ANKARA
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
İbrahim Kalın, konuşmasında İtalya'nın Cenova şehrinde A-10 otoyolu üzerinde bulunan Morandi Köprüsü'nün çökmesi sonucu hayatını kaydedenlere taziyelerini iletti.
Son günlerde Amerikan yönetiminin gayri meşru ve irrasyonel tedbir ve tepkileri neticesinde Türk ekonomisinde ve özellikle döviz kurunda yaşanan dalgalanmalara işaret eden Kalın, bu dalgalanmaların Türk ekonomisinin bünyesiyle, yapısıyla ilgisi olmadığının, bir ekonomik savaş ve psikolojik algı operasyonu olduğunu bildirdi.
Türk lirasını yıpratmaya yönelik birtakım adımların atıldığını belirten Kalın, "İlgili bütün kurumlarımızın, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Merkez Bankası, BDDK, iş çevrelerimizin aldığı tedbirler, milletimizin vatandaşlarımızın bu konuyu sahiplenmesi neticesinde iyiye doğru bir gidişin dün itibarıyla başladığını görüyoruz. Bu iyiye gidişin bundan sonra da devam edeceği temel beklentimizdir." diye konuştu.
"Türk ekonomisinin temelleri sağlam"
Türk ekonomisinin temelleri sağlam olduğunu vurgulayan Kalın, sadece resmi kurumlardan değil, iş çevrelerinden gelen açıklamaların da bunu teyit ettiğini aktardı.
Bankacılık sektörünün son derece sağlam bir yapıya sahip olduğunu herkesin bildiğini ifade eden Kalın, dünyada en güçlü bankacılık sistemine sahip olan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirtti.
Tükriye'nin son derece elverişli bir yatırım ortamına sahip olduğunu anlatan Kalın, "Türkiye kimseyle bir ekonomik savaştan yana değildir fakat bir saldırı söz konusu olduğunda tepkisiz kalması düşünülemez." dedi.
"Dünya ekonomisine de zarar verecek"
Alınan tedbirler ve kurumların eşgüdüm içerisinde uyguladığı yeni tedbirlerle bir iyileşme trendinin olduğunu bildiren Kalın, Avrupa ülkelerinden Rusya'ya, İran'dan Amerika'daki pek çok iş çevresine kadar tepkilerin gelmeye devam ettiğini hatırlattı.
İbrahim Kalın, Amerikan Ticaret Odası'ndan Amerikan Türk İş Konseyi'ne, Türkiye'deki iş çevrelerine, TÜSİAD'a, TOBB'a ve diğer ilgili tüm kurumlara kadar herkesin bu politikaların sadece Türk-Amerikan ilişkilerine değil, dünya ekonomisine de zarar vereceğini ifade ettiğini aktardı.
Türkiye'nin serbest piyasa kurallarına bağlı bir şekilde dünya ekonomisiyle entegre olmaya bundan sonra da devam edeceğini kaydeden Kalın, bu konuda kimsenin endişesi olmaması gerektiğine değindi.
Trump yönetiminin zaman zaman iç siyasi sıkışıklıktan kaynaklanan bir refleksle dışarıda bir takım gerginlikler başlattığını belirten Kalın, son bir yıldır bunun standart bir uygulama haline geldiğini vurguladı.
"Türk ekonomisindeki bu normalleşmenin daha da güçleneceğini öngörüyoruz"
Bu çerçevede Amerikan yönetiminin, Kanada, Meksika, Çin, İran, Kore, Rusya, Küba, Almanya gibi ülkeler ya da NATO gibi kurum ve kuruluşlarla birtakım gerilimler içerisine girdiğine işaret eden Kalın, "Türkiye ne ilk ne de son ülke... Bunun sadece ülkelerin ekonomilerine, dünya ticaretine değil, dünyanın ekonomik dengelerine ve son tahlilde Amerikan çıkarlarına da zarar verdiği artık açık bir şekilde ortadadır. İlgili bütün kurumlarımızın bundan sonra da uygulayacağı tedbirlerle Türk ekonomisindeki bu normalleşmenin daha da güçleneceğini öngörüyoruz." değerlendirmesini yaptı.
