"Birileri Ehliyet Ve Liyakati Mensubiyet, Sadakati İse Biat Olarak Algılıyor"

Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 No'lu Şube Başkanı idris Şekerci'nin MEB Yönetici Atama Taslağı üzerine kaleme aldığı "EHLİYET LİYAKAT VE SADAKAT" yazısına cevap, Türk Eğitim-Sen Adana 1 No'lu Şube Başkanı Durdu Mehmet Girgeç'den geldi. İşte o yazı:

TELAŞ, PAÇADAN SIZMAYA BAŞLAMIŞ!
BİRİLERİ EHLİYET VE LİYAKATİ MENSUBİYET, SADAKATİ İSE BİAT OLARAK ALGILIYOR.

Liyakat kelime anlamı itibariyle “layık olma, yeterlilik, yetenek” gibi kavramları ifade eden sadakat ile bağlantılı son derece özel bir kelimedir. Feraset ile cehalet, aydınlık ile karanlık arasındaki zıt bağın aksine, liyakat ile sadakat arasında çok derin ve özel bir bağ vardır. Kişiler de bu bağ özelinde kendisinin nasıl bir değere sahip olduğu konusunda şüphesiz ki gerçekçi bir fikre sahiptir.

Sadakatsiz bir liyakatın ne tür sonuçlar doğuracağı gerçeğini maalesef ki yaşamış bir millet olarak sadakat kelimesinin içini “Devlete olan sadakat!” şekliyle doldurmak da bir zarurettir. Kişiye sadakat, vakfa sadakat ya da sendikaya sadakat maskesine sığınıp liyakatsizliği seçenler için, Devlette liyakati esas almak adına atılan her olumlu adımda kaybetme korkusu ve kaygısıyla yaşama fikri maalesef bir tercih değil aksine mecburiyettir. Bugün için liyakat üzerine en son söz söyleme hakkına sahip olanların yaptığı liyakat vurgusu da sadece bu mecburiyetin ve telaşın bir göstergesidir.

Telaş, paçadan sızmaya başlamış! Sendika görünümlü oluşumun bir şube başkanı MEB Görevde Yükselme Yönetmeliğinde ‘sınavla atanmış olma’ şartı üzerinden MEB’e eleştiri yönelterek, 2014 döneminde mülakatla işbaşına getirilen yöneticiler üzerinden bir sahte kahramanlık hikayesi yazmaya heves etmiş. Ne şekilde olursa olsun hak ediş biçimine bakmaksızın, arzulanılan her ne ise onu bir şekilde ele geçirme iştahı, yöneticiliğin vizyon geliştirme kaynağı değil makam ele geçirme kaynağı; yükselmeninse başarı değil ilişkiler kaynağı olması durumudur. Adamını bulanın yönetici olduğu, ulufe dağıtılır gibi makamların dağıtıldığı, torpilin ve haksızlığın ayyuka çıktığı, puan listelerinin mülakatlardan önce notere tasdik ettirildiği rezil bir dönemi, sadakat kelimesi ile süslemek; iyilik yaptığı an mükafat bekleyen kamusal alanın tefeci zihniyetinde ayyuka çıkan bir telaşın göstergesidir. 

O döneme ve o dönemin kahramanlarına(!) sahip çıkmak “O dönemde Fetö ne kadar etkindi?” sorusuna cevaben bugün için sorgulanması gereken en önemli durumdur! Her yere sızan bu örgütün, mülakat komisyonlarındaki durumu da bu pencereden incelenmek zorundadır? Orada derin bir hakikat yatmaktadır! Çünkü devletin en mahrem kurumlarına konuşlanmış olan bu melanet örgütün, ülkemizin en büyük kurumu olan ve yetmiş binden fazla yönetici pozisyonu olan MEB’in yönetici atama sürecine kayıtsız kaldığını düşünmek ne derece makul bir tutum olur?
Herkes için demek yanlış olur ama kaynağı mülakat pınarına sahip bir güruh için, neymiş efendim yönetici sınavından belki başarıyla geçerek atanmamışlar ama millet nezdinde ve hak nazarındaki sınavdan alınlarının akıyla çıkmışlar! Alınlarının akıyla çıkanlar kimler derseniz; gezi olaylarına karışan, onlara lojistik destek sağlayan ve fetöcü oldukları için 2014 yılında görevden alınan okul yöneticilerinin yerlerine yönetici olanlarmış! O dönemde görevden alınan yöneticilerin tamamını böyle bir yaftayla suçlamak; yazık! 2014 rezaletini güya gezi ve fetö mücadelesiyle aklamaya çalışmak, kul hakkı gasp edilerek çalınan makamlara kılıf ayarlamaktır. 2014 rezaletinden sonra oluşturulan mülakat komisyonlarında etkili olduğu kuvvetle muhtemel olan fetö organizasyonundan kimlerin nemalandığının sorgulanması, bu sorgulama neticesinde mülakatlarda yüksek puan verilenlerin sendikal dağılımlarına bakıldığında ve ortaya çıkan fotoğrafın ve kirli ittifakın görüleceği de bir gerçektir. Mesela 2016 yılında İstanbul’da yönetici mülakatları için 9 komisyon kuruldu, bu komisyonlar 45 kişiden oluşuyordu. Komisyon üyelerinin tamamına yakını Malum-Sen üyesi idi. Komisyon marifetiyle 90 ve üzeri puan verilen 224 kişi vardı. Bunların 197’i bir sendika üyesiydi. 86 kişiye de 100 tam puan verilmişti. Bunların da 81’i yine aynı sendika üyesiydi. Veya 2017 yılında yapılan mülakatlarda komisyonlar Rize’de 33 kişiye 90 ve üzeri puan verdi. 33 kişinin 29’u yine aynı sendikanın üyesi idi. Bunu nasıl okuyacağız?

