Hele hele bir de evde çocuklarının başında duracak birisi yoksa, tatil eşittir sorun anlamına gelebiliyor.
Yaz kamplarına, akraba yanına ya da tatile giden öğrenci sayısı, devde kulak. Pek çoğu adeta eve hapis olacak ve günlerini ya televizyon ya da bilgisayar ekranının başında geçirecek. Bir süre sonra da öflemeye puflamaya ve birkaç hafta sonra da ebeveynlerinin başının etini yemeye başlayacaklar.
Öğretmenlere uzun tatili çok gören ve yaz tatillerini kuşa çevirmek için elinden geleni yapan MEB, niye öğretim süresini uzatmıyor?
Madem ki eğitimde hamle zamanı, gelin o zaman dünyanın en kısa eğitim süresinden ve ikili öğretim utancından da kurtulalım. Belki o zaman öğretmenlerle, uğraşılmaktan vazgeçilir!..
Zayıfı olanlar üzülmesin
Türk eğitim sisteminde başarılı olmanın faturası, kendini köreltmektir, asosyalleştirmektir diyenler çoğunlukta. Sınav şampiyonları, okul birincileri hayatın neresinde diyenler de var. Haklı oldukları noktalar da var, haksız oldukları, abarttıkları konular da.
Evet, teste dayalı ezberci sistem yaratıcılığı köreltiyor. Bu kesin. Ama çalışma disiplini de kazandırıyor. Sınavlar yüzünden 4, 5 seçenekli düşünmenin ötesine geçemedikleri için risk alamıyorlar ve bu yüzden de hayatta çok uç noktalara gelemiyorlar. Bu da doğru ama parlak cv’leri her zaman olmasa da hâlâ etkili...
Gelelim karnesinde kırık olanlara: Okul sisteminin içinde boğulmamaları, iyi ama zamanlarını nasıl değerlendirdikleri de bir o kadar önemli. Örneğin ders için harcamadıkları o zamanlarını nasıl doldurdular? Müzikle mi, sporla mı, okuyarak mı, ilgi alanlarına yönelik farklı donanımlar kazanarak mı? İşte bu çok önemli. Eğer zamanlarını dolu dolu geçirdilerse, hayata atıldıklarında bir adım önde olacakları kesin. Yeter ki, ne yaptıklarının farkında olsunlar ve okula küsmesinler...
Peki geleceği, geleceğe bırakıp, bugün ne yapmak gerekir?
Bugünkü sistemde zaten sınıfta kalmak yok gibi. Kaç zayıfınız olursa olsun, not yükseltme sınavlarında biraz gayret göstermek yeter de artar.
Anne-babalar olarak, sizler, kızma yerine moral verin, öğrenciler de, yıl boyunca yattıkları için biraz çalışıp, yaz tatilini hak etsinler.
Yoksa, tek dersten bile eylüle kalsalar, yaz tatili burunlarından gelir, bizden hatırlatması!..
Karne öğrencinin mi yoksa?
Karneler, her ne kadar öğrencilerin başarı ya da başarısızlığının aynası gibi algılansa da, aslında hepimizin bir boy aynası.
Milli Eğitim’in, velilerin, medyanın, öğrencinin yani hepimizin.
Öğrenciler aslında sahaya çıkıp top koşturan futbolcular ya da dizilerdeki sanatçılar gibi. İyi bir teknik kadro ve altyapı ya da iyi bir senaryo olmadan, kim ne yapabilir ki?
Aynı şekilde, evde huzur olmadan, okul da iyi öğretmen bulamadan, doğru düzgün bir müfredat olmadan, en önemlisi de motivasyon yaratılmadan öğrenciler ne yapsın ki!..
Öğretmenlere sabır diliyoruz
Öğretmenler, muhtemelen, hiçbir dönemde, bu öğretim yılında olduğu gibi demoralize bir süreç yaşamamışlardır. Sürekli itilip kakıldılar, sıradanlaştırıldılar, hiç hak etmedikleri sözlere muhatap oldular. Şu anda kendilerine bir dokunun bin ah işitin. Oysa onların da söyleyecek çok sözleri var. Özellikle de eğitimin gidişatı hakkında. Ama ne yazık ki, hiçbir zaman siz ne düşünüyorsunuz diye ciddiye alınmadılar.
Örneğin 4+44’te, örneğin FATİH’te, örneğin seçmeli dersler ve serbest kıyafet konularında.
Reformlara karşılar mı? Kesinlikle hayır. En çok isteyen onlar. Ama artık ne yapılacaksa doğru düzgün yapılsın, bir sonraki bakan tarafından kaldırılmasın istiyorlar. Çünkü yaz-boz tahtasına dönen eğitim macerasının faturası hep onlara çıkıyor...
Bu aşamada öğretmenlerimize bol sabırlar diliyoruz...
Özetin özeti: Gelecek öğretim yılı, geçmiş öğretim yıllarından çok farklı olacak. Tatil sonrası, sürprizlere hazır olun...
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet