"Birbiriyle en kavgalı bakanlar önceki ve sonraki Milli Eğitim Bakanları"

Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek üzere Ankara Çankaya AnıtPark’ta 24 saatlik "Eğitim Maratonu" başladı. Açılış konuşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaptı.

Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek üzere Ankara Çankaya AnıtPark’ta 24 saatlik "Eğitim Maratonu" başladı. Açılış konuşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaptı.

"Milli eğitime dair, ülkenin eğitim politikalarına dair konuşulması gereken, söylenmesi gereken ne varsa tamamının bir bütün halinde konuşulup değerlendirileceği, adına eğitim maratonu dediğimiz bir etkinlikle, dünya siyaset tarihinde yerini alacak özgün bir etkinlikle Türkiye gündemine eğitimi, eğitimcilerin sorunlarını, öğrencilerin sorunlarını, eğitim politikalarının sorunlarını, belki Cumhuriyet tarihinin en sorunlu Milli Eğitim Bakanı'nın sorunlara nasıl sorun kattığını, hepimizin evlatlarının, çocuklarının ortak geleceği dolayısıyla ülkenin ortak geleceğinin nasıl fırsatların heba edildiğini, nasıl risklerin barındırıldığını konuşacağımız bir süreci başlatmak üzere burada, Anıt Park’tayız.

"HERKES ŞUNU BİLSİN Kİ KARŞIMIZDAKİ ZİHNİYET SÖZDEN KORKMAKTADIR"

Herkes şunu bilsin ki karşımızdaki zihniyet sözden korkmaktadır. Müzakereden korkmaktadır. Karşımızdaki zihniyetin bildiği şey, sözün karşısına bariyer koymaktır. Düşüncenin karşısına polis dikmektir. Tartışmak yerine tartaklamayı tercih eden bu zihniyeti CHP aklı, yüreği, zihni ve bedeni ile dize getirecektir. Kimse merek etmesin. Tam bir gün sürecek, bugün saat 10.00’da burada başladı. Yarın sabah saat 10.00 olana kadar burada her dakika, her saniye, bu kürsüde birileri çıkacak, milli eğitimin sorunlarını, eğitim politikalarının sorunlarını konuşacak. Bu bazen CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı, kendi alanının milli eğitim politikalarına temas eden ya da onlardan etkilendiği yönlerini konuşacak ve tartışacak. Sendikalar gelecek, sendikaların Sayın Genel Başkanları gelecek. Eğitim emekçilerinin hakları ve milli eğitim politikalarına yönelik kurumsal görüşlerini dile getirecekler. Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler gelecek. 10 dakika kendine ayrılan sürede ömrü boyunca verdiği emek, mücadele, yaptığı bilimsel çalışmaların imbiğinden damıttıklarını bu kürsüde kayda geçirmek üzere buraya gelecekler, onlar konuşacaklar. Veliler konuşacak. Eğitim alanında örgütlü dernekler, sivil toplum kuruluşları konuşacak. Her saat başında yine bu milli eğitim maratonunun hayata geçirilmesi için büyük emek veren Suat Özçağdaş, yardımcıları, bu konuda birlikte çalıştıkları geniş ekibin, başlatan, yönlendiren, özetleyen katkılarıyla bu kürsüde olacaklar. Tam gün hiç susmadan buradan milli eğitim konuşacağız, eğitim konuşacağız. Çocuklarımızın geleceğini konuşacağız.

"BURASI AKP’NİN EN ÇOK KENDİ KENDİNE DEVRİ SABIK YARATTIĞI ALAN"

