YGS’de yaşanan “şifre skandalı” sonrasında, alelacele basın toplantısı düzenleyen ÖSYM Başkanı Ali Demir, ısrarla ÖSYM’ye güvenilmesini istedi. Tıpkı bir önceki ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağangibi. KPSSskandalı gündeme geldiğinde, Yarımağan da kesinlikle soruların dışarı sızdırılmadığını söylemiş, ÖSYM’ye güvenilmesini istemişti. Ama bir hafta sonra önceki kendisi istifa etmek zorunda kaldı, sonra da sınav iptal edildi.
Ankara’ya gidip, dünkü basın toplantısını yerinde izleyince, aynı tablo gözümün önüne geldi. ÖSYM Başkanı, günlerdir kamuoyunun konuştuğu şifre iddialarına öyle ya da böyle açıklama getireceğine, lafı evirip çevirip ÖSYM’nin yıpratılmaması ve ÖSYM’ye güvenilmesi gerektiği noktasına getirdi. Bunu yaptıkça da kafalar daha da karıştı, güven daha da azaldı.
Başkan, dünkü basın toplantısında, ‘Şifreleme, çalınma, sızdırma gibi sınavın güvenirliğini tartışmalı hale getirecek, hiçbir olağanüstü durum yok’ diyeceğine, “Bağımsız uzman bir kadro oluşturduk, tüm iddiaları inceliyoruz, sonuçları da en kısa zamanda kamuoyu ile paylaşacağız” deseydi, çok daha inandırıcı olurdu.
Çernoblkazasından sonra, çay içip, kanserojen hiçbir tehlike yok diyen Sanayi Bakanı Cahit Aral, o dönemde ne kadar güven verdiyse, Demir de dün o kadar güven verdi, o kadar yürekleri rahatlattı...
Neden güven vermedi?
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, İTÜ’de tekstil hocasıydı. Dolayısıyla istatistik ve yazılımkonusunda uzman değil. Görünen o ki 6 aylık sürede, bu konulara yeterince hâkim olamamış ki, sık sık yardımcılarından destek almak zorunda kaldı ama o da yeterli olmadı.
İşte güven vermeyen açıklamalarına yönelik bazı anektodlar:
- Matamatik sorularında bir şifreleme olduğunu bir ilkokul öğrencisi bile soruları incelediğinde görebiliyor. Ama nedense ÖSYM Başkanı bu konuda hâlâ kararsız. Bir var dedi, bir yok dedi. Var deyince de de peki Matematik testinde olduğu gibi diğer testlerde de şifreleme var mı diye sorduk. Tabii ki var dedi. Hatta aynı şekilde, Matematik’te rakamları küçükten büyüğe doğru sıralayın, eşleşen doğru cevap olacaktır dedi. Ama Türkçe’deki sorulardan sadece birkaçının rakamsal olduğu hatırlatıldığında işte o zaman akıllara durgunluk verecek bir tespitte bulundu. Ondaki şifre de harf sırası ya da cümlelerin uzunluğu, kısalığına göre olabilir dedi. Hemen anında böylesi bir şifreleminin hem mümkün olmadığı hem de sonuç vermediği hatırlatılınca da topu taca attı.
‘Cevabı bizde kalsın’
- Başkan Demir, her aday için farklı bir kitapçık oluşturulduğunu söyledi. Yani bir milyon 700 bin adayın her biri için soruların ve seçeneklerin yerleri değiştirilerek ayrı ayrı yeni kitapçık hazırlandı. Bu durumda bir milyon 700 bin farklı cevap anahtarının olması gerekiyor. Kendisine bu soruldu. Ve yine herkesi hayrete düşüren şu cevabı verdi: Hayır o kadar cevap anahtarı yok!
Peki ne kadar sorusuna da, ‘Onun cevabı da bizde kalsın’ yönünde kafaları daha da karıştıran bir cevap verdi.
