Çocukların izlediği filmlerin onların karakterlerinin oluşumunda en önemli etkenlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bizim neslimizin tüm güzel hasletlerini diğer etkenlerin yanında çocukken izlediğimiz birbirinden güzel çizgi film ve dizilere de bağlıyorum.
40-50 yıl önce izlediğimiz çizgi filmleri hatırlayalım
Heidi, dedesiyle birlikte dağdaki küçük kulübede zorluklar içinde yaşamasına rağmen mutlu olmayı başarır, çevresine neşe saçar, yaşam enerjisiyle çocuklara ilham olurdu. Biz ondan mutlu olmayı, zorluklarla baş edebilmeyi, hayata pozitif bakmayı, kanaatkâr olmayı öğrendik.
Arı Maya kırlarda dolaşırken karşılaştığı birçok sorunu çözer, zor durumda kalan hayvanlara yardım ederdi. Bu süreçte arkadaşı Bily ile birlikte hareket eder kendinden daha saf olan arkadaşının hatalarını tolere eder onu korur ve gözetirdi. Sorunları çözerken çevresindeki diğer varlıklardan yardım alırdı.
Biz ondan iyi birey olabilmeyi, başkalarına yardımı, kendinden zayıf olanları gözetmeyi, sorunları çözerken başkalarından yardım almayı, daha birçok şeyi öğrendik.
Vikingler’de küçük Vickie, büyüklerin karşılaştığı sorunları çözerdi. Biz ondan aklımızı kullanmayı, sorunları çözmenin pratik yollarını bulmayı, başkalarının düşüncelerini önemsemeyi öğrendik.
Şirinler, Gargamel’in kötülüklerine karşı dayanışma içinde hareket ederdi. Onların sayesinde zorluklara karşı birlikte mücadele etmeyi, bireyler arasındaki farklılığın bir zenginlik olduğunu ve bundan yararlanmak gerektiğini, iş bölümünü, arkadaşlığı, toplumsal rolleri öğrendik.
Tarzan, yaşamış olduğu ormanda maceradan maceraya koşar, ormanı korur, her bölümde başı derde girmiş olan hayvanları içinde bulundukları zor durumdan kurtarırdı. Biz ondan cesur olmayı, tabiatı korumayı, canlılara yardım etmeyi öğrendik.
Redkit, kötülük yapan insanlarla tek başına mücadele eder ve onları yenmeyi başarırdı. Biz ondan yalnız da olsak kötülüklere karşı mücadele etmeyi, onları kontrol altında tutmayı öğrendik.
Taş Devri’nde Fred ve Barni’nin arkadaşlığı, komşuluğu, aile dostluğu ele alınırdı. Biz onlardan arkadaşlığın, dostluğun, komşuluğun, iyi kötü günlerde birlikte olmanın önemini öğrendik.
Polyanna, Şeker Kız Candi, Nils ve Uçan Kaz, daha niceleri…. İzlediğimiz tüm çizgi filmler çocukların daha iyi insanlar olabilmesi için hazırlanmış birer araçtı.
Günümüzde çizgi filmlerin eskisi kadar iyi olmadığı aşikar. Karakterlerin çoğu gerçek canlılar değil, ucube yaratıklar. Yerli yapım güzel çizgi filmler de çıktı ama bu konuda çok geç kalındı. Senaryolar çocukların ilgisini çekecek türden değil bu yüzden çocuklar televizyon yerine bilgisayar oyunlarında zaman geçiriyor.
Çocuklar, bu oyunlarda tanımadıkları kişilerle takımlar oluşturup yine tanımadıkları karşı takımdaki insanları ya da canlıları öldürerek zaman geçiriyorlar. Oyunların çoğu şiddete yönelik. Bazı oyunlar ise yarışmaya dayalı. Tüm zamanını bu oyunlarla geçiren çocuklar karşı tarafa zarar vermeyi, en kısa sürede onları yok etmeyi, ezip geçmeyi düşünüyor; işte bu durum onların hayata bakış açıları son derece olumsuz hale getiriyor.
Başkalarına yardım üzerine kurgulanan çizgi filmleri izleyerek yetişen bizler, hayatımızın odak noktasına başkalarına yardımı, sevgiyi, saygıyı, merhameti, faydalı olmayı, zorluklarla mücadele etmeyi, pes etmemeyi, her şeye rağmen ayakta durabilmeyi, fedakarlık yapabilmeyi, dostlarını, komşularını gözetmeyi koyarken yeni nesil öldürmeyi, yok etmeyi, zarar vermeyi, galip gelemeyi hayatının odak noktasına koyuyor. İşte iki nesil arasındaki duygusal uçurumun en önemli sebeplerinden biri bu.
Ne yapılmalı?
Çocuklara şiddet içerikli dijital oyunlar oynatılmamalı, böyle çizgi filmler izlettirilmemeli. Bizim çocukluk dönemimizde olduğu gibi çocukları iyiliğe, yardıma, birlikte kardeşçe yaşamaya, yönlendirecek dijital oyunlar yapılmalı. Çok öldürenin en popüler olduğu oyunlar yerine en çok hayat kurtaranın popüler olduğu oyunlar kurgulanmalı.