Ben bu maratonun sembolik ilk 100 metresini koşmak üzere buradayım. Ama benden sonra sırayla ve bir gün boyunca bu faaliyet sürecek. Ankara’da bulunan üyelerimiz, Ankara’daki veliler, öğrenciler, akademisyenler buraya, bu dakikadan sonra yapılacak çağrı ile gün boyunca burada davetlidirler. Gündüz zor saatler geçecek, bir 3-4 saat güneşin altında. Doğrudan güneşin altıda olacak. Bu zorluklara katlanmaya alışık, çok önemli isimler var aramızda. Milletvekillerimiz buradalar. Yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız burada olacaklar. Ama akşam saatlerinde Anıt Park ve Ankara çok keyifli olacak. Sabaha kadar burada dayanışma içinde arkadaşlarımız, hocalarımız tarihe not düşecekler. Her şey denendi bugüne kadar. Komisyonda söylenmedik söz kalmadı. Genel Kurulda söylenmedik söz ve yapılmadık mücadele kalmadı. Sendikaların doldurmadığı meydan ve yapmadığı eylem kalmadı. Dillerde tüy bitti. Birileri anlamadı. Hala dönüyor ve diyorlar ki efendim 22 yıldır iktidarız. Kültür - sanat ve milli eğitimde amaçladığımız noktaya ulaşamadık. En çok bakan değiştirilen bakanlık, kültür sanat ile birlikte burası. Burası AKP’nin yazboz tahtası. Yapıyorlar, bozuyorlar. Burası AKP’nin en çok kendi kendine devri sabık yarattığı alan. Birbiri ile en kavgalı bakanları mevcut önceki ve sonraki milli eğitim bakanları. Her gelen, milli eğitim konusundaki muhabirleri topluyor, bir kahvaltı yapıyor, yapacağı reformu anlatıyor. Öncesinde nasıl bir enkaz aldığını, Türkiye’nin hangi sorunları yaşadığını... Eğitimi çözmeden öbür sorunların çözülemeyeceğini, bu işi de kendisinin yapacağını söylüyor. Bir sonraki bakanın basın toplantısına kadar bu hikayeye bütün Türkiye’nin inanmasını bekliyorlar. Sonra o bakanı yollayıp, yenisini getiriyorlar. Eskisini milli eğitim komisyonu başkanı yapıyorlar. Eskisi mevcuda ateş püskürüyor. Mevcut eskisinden nefret ediyor.

"EĞİTİMDE YAPILMASI GEREKENLER YAPILMIYOR"

Türkiye bu tuhaf, insani de dememek lazım, olmaması gereken çekişmelerle yıllarını, on yıllarını heba etti ve gitti. Bir tek sebebi var. Bir doğruda birleşmek için orada mutabakat lazım. Mutabakat işi çoğulcu bir iş. Mutabakat işi bir fikrin egemen olma işi değil. Mutabakat işi çok fikrin uzlaşması, tartışılması, bir doğru etrafında birleşilmesi meselesi. Almanya, dünyanın en üst düzey üretimlerini, ihracatını yapan, en kaliteli otomobillerini yapan, en önemli sanayi şirketlerine sahip olan Almanya’nın başarısının sırrı nedir derseniz, üzerinde tam mutabık oldukları bir eğitim sistemleri var. Ulusal mutabakat var. Almanya’da gelen bir şeyi değiştirmeyi değil varsa aksayan bir şey onu biraz daha iyileştirmeyi konuşuyor. Alman Hristiyan demokratlar gelip de dinlerinin ve kinlerinin sahibi nesilleri yetiştirmeyi, sosyal demokratlar gelip de bu köhnemiş zihniyetten kurtulup işi birazcık düzelmeye çalışmayı, öbürü gelip de başka bir şey yapmayı hedefleseler, onlar o kadar ihracatı yapamazlar. O kadar milli gelire sahip olamazlar. Asla ve asla Avrupa Birliğinde bulundukları tüm uluslararası toplulukların, birlikteliklerin de sözü en çok merak edilen, ağırlığı en çok olan ülkelerinden biri olamazlar. İş önce milli eğitim konusundaki ulusal mutabakatta bitiyor. Burada, Türkiye’de zaten partiler arasında böyle bir mutabakat sağlanamadığı için bir sorun alanımız varken, AKP’nin 22 yıllık iktidarında da kendi içlerinde dahi mutabakat yok. Tarikatlar, cemaatler kavgası var. Her köşe başını hangimiz tutalım? Bunları nasıl yapalım, müfredata kendi zihnimizdeki zehri nasıl akıtalım? O kitaplar üzerinden bu zehri Anadolu ve Trakya’ya nasıl yayalım? Böyle olunca maalesef, üzülerek söylemek gerekiyor ki çocuk AKP’linin de çocuğu olsa, CHP’linin, MHP’linin, DEM’linin, İYİ Parti'linin de, hangi görüşten olursa olsun PISA sınavına girdiğinde ortalamamız sondan ikinci dünyada PISA’da. Sondan ikinci, üçüncü. Tüm yetenekler, yetkinliklerde bu coğrafyanın, hepimizin bildiği bu zeki evlatları, dünyada normalde onlarla aşık atamayacak akranlarının her alanda gerisinde. Sebebi ne? Sebebi o çocuklar değil. O çocuklara doğru bir eğitim verildiğinde, doğru imkanlar yaratıldığında neleri başardıklarını görüyoruz. Ama eğitim sistemi, okul öncesinden başlayıp ki bugün bu kürsüde herhalde saat 12.00 civarında Mersin Yenişehir Belediye Başkanımız o konudaki çok iyi bir örneği de anlatma imkanını bulacak. Okul öncesinden başlayıp, lisans, lisansüstü ve devam eden akademik kariyer süreçlerine kadar sürekli çağın gerisinde, eksikliklerle dolu, yapılması gerekenlerin yapılmadığı bir süreci Türkiye’de yaşıyoruz."