İbrahim Kalın, siyasi istikrar ve güven ortamının güvence altına alınması, sağlam temellerin korunmasının birinci öncelik olmaya devam edeceğini kaydetti.
"Alınan tedbirler netice vermeye başladı"
Döviz kurlarında yaşanan gelişmenin, alınan tedbirlerin netice vermeye başladığını belirten Kalın, işsizlik oranlarındaki düşüş ve istihdamdaki artışın da önemli bir gösterge olduğunu ifade etti.
İbrahim Kalın, özellikle 15 yaş üstü işsizlik oranında yüzde 10'ların altında, yüzde 9,7 gibi bir hedefin tutturulduğunu, bunun ekonominin de istihdam noktasında olumlu bir seyir izlemekte olduğunu teyit ettiğini vurguladı.
Amerikan yönetiminin veya başkalarının kısıtlayıcı, engelleyici zihniyetine karşı Türkiye'nin, Eurozone ülkeleri ve diğer komşu ekonomilerle birlikte çok taraflı ve özgürlükçü bir ekonomik sistemden yana olduğuna işaret eden Kalın, bu yöndeki çabalarının, çalışmalarının ve temaslarının yoğun şekilde bundan sonra da devam edeceğini belirtti.
"Milletimiz, tek yürek, tek ses halinde mücadeleye destek veriyor"
Tedbirler çerçevesinde bazı Amerikan ürünlerine ek vergi getirilmesi konusunda Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ni hatırlatan Kalın, "Bu tepkiyi vatandaşlarımızın da sahiplendiğini görüyoruz. Bu bir etki tepki meselesidir. Türkiye, hiç kimseyle bir ekonomik savaştan yana değildir fakat kendine yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda da kurumlarıyla, devletiyle, milletiyle, iş çevreleriyle, odalarıyla, borsalarıyla bu saldırıları püskürtmek için gereken bütün adımları atacaktır." diye konuştu.
Kalın, milletin tek yürek, tek ses halinde bu mücadeleye tam destek vermesinden duyduğu memnuniyeti ifade etti.
"2018 yılında örgüte katılım 61 kişiyle sınırlı"
Güvenlik konusunun önemine de değinen Kalın, Türkiye'nin çevresinde yaşanan siyasi gelişmeler neticesinde ortaya çıkan ulusal güvenlik sorunlarına verdiği tepkilerin de aldığı tedbirlerin de devam edeceğini anlattı.
Kalın, PKK ve FETÖ terör örgütüne karşı mücadelenin süreceğine işaret ederek, "Dünyanın neresinde olursa olsun, neresinden gelirse gelsin ulusal tehditlere karşı etkin politikalarımızı bundan sonra da devam ettireceğiz." dedi.
PKK terör örgütüne karşı son dönemde ciddi mesafelerin alındığını anımsatan Kalın, İçişleri Bakanlığının ilgili tüm kurumlar ile netice alıcı tavırlarının ve politikalarının hayata geçirildiğini vurguladı.
İbrahim Kalın, 2018 yılı içerisinde kırmızı listeden 7, mavi listeden 5, yeşil listeden 4, turuncu listeden 4, gri listeden de 30 olmak üzere toplam 50 kilit konumdaki terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiğini bildirerek, "İkna çalışmaları çerçevesinde 2018 yılında örgüte katılım 61 kişiyle sınırlı kalmıştır ve bu 30 yılın en düşük rakamıdır." bilgisini paylaştı.
Terörle mücadelede netice alıcı somut adımların atılmaya devam ettiğini belirten Kalın, Suriye, Irak, Kandil, Mahmur, Sincar'da veya başka yerlerde Türkiye'ye dönük tehditleri bertaraf etmek için mücadelenin kararlılıkla süreceğini aktardı.
Kalın, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin dün Türkiye'ye yaptığı ziyaret çerçevesinde de bu konunun görüşüldüğünü, gerek Başkan Erdoğan'ın gerekse İbadi'nin Irak topraklarından Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehdidin asla kabul edilemeyeceğini, bunların ortadan kaldırılması için Türk ve Irak makamlarının birlikte çalışacağını ifade ettiklerini hatırlattı.
"Katar'ın Türkiye'nin yanında olduğunun da bir işaretidir"
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'nin, bugün Türkiye'ye çalışma ziyaretinde bulunacağını ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşeceğini aktaran Kalın, görüşmede iki ülke arasındaki ilişkilerin ve bölgesel konuların ele alınacağını bildirdi.
Kalın, "Bu ziyareti, önemsiyoruz. Bu, aynı zamanda Katar'ın Türkiye'nin yanında olduğunun da bir işaretidir. Bu diplomasi trafiği çerçevesinde kendi talepleri üzerine Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Almanya Şansölyesi Merkel ile bugün öğleden sonra bir telefon görüşmesi olacak. Yarın da kendi talepleri üzerine Sayın Macron ile bir telefon görüşmesi olacak. Talepler karşı taraftan geliyor. Buralarda da hem bölgesel konuları hem ikili konuları hem de son dönemde ekonomide yaşanan bu gelişmeleri ele almaları öngörülmektedir. Bu da özellikle Avrupa'da Trump yönetiminin bu engelleyici, kendilerince cezalandırıcı bir takım ekonomi politikalarına dönük tepkinin giderek yükselmekte olduğunu da işaret etmektedir. Bunu önemli bir nokta olarak tespit etmekte fayda var. " diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırgızistan'a gidecek
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eylül ayı başında Kırgızistan'ı ziyaret edeceğini, burada 3. Dünya Göçebe Oyunları'nın açılış törenine katılacağını anlattı.
Erdoğan'ın aynı zamanda Türk Konseyi 6. Zirvesi'ne de iştirak edeceğini belirten Kalın, bu ziyaret çerçevesinde Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov, Kazakistan ve Azerbaycan devlet başkanlarıyla görüşmeleri olacağını, zirveye katılan başka devlet ve hükümet başkanlarıyla da ikili görüşmeler yapmasının öngörüldüğünü ifade etti.
Kalın, Suriye'ye ilişkin devam eden Astana Süreci'nin ikinci toplantısının Ankara'da yapıldığını hatırlatarak, "Üçüncü toplantının eylül ayının ilk haftasında Tahran'da yapılması planlanmakta. Tam tarihler kesinleştiği zaman onu da paylaşacağız. Özellikle Suriye'deki savaşın diplomatik yollardan sona erdirilmesi için Astana sürecini önemsiyoruz. Oradaki üç garantör ülkeden birisi olarak da bu toplantıya katılacağız, Suriye'de, İdlib'de ve diğer bölgelerdeki gelişmeleri burada değerlendireceğiz." dedi.
"Astana ve Cenevre süreçleri büyük önem arz ediyor"
Kalın, özellikle son dönemde İdlib'de birtakım hareketlilikler yaşandığını bildiklerini, garantör ülke olarak Türkiye'nin, daha önce Hama'da, Dera'da, Kuneytire'de ve diğer yerlerde yaşanan hadiselerin İdlib'de tekrarlanmaması için bütün imkanlarını seferber ettiğini, bu çerçevede ilgili bütün kurumların, istihbarat teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığının İranlı ve Rus mevkidaşlarıyla bu konuları detaylı bir şekilde görüştüğünü belirtti.
İdlib'de yaklaşık 3,5 milyon insan yaşadığını, çatışmasızlık bölgesi olarak İdlib'de şu anda Türkiye'nin kurduğu 12 askeri gözlem noktası bulunduğunu anlatan Kalın, hem gözlem noktalarındaki askerlerin faaliyetlerini sorunsuz şekilde yerine getirmeleri hem de sivillerin rejim saldırılarından korunması noktasında çabalarının devam edeceğini vurguladı.
