Ne güzel günlerdi o günler.
Velinin itimadı tamdı öğretmene.
Bu güven neticesidir ki veli her gün okula damlamaz, her şeyi sorgulamaz, olur-olmadık yerde burnunu sokmazdı okul işlerine.
Şimdi siyasilerin şımarttığı bir veli profili ile karşı karşıyayız.
Bir telefon açmaları, bir mail atmaları öğretmen hakkında soruşturma açılması için yeterli oluyor.
İnsaf yahu, öğretmen de insan, onun da çocuğu var.
Hocaya bu zalimce bakış neden?
***
Öğretmen saygı uyandırırdı veli nezdinde.
Hiçbir velinin aklının ucundan geçmezdi öğretmeni sorgulamak.
Önce veli saygı duyardı öğretmene sonra da çocuğunu hocalarına saygı duy diye ikaz ederdi.
Evde okuldan ve öğretmenlerinden şikâyet eden çocuğa pek itibar edilmezdi.
Kesinlikle “ben yarın okula gelir o öğretmenin ağzını cart diye yırtarım” denmezdi.
***
Velinin bu derece ileri gitmesinde ne yazık ki okul idarecilerinin de payı var.
Okula gelen her veli Müdür Odası’na alınıp kemali ciddiyetle dinlenip haklısınız demek bir müdürün yapması gereken bir tavır olmasa gerek.
Öncelikle velinin amacı nedir, konu hakkında veli ne derece haklıdır bunu anlaması gerekir idarecinin.
Bir müdür her halükarda tasarruf hakkını öğretmen hakkında kullanmalıdır.
Velinin de okula kadar gelmesi fırsat bilinerek eğitim merkezli güzel ifadelerle varsa öfkesi yatıştırılmalı ve uzlaşı tavsiye edilmelidir.
Aksi şekilde davranan idareciler aslında kendi kuyularını kazmaktadırlar.
***
Kabul edelim ki veli artık dünkü veli değil.
Eti senin kemiği benim mantığı tedavülden kalkalı çok oldu.
Zenginleşen, sosyal statüsü değişerek gelişen ebeveynler, okulu ve öğretmeni sorgular hale geldi.
Burada öğretmenin yapması gereken sorgulama bilincini okul ve öğretmen üzerinden eğitim üzerine sevk etmesidir.
Artık ebeveynlere çocukları üzerinden eğitim hakkında mesajlar vermemiz gerekiyor.
Onlara, eğitimin araçsallaştırılarak devletin ideolojisini kitlelere aktarma aracı olamayacağını söylememiz gerekiyor.
Okulların çocuklarımızın isteyerek gittikleri, neşeyle ayrıldıkları kurumlar olması için öncelikle fiziken gelişmeleri gerektiği anlatılmalıdır.
Ders öğretmen ve müfredat seçme hakkına artık sahip olmamızın vakti gelmiş olmalı.
Bir veli şunu demeli.
“Ben çocuğumun kafasının saçma sapan ideolojilerle, devri geçmiş ilke ve inkılaplarla doldurulmasını istemiyorum. Ben çocuğumun çağcıl gelişmelerle hayatta karşılığı olan bilgilerle donatılmasını istiyorum. Ben öğretilmiş köle değil hür düşünce sahibi bir birey olmasını talep ediyorum.”
***
Velinin okula ilgisi sadece çocuğunun notunu yüksek tutma amacına matuf olmamalı. Okulun şartlarının daha iyiye yönlendirilmesi için ben hangi katkıyı yapabilirim anlayışıyla yaklaşılmalı. Şüphesiz belirli kurallarla disipline edilmeyen ilgi çığırından çıkarak velinin okulu yönetmesine kadar varabilir. Mesela bir insan istediği an bir konfeksiyon atölyesine girebilir mi? Ya da bir salça fabrikasına?
Disipline edilmeli derken şunu kastediyorum. Dış kapıda güvenlik elemanı olduğu halde veli okula girmiş herhangi bir yaka kartı yok, öğretmenler odasının kapısına kadar gelmiş, derse yönelen öğretmeni yakalamış kendi çocuğu ile ilgili şeyler söylüyor. Kul hakkı yediğinin farkında değil. Koca bir sınıf öğrenci o sırada öğretmenini bekliyor. İdareciler bu çarpıklığı düzeltme adına bazı kurallar koymalı.
Hülasa değişen veli profili öğretmeni hatta okul idaresini zorlayıcı bir kabiliyete bürünme noktasına geldi. Veli meselesini yeniden düşünmeliyiz.