ECEVİT'E YÜKLENİP DURURDU

"Kürsüyü atanmayan öğretmenleri selamlamadan bırakmayacağım. Bu ülkede AKP’nin atanamayan öğretmenler diye suçu kendi sırtından alıp, atanamıyor, atayacak da atanamamış gibi, öğretmenin sırtına vuran. Sende bir kusur var ki atanamamışsın gibi bir sorunu var. 2002 yılında iktidara geldiklerinde 68 bin öğretmen vardı, atanmamış. Sayın Erdoğan, rahmetli Ecevit’e yüklenip dururdu. Derdi ki; madem atamayacaksın, neden okuttun. Şimdi o haklı sorunun, o gün verilemeyen 68 bin cevabı vardı. Bugün verilemeyen 1 milyon cevabı var. 1 milyon evladımız okutuldu, atanmıyor. Madem atamayacaktın, neden okuttun sorusu duruyor. Ama şu anda bu Cumhuriyet tarihinin en sorunlu, bizzat kendi zihniyeti sorun olan Bakanı, hiçbir soruna çözüm bulmadı. Atanmayan öğretmen sorununu kökünden çözüyor. Ne yaparak çözüyor? Diploma hırsızlığı, yan kesicilikle çözüyor. 1 milyon öğretmenin diplomasını çalıp götürüyor. 1 milyon unvanı öğretmen olan, lisede çalışmış, sınava girmiş, üniversiteyi kazanmış, dört yıl okumuş, bitirmiş, öğretmen unvanını almış kişiyi öğretmen adayı unvanına döndürüyor. ‘Ben bir milli eğitim akademisi kuracağım. Oraya ihtiyaç kadar alacağım. İki yıl eğitip mezun edeceğim’ diyor. Yani, yeni baştan önlerine bir eğitim, bir bariyer, bir sınav koyuyor. Peki kaç kişi alacaksın? Efendim, ‘planlanan kadar alacağım.’ Mehmet Şimşek’e soruluyor. Kaç öğretmen? ‘Ne kadar emekli olursa, bu sene 20 bin, seneye belki 24 bin.’ 1 milyon kişi bekleyecek, diplomaları hiçbir işe yaramadan, 20 bin, 20 bin. Bugünkü hesaba göre hiç öğretmen mezun etmesek, 50 yıl bu bekleyen öğretmenler göreve gelecekler, ancak ondan sonra yeniden öğretmen ihtiyacı olacak.