Suriye'de diplomatik yolla çözümün hayata geçirilmesi için Astana ve Cenevre süreçlerinin pürüzsüz şekilde sürdürülmesinin büyük önem arz ettiğini bildiren Kalın, şu görüşlerini paylaştı:
"Bu noktada Suriye rejiminin İdlib veya başka yerlerdeki saldırılarını derhal durdurması çağrısını da tekrar yenilemek istiyorum. Zira Suriye'de çok uzun bir zamana yayılmış olan bu dramın artık sonlandırılması, sivil ölümlerin bitirilmesi ve bir siyasi geçiş sürecinin hayata geçirilmesi gerekiyor. O çerçevede de özellikle Suriye'de Anayasa komisyonunun kurulması ve bununla ilgili çalışmaların BM özel temsilcisinin yürüttüğü çalışmalar tahtında devam ettirilmesi önem arz ediyor. Biz bu konuda ilgili bütün taraflara, BM'ye desteğimizi devam ettireceğiz."
"Türkiye F-35'lerin sadece müşterisi değil, projenin ortağıdır"
Kalın, bir gazetecinin, "F-35'lerin satışına yönelik ABD'nin 90 gün içinde sunacağı raporda olumsuz bir karar çıktığı takdirde, uluslar arası hukuk yollarına başvurulacak mı?" sorusu üzerine, ABD Başkanı Donald Trump'ın imzaladığı bu maddenin 2019 Amerikan savunma harcamalarıyla ilgili paketin içinde yer aldığını anımsattı.
ABD'de Türk pilotların eğitiminin devam ettiğini belirten Kalın, "Zaten planlanan da buydu. Yaklaşık 1,5 yıllık daha eğitim süresi var. Türkiye F-35'lerin sadece müşterisi olan bir ülke değildir, o projenin bir ortağıdır. Türkiye bunun ortaklarından, taraflarından birisidir. Şu ana kadar da üzerine düşen yükümlülükler çerçevesinde belli ödemeler de yapmıştır. İş eğer böyle bir noktaya giderse Türkiye tabii ki hukuk yollarına başvurur. Burada bir geri adım atması söz konusu değil. Kendi ortağı olduğu bir projedeki haklarından feragat etmesi elbette düşünülemez. Umarız iş bu noktaya gelmez. Türkiye'ye dönük bu tür tehditlerle, şantajlarla, yaptırım tehditleriyle bir mesafe alınamayacağını da herkesin bilmesi gerekir. Son bir hafta, 10 günde ülkemizdeki bu birlik ve dayanışma duygusu gerçeği, herhalde birilerine ciddi bir mesaj olmalıdır diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"Erdoğan'ın Amerikan elektronik ürünlerine boykot çağrısı noktasında ne tür adımlar atılacak?" sorusuna ise Kalın, "Türkiye'ye karşı başlatılan ekonomik savaşın veya algı operasyonlarının spekülatif birtakım hareketlerin neticesi olmasının elbette beklenmesi gayet normal. Bu çerçevede vatandaşlarımız da tüketicilerimiz de iş çevrelerimiz de gayet rasyonel, olumlu, milli ve yerli bir tepki göstermişlerdir." yanıtını verdi.
Bu sorunların bir an önce çözülmesini beklediklerini vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
"Ama bunun için de ABD yönetiminin Türkiye'deki yargı süreçlerine saygılı olması gerekir. Yani birtakım açıklamalarla, baskılarla Türkiye'deki yargı sürecini etkileme yolundan vazgeçmeleri gerekir. Bunlar yoluna girdiği zaman bu ilişkiler tekrar normalleşir ve bu Türk-Amerikan ilişkilerinde de yeni bir sayfanın açılması, pürüzlerin aşılması anlamına gelir. Ticaretin serbest bir ortamda engelleyici tedbirlerle değil serbest piyasa kuralları çerçevesinde tekrar hayata geçirilmesi anlamına gelir. Bizim çabalarımız ve beklentimiz bu yönde. Ama Türkiye'ye dönük olumsuz bir tavır söz konusu olduğunda da bunlar karşılıksız bırakılmaz."
İbrahim Kalın, Çin, Rusya ve İran ile yerli para birimi üzerinden yapılacak çalışmalarla ilgili bir soru üzerine, milli paralarla ticaret yapılmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir müddet gündemde tuttuğu bir konu olduğu anımsattı.