Memleketin her bir evladının, vatanın ve milletin birliği adına verdiği mücadele doktor, hakim ya da okul yöneticisi olmanın değil vatandaşlığın bir görevidir ki vatandaşımız makam için değil vatan için mücadele vermiştir. Ama yine pasta gibi görmüşler verilen mücadeleyi ve pastaya sahip çıkıvermişler. Ne çok seviyorlar her olaydan kendilerine hisse çıkarmayı, ne çok seviyorlar birilerine çamur atmayı, ne çok seviyorlar bu milletin hep birlikte verdiği mücadelede okçular tepesini ganimet için terk etmeyi ve belki de en önemlisi de ne çabuk unutuyorlar geçmişlerini!
Bugün, 2014 mülakat ahlaksızlığını güya “Gezi provakotörlerini ve fetöcüleri temizlemek” adına kutsayan bu zihniyetin geçmiş reflekslerini kamuoyu hafızası çok iyi hatırlıyor. Bugün liyakat ve sadakat nutukları atanlar, Türk Eğitim Sen 2010 KPSS hırsızlığını suçüstü yaptığında hırsızlığı ört bas etmeye ve hırsızları aklamaya çalışıyorlardı. 2010 referandumunda fetö elebaşı "Mezardakileri kaldırıp 'Evet' oyu kullandırmak lazım" diye çağrı yaparken bu mülakat cengaverleri de sendika binalarına “Nikahımızda bile bu kadar iştahla evet demedik” pankartları asıyorlardı. Türk Eğitim-Sen Çözüm Süreci’ni İhanet Süreci olarak nitelendirip her yerde milli duruş ortaya koyarken sendika görünümlü bu yapının Genel Başkanı AKİL AKİL Anadolu’yu geziyordu. Devletimiz, dersaneler üzerinden fetö ile alenen ve yoğun bir mücadeleye girmişken yine bu güya Devlete sadakat gösterdiğini iddia eden sendikanın Genel Başkanı fetö elebaşına sosyal medya hesabından serenat yapıyordu. Şimdi bu sendika görünümlü oluşumun bir şube başkanı da kalkmış “Ehliyet, liyakat ve sadakat” vurgusu üzerinden 2014 sürecinde sadece mensubiyetleri üzerinden makam sahibi yapılmış bazılarını kutsamaya gayret ediyor. Sanırım bu zevat; ehliyet ve liyakati mensubiyet, sadakati de biat olarak algılamakta.

O kadar arsızlaştılar ki; susup ayıplarıyla otursalar, eğitim kamuoyu ona bile razı gelecek. Ama ibret ve hayretle izliyoruz ki, hem suçlular hem de arsızlar. Sendika görünümlü oluşumun İstanbul şube başkanlarından birisi çıkmış “yöneticileri sınavlı sınavsız” diye ayırmış olması üzerinden Bakanlığı eleştiriyor. Oysa ki, tüm eğitim kamuoyunun ortak kanaatidir ki, yıllardır mülakatlarda yaşanan rezillikler neticesinde kariyere karşı güvenin yeniden sağlanması, torpilli atamalar sonrasında bozulan çalışma barışının yeniden tesisi ve liyakatsiz kişilerin yetkilendirilmesi neticesinde bozulan kurum kültürünün onarımı için sınavlar önemlidir. Çalışanların başarısının ödüllendirilmesi, kişisel kariyerin liyakat ve başarı üzerinden oluşturulması ülkemiz adına gurur verici bir fotoğraftır. Hak mücadelesi veren bir sendika yetkilisinin liyakat ve başarı kriterinden rahatsız olmasını anlamak mümkün değildir.
Fetö melaneti, yıllar içerisinde toplumumuzu tahrik etmek, insanlarımızı birbirine düşürmek, sosyal barışı katletmek ve ülkemizde karmaşa ortamı oluşturmak için sayısız provakasyona girişmiştir.

Gezi olayları, 20 Temmuz 2015 Suruç intihar saldırısı, 10 Ekim 2015 Ankara Garı patlaması, 24 Kasım 2015 tarihinde ülkemize ait iki F-16 savaş uçağının Rusya'ya ait Sukhoi Su-24M tipi savaş uçağını düşürmesi gibi sayabileceğimiz bir çok hadiseyi bu zaviyeden değerlendirmek gerekir.

Bu minvalde; 2014 sonrası süreçte başarılı binlerce eğitim yöneticisinin mesnetsiz şekilde mülakatlarla görevden alınması ve bu yolla çalışanların devletine küstürülmesi, eğitim çalışanlarının kamplaştırılması ve kutuplaştırılması, çalışma ortamlarında huzurun katledilerek hem iş verimini düşürülmesi hem de kurumların yönetilemez hale getirilmesi de bir fetö amacı olmasın! Yani sendika görünümlü oluşumun İstanbul şube başkanının iddiasının tam aksine, 2014-2016 sürecinde mülakatlar marifetiyle binlerce yöneticinin görevden alınıp yine mülakatlarla yerlerine yönetici alımı yapılması; toplumu germek, toplumsal kargaşa ortamı oluşturmak ve devlete karşı darbenin alt yapısını oluşturmak adına yapılmış bir fetö organizasyonu olmasın. Ne dersiniz?

Durdu Mehmet Girgeç
Türk Eğitim Sen Adana 1 Nolu Şube Başkanı Türkiye Kamu-Sen Adana İl Temsilcisi

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Eğitim-Bir-Sen, 2014 Sonrası Atanan Müdürlere Sahip Çıktı!

MEB PERSONEL Haberleri