- Basın toplantısı devam ederken kendisine bir not geldi ve herkesin tüm soru cevaplarını göreceğini söyledi. ‘Altyapı hazır, 12.00’den itibaren her isteyen ÖSYM’nin internet sitesine girip bütün soru kitapçıklarını görebilir’ dedi. Isararla tüm soru kitapçıklarının görülüp görülmeyeceği iki kez daha soruldu ve her defasında ‘Evet görülecek’ dedi. Ama akşam geç saatlere kadar bırakın diğer adayların soru kitapçıklarını, adaylar kendi soru kitapçıklarını bile yoğunluk ya da server bağlantısı kurulamadığı gerekçesi ile göremedi. Ne zaman görüleceğine ilişkin bir bilgi ise hâlâ yok. Daha da ilginci, sınava girmeyen adaylara yönelik herkese açık bir sistem de oluşturulmuş değil. Arada şanslı olup görenler yok mu? Belli illere ve belli ilçelere yönelik listeler görülmüş ama biz bu şansı hâlâ elde edemedik.
- ÖSYM Başkanı’na duyulan güvenin sarsılmasına neden olan soru-cevaplardan birisi de, şifrelemenin geçen yıllarda da olup olmadığı yönündeydi. ‘Aynı şekilde vardı’ dedi ama ‘Aynı sistemi uyguladığınızda sonuç almak mümkün değil’ deyince de yine topu taca attı.
Puanlar da açıklanacak mı?
- Peki soru kitapçıklarını internete koyacağını açıklayan ÖSYM Başkanı, adaylara yönelik puanları da yine herkese açık hale getirecek mi? Onu zaman gösterecek. Çünkü hepsini değil sadece bazılarını kamuoyu ile paylaşırız dedi. Oysa inandırıcılık açısından hepsinin herkese açık olması gerekir. Çünkü KPSS skandalında ful çeken adayların sınavları iptal edildi, haklarında dava açıldı. Bu yüzden bundan sonraki kopya olaylarında kesinlikle ful çeken çıkmaz. Ayrıca zaten 40 sorudan 30, 35’ini yaparak da en iyi üniversitelere girilebiliniyor.
- Genelkurmay’a ait en gizli belgelerin bile bulunduğu kozmik odalara girildiği hatırlatılarak, ÖSYM’nin uluslararası güvenirliği ve yazılım konusunda uzmanlığı olan bir denetleme şirketine kapılarını açıp açmayacağı da soruldu. Güvenlik nedeniyle değerlendirileceği ifade edildi.
- Peki sınavda adaylara dağıtılan kitaplarda farklı şifrelemeler oldu mu? Başkan Demir, tıpkı basına verilen soru kitapçığında olduğu gibi diğerlerinde de şifreleme olamayacağını ifade etti. Ama görünen o ki soruların tümü kamuoyuna açıklandığında eminiz ki çok daha farklı ipuçları ortaya çıkacak.
lİstanbul’un bazı ilçelerinde, bazı salonlarda sadece kız öğrencilerin sınava alındıkları hatırlatılarak da peki bu konuda mı tesadüf, buna benzer yazılım sınav kitapçıklarına yönelik iddiları da getiriyor, siz ne diyorsunuz sorusuna da, ‘ÖSYM’ye güvenin’ yanıtının ötesinde tatmin edici bir cevap gelmedi.
Şifreleme, tesadüf mi, yazılım mı?
- Demir, basın toplantısının ilerleyen saatlerinde, şifreleme bir var dedi bir yok dedi. Peki Matematik testinde ortaya çıkan bu dizin nasıl gerçekleşti? Ona da ayrıntılı bir açıklama getiremedi. Oysa uzmanlık alanı şifreleme olan uzmanlar, şu iki soruya cevap arıyorlar ki, devamı gelsin:
“1- Bu kadar ince düşünülmüş bir şifre sistemi tesadüfle açıklanabilir mi?
2- Böyle ince düşünülmüş şifre sistemi organize olmadan hazırlanabilir mi?
Bu sorular yanıtlanınca başka sorular da var ama hele önce bunlar bir yanıtlansın.”
Özetin özeti: Sınav tekrarını herkesten çok biz istemiyoruz. Çünkü KPSS’de adaylar üzerinde yarattığı yıkımı, çok yakından gördük. Üniversite adayları da böylesi bir faciaya hazır değil. Ama tüm bu tedirginlikler, şifreleme skandalını örtbas anlamına gelmez. YÖK’e ve MEB’e düşen görev, bir an önce bağımsız bir denetleme kuruluna, olup bitenleri acilen inceletmek olmalıdır. Yoksa bu tartışmaların önü arkası kesilmez!..
milliyet