Bu konuyu şu ana kadar başka ülkelerle de konuştuklarını anlatan Kalın, bununla ilgili Merkez Bankası ve diğer ilgili birimlerin yetkilendirildiğini söyledi.
Geçen hafta İran Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Mahmud Vaizi'nin Türkiye'ye yaptığı ziyarette de konunun tekrar gündeme geldiğini aktaran Kalın, bu konuda ciddi mesafe alınmaya başlandığını, başka ülkelerle de yapılabileceğini anlattı.
Bu talebin sadece Türkiye'den gelmediğine işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
"Giderek doları tehdit, şantaj ya da baskı unsuru olarak kullanmak isteyen ABD yönetimi olabilir, başkaları olabilir, onlara karşı bir tepki olarak bu tavrın giderek güçlendiğini, bu arayışın giderek somut hale gelmeye başladığını görüyoruz. Bu dolarizasyon baskısından kurtulmak için farklı para birimleri, yerli paralar olur, başka para birimleri olur, ticaret yapılması, rezerv oluşturulması gibi konular aslında ciddi manada bu ülkelerin de gündeminde. Biz bu konuda son derece olumlu bir tutum içindeyiz ve bu dolar baskısından kurtulmak için de avro olur, ruble olur, yuan olur, başka para birimleri olur, kendi milli paramızla ticaret şeklinde olur, başka alanlarda olur, çalışmalar bundan sonra da elbette devam edecek."
"Türk ekonomisi dünyaya entegre olmuş bir ekonomidir"
Kalın, Türkiye'nin ABD'ye yönelik yeni bir yaptırım kararı alıp almayacağına yönelik soruya şu yanıtı verdi:
"Şu anda bize gelen böyle bir bilgi söz konusu değil. Umarız böyle bir yanlış tutum içerisinde olmazlar. Bu sadece Türk-Amerikan ilişkilerine zarar vermez, ekonomik anlamda da bütün bölgeyi olumsuz etkiler. Çünkü Türk ekonomisinin gücü sadece Türkiye ile ilgili mesele değildir. Bölge ve dünya ekonomisiyle de doğrudan ilgilidir. Türk ekonomisi dünyaya entegre olmuş bir ekonomidir. Dolayısıyla burada yaşanacak bir kriz, dalgalanma, daralma sadece Türkiye'yi etkilemez. Avrupa ekonomisini, Orta Doğu ekonomisini, ABD ekonomisini, Asya ekonomisini etkiler. Uluslar arası ilişkilerin bu kadar iç içe geçtiği ve karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin bu kadar derinleştiği bir dönemde siz sadece bir konuyu ya da bir ülkeyi ya da sektörü izole ederek oradan bir yaptırım yoluna gidemezsiniz. Bu bir adeta kelebek etkisiyle her yeri ve her şeyi etkiler. Dolayısıyla bu yönde atılacak adımlar başkalarına da zarar verir. Nitekim bir kaç gündür Almanya, İtalya, Rusya, İran ve başka ülkelerden gelen açıklamalar da bu gerçeği teyit etmektedir. "
"ABD ile Münbiç'teki askeri iş birliği sürecek mi?" sorusuna Kalın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD'li mevkidaşının 4 Haziran'da üzerinde mutabık kaldığı Münbiç eylem planının hayata geçirildiğini anımsattı.
Şu anda Türk ve ABD askerlerinin birbirlerinden bağımsız devriyelerini yaptığını anlatan Kalın, "90 günün sonunda bunlar ortak hale gelecek. Şu anda da planlanan çerçevede de olumlu neticeler alınmaya başladık. Münbiç ve civarında PYD/YPG unsurları çekilmeye başladı. Şu ana kadar bizim askerlerimiz orada devriye nöbetlerini ve faaliyetlerini sorunsuz şekilde yerine getiriyorlar. Beklentimiz, PYD/YPG unsurlarının tamamının Fırat'ın doğusuna çekilmesi. Özellikle Münbiç'teki yerel yönetim birimlerinde kimlerin yer alacağı konusunda da Türk ve ABD yetkilileri ile mutabık kalınacak listelerin hayata geçirilmesi." diye konuştu.
