BİLSEM*
BİLSEM’ler Türkiye sathına hızla yayılıyor. İllerin yanında neredeyse her ilçeye açılmaya başlandı. Önceden her ilde bir taneyle ifade edilirken, bir ilde bile birden fazla açıldı. Açılmaya da devam edeceğe benziyor.
Burada; Talim Terbiye Kurulunca belirlenmiş belki çerçeve bir programlarına, öğretmenlerin alanlar bazında yaptıkları iş anlamında konumlanmalarına iç programlar arasındaki geçişlere, ölçme değerlendirme modeline veya “mezun olma” kavramının bu kurumlar için ne anlam ifade ettiğine girmeyeceğim. Ne de bunlarla ilgili çözüm önerilerine...
Önceden beri, BİLSEM’lerin yani atölye tarzı öğrenme modelinin okulların alt yapısına yarleştirilmesi gerektiğini, sadece zeka testleriyle(!) “üstün” vasfı verilen öğrencilerin değil, çevresindeki her öğrencinin buralardan yararlanabilmesi gerektiğini düşünürdüm. Hala böyle düşünmekteyim. Belki de Bilsemler okulların alt yapısında “sistemli bir uygulama” şeklinde yer almasa da, bu kurumlar sayıları artıp yaygınlaştıkça ve zeka testleri yerelleştirilip esnetildikçe yani başarılı öğrencilerin sayıları arttıkça, bu düşüncem sağlanacak, bu kurumlardan daha çok öğrenci yararlanabilecek durum onu gösteriyor.
Bunun yanında, bilim hızla ilerliyor ve gelişiyor. İsminde Bilim olan bu kurumlar da her açıdan değişmesi gerekiyor. Çağımızın buz kıran gemisi nörobilime kulak vermek gerekiyor.
Yeni gelişen nörobilimin ışığında hem “zeka testlerine” hem de öğrenme süreçlerine ve program veya müfredata yeni bir bakış getirilmesi gerekir.
Yüzyıllarca süren İnsanlık Tarihi ve medeniyetini bir yerden çok ileri bir seviyeye getiren Newton, Bacon, Dekart bilim kültürünün yerini bağlantısallık biliminin aldığı, sabit ve zeka testleriyle ölçülebilir beyin teorisinin yerini de esnek ve değişebilen beyin (nöroplastisite) anlayışına bıraktığı görülmektedir. Yeni bilimin zeka anlayışında da zeka ölçümleriyle bireyi seçme kültürüne yer olmadığını da görmek gerekiyor. 2000’li yıllarda gelişen zihinsel kapasite açısından “GEN’imiz neyse biz oyuz” düşüncesi de artık yerini bağlantısallık biliminin nöroplastisite anlayışına bırakmaktadır.
Yani her beyin öğrenebilir, her beyin (beslenmeden, eğitime) imkan sağlandığında gelişebilme kapasitesine sahiptir. Öğrencileri zeka gibi bir kavramdaki farklılıklarıyla ayrıştırmadan (ki bu seçimin olumlu veya olumsuz yönleri ölçümlenmesi gerekir) BİLSEM projesinin sonuçlarından da yararlanarak, okul ortamlarında yeteneklerine göre nitelikli zenginleştirme eğitimi verilmelidir. “Hangi öğretmenle, hangi ortamda?” denildiğini duyar gibiyim. Ancak öğretmene güvenilir, eğitim ve fırsat verilirse ve müfredatla desteklenirse olmayacak diye bir şey yok. Sonuçta bilsem öğretmenleri de özellikle bu alan için lisans düzeyinde yetiştirilmiş öğretmenler değillerdir. Tecrübi yöntemle ve sonradan aldıkları alan eğitimleriyle bu işi sürdürmektedirler ve içlerinde yetenek gelişimi ve yönlendirme konusunda çok başarılı öğretmenler de bulunmaktadır. Bu düşüncemin, yani BİLSEM eğitim modelinin tüm okulların bünyesine alınması ve bu eğitimlerin rehberlik ve denetim takibinin sürekliliğinin sağlanması ve bu sayede daha fazla çocuğun yaralanmasını sağlanması açısından eğitime hümanist bir yaklaşım olarak da çok değerlidir...
Şimdi önerilerimizi kısaca somutlaştıralım. Yaygınlaşan BİLSEM’ler destek eğitim veren kurumlardır. Seçilen öğrenciler müfredatları doğrultusunda zenginleştirme eğitimi verilir. Zeka konusuna yukarıda yeni bir yaklaşım getirdiğimize göre, nöroplastisiteye göre her öğrencinin zenginleştirme eğitimine ihtiyacı bulunmaktadır ve her çocuk bu eğitimden ama şu ama bu düzeyde yararlanabilir. Öyleyse sadece “seçilen” öğrencilerin değil, her öğrencinin yararlanabileceği yöntem/kurum haline getirmesi gerekmektedir. Avrupa’daki Eğitim Müzelerinin işleviyle örnekleyebileceğimiz gibi, okul eğitim müfredatlarının bazı etkinliklerinin yapıldığı, okulların bilimsel ve sanatsal projelerine destek veren, proje uygulamalarında üniversite ve diğer devlet kurumlarıyla bağlantı kurmalarına aracılık eden, öğretmenler eğitim yöntemi konusunda hizmet içi eğitim veren, okulların ve dolayısıyla okullardaki tüm öğrencilerin yararlanabilecekleri okul dışı kurumlar olmalıdır.
Dolayısıyla BİLSEM’lerin bu kadar yaygınlaştırılmasını bu şekilde iyimser bir açıklamayla ve iyimser bir talep ile izah edebiliriz...
Hüseyin ÖZKAN
*BİLSEM: MEB Yönergesinde “Üstün Yetenekli” olarak ifade edilen, (kayıtta zeka testi uygulandığı için üstün zekalı olarak algılanan) bireylerin destek zenginleştirme eğitim gördüğü kurumlar “Bilim ve Sanat Merkezleri”