"ÖĞRETMEN MAAŞININ ALIM GÜCÜ 100’DEN 40’A DÜŞMÜŞ DURUMDA"

Bugün 25 yaşındaki atanmayan öğretmenin sırası belki 75 yaşında gelecek, akademiye girmeye, eğer bir tane daha 50 yıl boyunca öğretmen mezun etmezsek. Bu yapılan iş, 1 milyon gencin geleceğini çalmak, onlarla alay etmek. Diplomalarını ellerinden almak. Kutsal mesleklerini ellerinden almaktır. Bu Milli Eğitim Bakanının ama suç bunda değil 22 yıldır atadığı her bakanın en başarısız bakan olduğu Recep Tayyip Erdoğan’dadır. Ortaya koyduğu müfredat, içinde bir kelime Atatürk geçmemesi, Atatürk’ün sözlerinin bile alınıp isminin alınmamasıyla, son derece çağ dışı bir müfredat programı ile kabul etmediğimiz, eleştirdiğimiz, eleştirmeye devam edeceğimiz ve önümüzdeki eğitim yılı başlayana kadar da sözümüze değer veren öğretmenlere, velilere bu konuda önemli bir yönlendirmede bulunacağımız bir alan olarak burada uzun uzun tartışılacak bu gece. Yine Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2014 yılında yapılan değişiklikle kaldırılan taban maaş uygulamasından dolayı, çok büyük sıkıntı yaratan, sıkıntıda olan öğretmenlerimize şimdi yepyeni bir kategori daha açıyor. Özel sektördeki sorun şu; 2014 yılına kadar kanunda şu yazıyordu. Diyordu ki ‘özel sektörde çalışan öğretmen, kamudaki denginden düşük maaş alamaz.’ Oldukça akılcı, doğru, geçmişten kalan bir uygulamaydı, bir gece yarısı AKP bu uygulamayı değiştirdi. Ne yaptı, bu maddeyi oradan çıkardı. Şu anda öğretmenler asgari ücretli. Hatta çalıştıkları saate göre asgari ücretin altında maaş alarak, emekleri sömürülerek, pek çok özel kurumda çalışmak zorunda kalıyorlar. Biz iki tane öğretmen biliriz. Bir tanesi hepsine saygı duyduğumuz öğretmenler, bir de bir kişiye ait olan o unvanla başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ancak şimdi ücretli öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var. Uzman öğretmen var. Başöğretmen var. Ayrıca şimdi aday öğretmen statüsü getiriliyor. Bu büyük bir haksızlık. Büyük bir emek hırsızlığı. Bu farklı farklı statülerin hepsi yanlış. Bir öğretmenlik mesleğinde mutlaka ve mutlaka meslek içi eğitimi önemsiyoruz. Kariyer basamaklarını önemsiyoruz. Ama bunların her gelen Milli Eğitim Bakanının yalap şalap yapmasıyla, başöğretmenlik sıfatını değersizleştirmesiyle, öğretmenler arasında çok farklı statüler yaratmasıyla ortaya çıkardıkları kaotik yapıya da itiraz ediyoruz. 2002 yılında bu iktidar geldiğinde 635 liraydı en düşük öğretmen maaşı, şimdi 31 bin lira. 2002 yılında en düşük öğretmen maaşı 19,5 yani 20 çeyrek altın alıyordu. Bugün 2002 yılında 20 çeyrek altın alan en düşük öğretmen maaşı bugün sadece 8 çeyrek altın alabiliyor. Yani 20 çeyrek altın, 8 çeyrek altın. 10’a dört. Öğretmen maaşının alım gücü 100’den 40’a düşmüş durumda. Bu AKP iktidarının öğretmene yaptığını da bu şekilde görmek lazım.

"PARASI OLMAYANIN NİTELİKLİ EĞİTİME ERİŞME ŞANSI YOK"

Son olarak şunu ifade edeyim; bugün bunun da burada tartışılacağını ümit ediyorum. Türkiye’de nitelikli eğitim sorunu bir sınıfsal sorun haline dönüşmektedir. Yani parası olanın çocuğunu okuttuğu, yetiştirdiği, geleceğe hazırladığı bir noktaya geliyor. Parası olmayanın nitelikli eğitime erişme şansı yok.