"Amerikan yönetimlerinin somut bir adım attığını görmedik"
Beyaz Saray'ın, ABD Başkanı Donald Trump'ın rahip Brunson'ın serbest kalmamasından dolayı hayal kırıklığı yaşamasına ilişkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öncelikle hayal kırıklığından bahsedeceksek Türkiye'nin ulusal çıkarları çerçevesinde yaşadığı derin hayal kırıklığını ifade edelim. Onlar bir papaz için bu ilişkileri adeta tamamen yıkma noktasına gelirken, Türkiye gibi bir ülkeyi kaybetme noktasına getirirken Türkiye'nin meşru ve acil iki temel ulusal güvenlik meselesinde Amerikan yönetimlerinin, ne Obama ne Trump yönetiminin şu ana kadar somut bir adım attığını görmedik. PKK ve FETÖ'yü kastediyorum. PKK ile ilgili olarak bize yıllardır 'PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanındayız. Anlık istihbarat paylaşımı yapacağız, yapıyoruz' gibi şeyler söylendi ama somut olarak bunların sahada yapılıp yapılmadığına baktığımızda bizi tatmin edici düzeyde işbirliğinin ortaya konmadığını maalesef görmekteyiz."
Kalın, PKK'nın Suriye kolu olan YPG ve PYD ile ilişki konusunda Amerikan yönetimlerinin tavrının da ortada olduğunu söyledi.
Münbiç yol haritasının önemsenilen bir plan olduğunu, bunun hayata geçmesi için de üzerlerine düşenin yapıldığını vurgulayan Kalın, meselenin bununla sınırlı olmadığını ifade etti.
İbrahim Kalın, "Bizim beklentimiz Amerikan yönetiminin bir terör örgütünün Suriye koluyla bağlarını tamamen kesmesidir. Bu konuda Cumhurbaşkanımız defalarca çağrı yaptı. Çok somut eylem planları önerdi. 'DEAŞ ile mücadeleyse biz bunu birlikte yapabiliriz.' dedi. Ama maalesef bunların hiçbirisi karşılık bulmadı. Doğrudan bizim ulusal güvenliğimize tehdit teşkil eden bir terör örgütüyle bu angajmanlarını devam ettirdiler." diye konuştu.
"ABD'nin adım atmaması kabul edilemez"
FETÖ elebaşının Amerika'da serbest şekilde yaşamaya, örgütün mensuplarının orada her türlü faaliyeti Türkiye aleyhine yapmaya devam ettiğini vurgulayan Kalın, charter okulları üzerinden elde edilen paranın da Türk-Amerikan ilişkilerini zehirlemek, Türkiye aleyhine kara propaganda yapmak için kullanıldığını kaydetti.
Kalın, bir hayal kırıklığından bahsedilecekse, Türkiye'nin bu konudaki hayal kırıklığının çok daha derin olduğunu dile getirerek, "Bu sadece psikolojik mesele de değil. Ulusal güvenliğimize tehdit teşkil eden iki temel meseleden bahsediyoruz. Bizim bir NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız olarak ifade ettiğimiz ABD'nin, bu konularda adım atmaması elbette kabul edilemez." şeklinde konuştu.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç'ın görüşmesine de değinen Kalın, bu görüşmenin ABD ile 15-20 gündür devam eden görüşme trafiğinin devamı olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nın mevkidaşıyla, kendisinin Bolton ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump ile görüşmesinin olduğunu hatırlatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz burada size ne dediysek içeride de aynısını söyledik. 'Türkiye'de bir yargı süreci var buna saygılı olun.' Bu çerçevede atılacak adımları yargı belirler. Bu meselenin çözümü için de biz yapıcı bir irade ortaya koyuyoruz. Ama Türkiye'nin taleplerini tamamen göz ardı edip sadece Amerika perspektifinden bakan birileri de adeta Türkiye'yi günah keçisi yapmaya çalışıyorlar. Sanki yapıcı olmayan taraf Türkiyeymiş gibi, barış ya da çözümden yana olmayan taraf Türkiyeymiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Şunu çok açık ve net ifade edelim. Biz böyle bir gerilimden, savaştan, ilişkileri kopartmaktan yana değiliz. Ama Türkiye'nin egemenliğine, yargı bağımsızlığına dönük bir müdahale, saygısızlık söz konusu olduğunda da Türkiye burada gereken tepkiyi verir."
