaşıldığı an Türkiye’ye saldırılar başladı. Suruç’ta bomba patlatıldı ardından Ceylanpınar’da iki polis uykusunda öldürüldü.
Arka arkaya şehitler gelmeye başladı.
Devlet operasyon kararını uyguladı. PKK, IŞİD ve FETÖ aynı anda hedef alındı.
Saldırıların bir amacı da Türk kamuoyunu provoke etmekti.
Nitekim birileri harekete geçti, komşusu Kürt esnafına saldırmaya kalkıştı.
Birden sokak hareketlendi.
Herkes kabul eder ki, ülkücüleri sokaktan çeken adam Devlet Bahçeli’dir.
İlk kez ülkücüleri sokağa çıkardı Devlet Bahçeli.
Neden?
Bunu kimse anlamadı.
Ülkücüler bir yaz günü akşam saat 19.00’da Türkiye’nin pek çok şehrinde sokağa çıktı ve sokağı, sokağı karıştırmak isteyenlerden temizledi.
Kontrol etti, sükûneti sağladı, provokasyonları önledi.
Türkiye’yi karıştıramayan küreselciler bu defa bir büyük planı üç başkentte aynı anda uygulamaya kalkıştı.
Erbil, Riyad, Ankara.
Erbil’de 8-10 Ekim’de Barzani hedef alındı. Bir kalkışma yaşandı.
Aynı tarihte Suudi Arabistan Kralı zehirlenmek istendi.
Ve Ankara Garı’nda bomba patlattılar, 102 insanımızı öldürdüler.
Millet hedefin Türk Devleti olduğunu anladı. Bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyenler önce Türkiye’yi bertaraf etmek istiyorlardı.
Devlet Bahçeli, o andan itibaren kampanyayı bitirdi.
Adeta “gidin istikrara oy verin” dedi.
Parti mi Millet mi; Parti mi Devlet mi; Parti mi Vatan mı?
Sorularına Devlet Bahçeli önce millet, önce devlet, önce vatan cevabını verdi.
Bir büyük oyunu bozdu.
Şimdi küreselcisi, paralelcisi, bölücüsü Bahçeli’ye diyor ki “Biz seni yiyeceğiz.”
CHP’si, HDP’si, Doğan Medyası faturayı Bahçeli’ye kesmek istiyor.
Şunu bilmiyorlar.
Bu millet “Adam”ını artık hiç kimseye yedirmiyor.
Millet için, Devlet için, Vatan için Partisini feda edene Adam denir.