Milliyet Gazetesinden Tolga Şardan'ın aktardığı bilgilere göre:
FETÖ üyelerinin, 17-25 Aralık süreciyle birlikte cep telefonlarında kullanmaya başladığı Bylock, kullanıcının, cemaat üyesi ya da cemaatle doğrudan bağlantısı olduğunu gösteren en ciddi delil olarak tanımlanıyor halen.
Darbe girişiminden hemen sonra FETÖ üst yönetiminin, "Bylock silinsin, telefonlar formatlansın" talimatını vermesi, gözaltına alınan FETÖ üyelerinin telefonlarını formatladıkları veya yenilediklerinin ortaya çıkarılması, Bylock'un FETÖ'nün aidiyetini gösteren en önemli karine oldu.>
Litvanya'daki ana servis sağlayan sistemden elde edilen verilerden kimlerin Bylock kullanıcısı olduğu belirlendi. Bu tespitlerin operasyonlara dönüştürülmesiyle, FETÖ üyeleri olarak yakalanarak tutuklandı.
MİT bilişim uzmanlarının gayreti ile günışığına çıkartılan bu sistemle, özellikle FETÖ'nün devletteki örgütlenmesinin kodları çözüldü. Hemen tüm devlet kurumlarında "yuvalanan" binlerce FETÖ mensubu, Bylock sayesinde "makam ve mevkilerine bakılmaksızın" gözaltına alındı.
Daha önce MİT tarafından iki kez devlet kurumlarına "adli ve idari işlem yapılması" talebiyle ulaştırılan Bylock kullanıcı listeleri özellikle FETÖ veya FETÖ'yle bağlantılı kişi ya da gruplarca "sulandırılmaya" çalışıldı.
Listelerin yanlış veya hatalı biçimde hazırlandığı iddiaları gündeme getirilerek Bylock'un, FETÖ'nün simgesi olmaktan kurtarılma girişimleri oldu.
Özel 'arama motoru'
Bu iddiaların önüne geçilebilmesi ve soruşturmaların daha sağlıklı yürütülebilmesi için soruşturmacı birimler yeni bir uygulamaya geçti.
MİT, ilk aşamada iki kez hazırladığı listeleri hem ilgili kurumlara hem de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'ne göndermişti. Bu listeler 81 il emniyet müdürlüklerine gönderilerek, savcılıklarca adli soruşturmalar başlatılıyordu. Listelerin dışındaki isimlerin Bylock kullanıcısı olup olmadığı netleştirilemiyordu.
Ancak, Emniyet İstihbarat Dairesi'nin son terör olaylarındaki gelişmelere yoğunlaşmasıyla, işlerin hızlandırılması için MİT, çözdüğü 215 bin kişilik isim listesi bu kez doğrudan tek elde toplanması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
Başsavcılığın kontrolünde olan listeler, 81 ilden yerinde ve daha kolay işlem yapılması amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi'ne (KOM) yönlendirildi.
KOM Dairesi, 215 bin kişilik bu listeyi, Google arama motoru benzeri bir bilgisayar yazılımıyla doğrudan 81 il emniyet müdürlüğünün kullanımına açtı.
Şimdi, illerde özel yetkilendirme yapılan 2-3 kişilik polis ekibi, adli soruşturmalarda ismi geçen FETÖ üyelerinin Bylock kullanıcısı olup olmadığını bu arama motorundan tarama yaparak tespit etmeye başladı.
Açığa alınan, müfettiş raporlarında isimleri geçen, haklarında ihbar olan, FETÖ okullarıyla, Bank Asya'yla, FETÖ medyasıyla teması olanlar, polis soruşturmalarında isimleri geçenler, tanık / gizli tanık / itirafçı ifadelerinde adı geçenler, artık Ankara ile yazışma veya görüşmeler yapılmaksızın, bilgisayar programını kullanmaya yetkilendirilen polisler tarafından anında Bylock arama motorundan taranıp isimleri belirleniyor.
Bu uygulama aynı zamanda, gizlilik ve kontrol edilebilmeyi kolaylaştırdı.
FETÖ mücadelesinde yeni birim
FETÖ'yle mücadele sürecinde yeni bir gelişme daha var.
FETÖ'nün devlet ve toplum üzerindeki etkinliğinin sona erdirilmesi amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi ile İstihbarat Dairesi'nde iki özel şube kurulmuştu.
Şimdi, özellikle FETÖ'nün can damarı olan finans kaynaklarının kurutulmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yürüten EGM Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi'nde FETÖ'yle mücadele için özel şube kuruldu.
"Ulusal Güvenliği Yönelik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü" adıyla faaliyete geçen bu yeni birim,
15 Temmuz sonrasındaki darbe soruşturmalarında önemli çalışmalar yapan KOM Dairesi'nde, sadece FETÖ'nün finansal kaynaklarının kurutulmasına yönelik ülke genelindeki çalışmaları yürütücek.
Tek çatı altında
Bu noktada, küçük bir detayı hatırlatmakta fayda var.
Emniyet içinde FETÖ'yle mücadeleye karşı çok önemli çalışmalar yürütülüyor.
17/25 Aralık'tan sonra Emniyet teşkilatının yaptıkları ortada. Diğer kurumlar, en az emniyet teşkilatı kadar çaba göstermiş olsaydı, 15 Temmuz süreci yaşanmayacaktı.
Ama emniyetin ilgili birimlerinin, Hükümet ve Genelkurmay başta olmak üzere devlet kurumlarını uyarmasına karşın 15 Temmuz engellenemedi. Oysa, engellenebilirdi.
Emniyetin geçmişte adli yargınin desteğiyle FETÖ merkezli yaptığı bazı "deşifrasyon çalışmaları"nın ne kadar önemli olduğu bu süreçte daha net göründü.
Bu noktada, Emniyet teşkilatı içinde ayrı birimlerde çalışmalar yürüten FETÖ'yle mücadele birimlerinin, yine Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde "tek çatı" altında toplanmasında büyük fayda var.
Şu anki sistemde, henüz ortak bir veri tabanı tam oluşturulamadı.
FETÖ ile mücadele eden birimler çalışmalarını ortak bilgi havuzunda toplamakta zorlanıyorlar.
Daire başkanlığı stasünde kurulacak yeni bir birim, mücadeleyi çok daha ileriye taşıyacaktır.
Milliyet