Halkbank davasının devam ettiğini anımsatan Kalın, haksız şekilde bir kamu bankasının uluslararası piyasalardaki itibarının zedelendiğini, Hakan Atilla'nın haksız şekilde yargılanarak cezaya çarptırıldığını, onunla ilgili sürecin de hala devam ettiğini anımsattı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Şimdi bizim diğer vatandaşlarımızla ilgili de haklarımızı savunmamız gayet normaldir. Bu bizim hem en doğal hakkımızdır hem de milletimize karşı vazifemizdir. Dolayısıyla büyükelçimizde bu hususları Sayın Bolton'a aktardılar. Bu konuda bizim pozisyonumuz son derece net. Amerika tarafından yapıcı bir irade ortaya konulursa biz de elbette bu görüşmeleri devam ettiririz ve bu işin diplomatik yollardan çözümü için gerekli adımları da mutlaka gösteririz." ifadesini kullandı.
"Şu anda planlanan bir görüşme yok"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında bir görüşmenin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Kalın, "Şu anda planlanan bir görüşme yok." yanıtını verdi.
Erdoğan'ın siyasi parti liderleriyle görüşmesinin gündemde olup olmadığının sorulması üzerine Kalın, şu bilgileri verdi:
"Şu anda bu planlanmıyor ama Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı çağrının muhalefet liderleri tarafından da olumlu karşılanmış olması elbette memnuniyet verici. Bu süreci biz parlamentomuzla, hükümetimizle, iş dünyamızla, sivil toplum kuruluşlarımızla ve ilgili tüm taraflarla başarıyla atlatacağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Türkiye bu süreçten güçlenerek çıkacaktır. Bunun sonuçlarını da dün akşam itibariyle görmeye başladık. Bu iyileşme trendinin bundan sonra da devam edeceğini biz bekliyoruz. Paniğe kapılmadan, sakin bir şekilde tedbirlerimizi hayata geçiriyoruz. Bunla ilgili Cumhurbaşkanımız uygun gördüğü takdirde ve şekilde siyasi parti liderleriyle de istişareler yapabilir. Önemli olan bu süreci bizim hep birlikte, milli birlik ve beraberlik duygusu içerisinde atlatmamız.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin geçmişte de benzer kriz durumlarıyla çok karşı karşıya geldiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"17-25 Aralık'ı hatırlayın, PKK terörünün tırmandırılmasını hatırlayın, en son iki yıl önce 15 Temmuz hain darbe girişimini hatırlayın. Bütün bu hamleler yapıldığında, 'Türkiye ekonomisi çöktü', 'ülkenin kurumları dağıldı', 'devlet ortada yok' algılar hep yaratılmak istendi. Hamdolsun milletimizin iradesi, basireti ve Türkiye Cumhuriyetinin başındaki güçlü liderliğin ortaya koyduğu vizyonla bu sorunların hepsi aşıldı. Bu da bir şekilde aşılacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buradan bizim çıkartacağımız birtakım dersler var. Dolar baskısında kurtulmaktan serbest piyasa kurallarının tutarlı bir şekilde uygulanmasına, kendi milli sanayimizin güçlendirilmesinden ticaret alternatiflerimizin artırılmasına kadar birçok alanda bize yeni imkanlar, yeni fırsatlar sunacaktır. Şu anda Türkiye bu krizi fırsata dönüştürmek üzere. Bu yönde atılan adımlar da bu krizin fırsata dönüşeceğinin işaretlerini zaten veriyor."
Muhabir: Aynur Ekiz, Ayşe Şensoy Boztepe, Merve Yıldızalp, Özcan Yıldırım