Burada biliyorum ki uzun uzun ÇEDES tartışılacak. Tam bir çağ dışılıktır, tam bir geri kafalılıktır. Tam pedagoji bilmezlik, tam çocuklar için travmatik bir sürecin tetiklenmesidir. Özellikle 24 saat boyunca burada yapılacak, birbirinden değerli, etkili değerlendirmeleri not alacağız, kayda alacağız. Bu 24 saatlik maratonu takip edenler ve edemeyenler için özetini, çıktılarını, geliştirilmesi gereken alanlar varsa onlarla birlikte yaparak, bu 24 saati Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine, yapılan yanlışları anlattığımız bir şerh olarak düşeceğiz. Ama esas gelecekte yapacağımız doğruların başlangıç noktası olarak not edeceğiz. Kaydedeceğiz. Üzerinde çalışacağız. Ben biraz önce söylediğim gibi ismi de kendilerine ait, bizim gölge milli eğitim bakanlığımız, bakanlık görevinde Suat Özçağdaş var. Ama birazdan isimlerini ve görev alanlarını tek tek anacağı yardımcıları var. Arkalarında temas ettikleri çok önemli kadrolar, güç aldıkları, bilgi aldıkları, destek aldıkları çok önemli kadrolar var. Yine birlikte çalıştığımız sendikalar, sivil toplum örgütleri var. Onlarla birlikte bu milli eğitim maratonunun açılış koşusunu benim yapmamı istediler. Ben sembolik açılışını yaptım. Şimdi maratonu sürdürmek üzere ki bu herhalde bayrak yarışı şeklinde koşulacak bir maraton olarak da özgün bir formata sahip. Ben kendim çok küçük yaşlardan beri maraton koşmaya meraklı olan, bu sene o güne kurultay denk gelmeseydi üçüncüsünü bitirmeyi planladığım, iki kez İstanbul 42,3 kilometrelik İstanbul Maratonunun bitirmiş birisi olarak bu eğitim maratonunun açılışını yapmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum."

100’ÜN ÜZERİNDE EĞİTİM BAŞLIĞI ELE ALINACAK

Eğitim Maratonu’nda; Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Erken Çocukluk Eğitimi, Temel Eğitim ve Ortaöğretim, Eğitim Ortamlarının Niteliği, Mesleki Eğitim ve MESEM, Yerel Yönetimler ve Eğitim, Cumhuriyet Aydınlanması ve Eğitim, Öğretmen Yetiştirme-Atanmayan Öğretmenler ve Öğretmenlik Mesleği Kanunu, Öğretmenlerin Durumu, Laik ve Bilimsel Eğitim, Nitelikli Kamusal Eğitim, Eğitim Ekonomisi, Yükseköğretim Sistemi, Akademik Özgürlükler ve Akademisyenlerin Durumu, Üniversite Öğrencilerinin Durumu, Eğitim-Hukuk ve İdari Yapılanma, Afetler Ülkesinde Eğitim, Sınav Odaklı Eğitim ve Ölçme Değerlendirme, Teknoloji Çağında Eğitim, Kapsayıcı Eğitim ve Özel Eğitim, Çocuk Hakları ve Çocuğun İyi Olma Hali olarak belirlenen 21 ana başlıkta, 100’ün üzerinde eğitim konusu ele alınacak.

MARATON, SUNUMLARLA DEVAM EDECEK

Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, akademisyenler, uzmanlar, eğitim sendikaları genel başkan ve yöneticileri, araştırmacı ve yazarlar, düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile siyasetçilerden oluşan 100’den fazla konuşmacı ilgili konularda sunumlar yapacak.

İMAMOĞLU, YAVAŞ VE TUGAY DA MARATONDA YER ALACAK

CHP’nin 13 Genel Başkan Yardımcısı; 2 Parti Meclisi üyesi; 20’den fazla konu uzmanı ve deprem bölgesi milletvekili; aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ve başarılı eğitim uygulamaları örnekleri olan 5 ilçe belediye başkanın da olduğu siyasetçiler de gün boyunca farklı konu başlıklarında sunum yapacak.

Eğitim Maratonu, 19 Temmuz Cuma günü sabah saat 10.00’da sona erecek. Etkinliğin tamamlanmasının ardından CHP il ve ilçe örgütleri tüm il ve ilçelerde basın açıklaması gerçekleştirecek.

Odatv.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

MEB PERSONEL Haberleri