Bu sütunlarda zaman zaman meslektaşlarımın başına gelen olayları aktarıyorum. Mesleki dayanışma adına yaptığım bu uygulama umarım hedefine ulaşıyordur. Aşağıda bu kabilden bir olayı dikkatlerinize arzediyorum.
Bir Öğretmen Neden Öğretmenlikten Nefret Eder
Diyarbakır’da Ergani Anadolu Öğretmen Lisesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan M. Salih Erdur, Kaymakam Erdinç Yılmaz’ın keyfi kararları sonrasında önce açığa alındı, sonrasında ise sürgün edildi.
Kedisine yapılan haksızlığı bir mektup ile kamuoyuna duyuran M. Salih Erdur konu ile ilgili ulaşmak istediği her kapının da kendisine kapandığını belirterek hala devam eden idari davalarla ilgili olarak da, şunları söylüyor:
“Bana yöneltilen suçlama, ‘Amire Saygısızlık.’ Yapılan disiplin soruşturması neticesinde 1/30 oranında maaş kesim cezası verdiler. İdari soruşturma neticesinde ise başka ilçeye sürgün cezası verildi. Her iki karara dönük olarak İdari mahkemede dava açtım. Davalar sürüyor. İfadelerimin tümünde Kaymakamın bana karşı husumet beslediğini, onu şikayet ettiğim için bana komplo kurduğunu, kişiliğine ve makamına herhangi bir saygısızlık yapmadığımı, belirttim. Ben, sadece yasal hakkım olan şikayet hakkımı kullandım.”
Öğretmen M. Salih Erdur durumu bildirmek üzere görüşmek istediği AKP Diyarbakır Milletvekillerine de ulaşamadığını belirtiyor:
“Bu süre zarfında İl Milli Eğitim Müdürüne, Diyarbakır Valisine ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Milletvekilleri Mine Lök Beyaz, Cuma İçten, Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Mehmet Galip Ensarioğlu’na ulaşıp derdimi anlatmak istedim ama hiçbirine ulaşamadım. Hatta Ankara da 4 gün Mine Lök Beyaz’dan randevu almak için bekledim yine ulaşamadım. Öğretmenliğimden ve kendimden nefret edecek duruma geldim, öğretmenliğin ne kadar basit algılandığını, ne kadar değersiz olduğunu 18 yıl sonra anlamıştım…”
Öğretmen M. Salih Erdur’un mektubunun tam metni şöyle:
İki yıldan bu yana Ergani Kaymakamı olan Erdinç Yılmaz ile görüşmek için muhtelif zamanlarda 4 defa makamına gittim. Buna rağmen kendisiyle görüşme talebim her seferinde geri çevrildi. Görüşmek istediğim konular ciddi konulardı. Kaymakam bu sorunları çözebilirdi. Bir defasında 4 öğretmen arkadaşımla öğrenci sorunlarını konuşmak için gittiğimizde yine makamına bizleri kabul etmeyince, durumu yazılı olarak BİMER’e bildirdim.
BİMER’e yazdığım yazıdan 15 gün sonra görev yapmakta olduğum Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi Konferans Salonunda 19.10.2012 tarihinde asbest (Çermik hastalığı) ile ilgili halka açık semineri okul öğretmenleri ve yaklaşık 200 civarındaki öğrenciyle beraber dinledik. Seminerin saat 14.00’te başlaması gerekirken 15.30 civarında başladı. Öte yandan cuma günü olduğu için öğrenciler biran önce evlerine gitmek istiyorlardı. Daha da ötesi yatılı okul öğrencileri ders bitiminden sonra zorla bekletilmişlerdi.
Seminer sonunda Diyarbakır Üniversal Hastanesinden gelen sunumcuların, “konuyla ilgili sorusu olanlar sorabilir,” demesi üzerine söz aldım. Öğrencilere böyle bir bilgiyi verdiklerinden dolayı kendilerine teşekkür ettikten sonra keşke ilçemizin imarından sorumlu yetkililerde burada olsaydı da sokak ve caddelerde dolgu malzemesi olarak kullanılan asbestli beyaz toprağın ne denli zararlı olduğunu öğrenselerdi. Böylece sunum amacına daha iyi ulaşmış olacaktı. Çünkü ailemde bu hastalıktan muzdarip iki hastam var ve biri benim evimde hala yatalak haldedir, demem üzerine ön sırada oturmakta olan Ergani İlçe Kaymakamı Erdinç Yılmaz, azarlayıcı bir ifadeyle bağırıp “Yetkili benim otur yerine, konuşma,” dedi. Ben şaşkınlıkla Kaymakam’ın bu tepkisini anlamaya çalışırken, sözlerimi yanlış anladığını fark ettim. Kaymakam’a hitaben, kastettiğim elbette siz değilsiniz, ilçemizin sokaklarını belediye düzenlemektedir, müsaade ederseniz oturmadan önce sözlerimi bitirmek istiyorum, dememe rağmen tekrar yüksek bir sesle ayağa kalkıp bana doğru yürüyerek ve azarlayarak, “Seni dinlemiyoruz, çık dışarı.” dedi ve beni polis zoruyla dışarı attırdı. Tam bu sırada semineri dinleyen öğrenciler bana yapılan bu hakareti görünce tepki anlamında salonu terk etmek istediler. Okulumuz Anadolu Öğretmen Lisesi olduğu için öğrencilerimin çoğu geleceğin öğretmen adayı. Öğretmene yapılan bu hakareti görünce salonu terk etmek istediler. Fakat okul idarecileri öğrencileri zorla engelleyip geri çevirdiler.
Kaymakam’la görüşme taleplerimin yerine getirilmemesinden sonra BİMER’e yazmış olduğum yazının bir nüshasının Kaymakam beye gönderilmesi nedeniyle şahsıma karşı kin ve husumet içinde olduğunu ve seminer salonundaki tepkisinin de bu nedenden kaynaklandığını sonradan öğrendim. Şöyle ki; seminerden hemen önce Kaymakam, okulumuz müdür yardımcısı Hamdullah Okur’u yanına çağırarak “Salih Erdur kimdir, nasıl biridir, şimdi nerdedir?” türünden sorular soruyor ve daha sonra da bu sorduklarından kimseye söz etmemesini sıkı sıkı tembih ediyor. Md. Yrd. Hamdullah Okur olaydan sonraki gün bu konuşmayı okuldaki 5 öğretmenin yanında belirtiyor. Kaymakamın aynen anlattığım biçimde konuştuğuna bu 5 öğretmen, Hamdullah Okur’un anlatımı üzerinden şahittir.
Kaymakam, seminer sırasında yaşanan ve polis marifetiyle dışarı çıkarılmama neden olan bu gelişmeden hemen sonra 3 okul müdür yardımcısını yanına çağırarak bizzat okul idarecilerine kendi ifadeleri doğrultusunda tutanak tutturup imzalatıyor.
Bu gelişmeler saat 15.00 civarı yaşandı. Saat 18.00’de ise açığa alındığıma dair yazı bana ulaştırıldı.
3 ay boyunca görevden uzaklaştırıldım. Bu süre zarfında Resim bölümünden yeni mezun bir öğretmen adayı yerime Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Kur’an- ı Kerim ve Siyer derslerine girdi.
Bir eğitim öğretim yılının yarısı Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri adı geçen dersleri alamadılar. Yüzlerce öğrencinin eğitimleri kaymakamın egosuna kurban gitti.
3 ay sonra göreve geri iade edildim ama derslere girmeme yine izin verilmedi. Hatta nöbet tutmama dahi izin verilmeyerek psikolojik baskı uygulandı.
Bu 3 ay zarfında İl Milli Eğitim Müdürüne, Diyarbakır Valisine ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Milletvekilleri Mine Lök Beyaz, Cuma İçten, Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Mehmet Galip Ensarioğlu’na ulaşıp derdimi anlatmak istedim ama hiçbirine ulaşamadım. Hatta Ankara da 4 gün Mine Lök Beyaz’dan randevu almak için bekledim yine ulaşamadım. Öğretmenliğimden ve kendimden nefret edecek duruma geldim, öğretmenliğin ne kadar basit algılandığını, ne kadar değersiz olduğunu 18 yıl sonra anlamıştım…
- Kaymakamla görüşmek için 4 defa kapısına gittim ulaşamadım derdimi anlatamadım...
- İlçe Milli Eğitim Müdürü sorgusuz sualsiz, kaymakamın dikte ettirdiği tutanağın altına imza attı. Hiç muhatap alınmadım...
- İl Mili Eğitim Müdürüne ulaşmak istedim; nafile…
- Valiye ulaşmaya çalıştım; nafile...
- Milletvekillerine ulaşmaya çalıştım; nafile...
Hiç kimseye ulaşamadım... Üstelik bir keresinde 4 gün Ankara’da randevu almak için bekledim...
Hiç kimseye ulaşamadım; çünkü ben bir hiçtim...
Yine en büyük fedakarlığı ve vefayı beni seven öğrencilerimden gördüm. Öğrencilerim en sonunda okul idaresi, ilçe mili eğitim müdürü ve kaymakamın engellemesine, öğrenci ve velileri tehdit etmelerine rağmen olayı protesto için Ergani Hükümet konağının önünde oturma eylemi yaptılar.
Fakat ne yazık ki bu olayın basına yansıması Kaymakamlık, okul yönetimi ve İlçe Milli Eğitim tarafından engellendi; ilçedeki yerel basın sansür edilerek susturuldu.
Tüm bu gelişmelerin akabinde başka bir ilçeye sürgün edildiğime dair yazı bana ulaştırıldı. Sürgün kararı dönem sonuna sarkıtılarak Öğrencilerime veda etmeme bile izin verilmedi.
Yeni Okulumda göreve başladıktan bir hafta sonra da bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de maaş kesim cezası bana ulaştırıldı...
Tüm bunlar bir keyfiyet değil de nedir?