Prof. Dr. Ayşe Erzan, bilimin de bir raconu olduğunu belirterek, bilimsel hırsızlığın önlenmesinin iki önemli yolu olduğunu söyledi: "Tek seferde meslekten men edilmesi yaptırımı belki biraz derecelendirilmeli. Çok ağır bir yaptırım olduğu için uygulanamıyor. Ve ilköğretimden itibaren çocuklara 'bilim etiği' dersi verilmeli."
Gündemden düşmeyen bir konu intihal. Diğer adıyla bilimsel hırsızlık. Özellikle de akademisyenlerin sürekli tartıştığı ve önüne geçmeye çalıştığı bir konu. Ancak her nedense ne bir türlü engellenebiliyor ne de bunun doğru bir şey olmadığı koskoca bilim insanlarına anlatılabiliyor. İntihal'e adı karışan rektör de var, öğretim üyesi de. İntihal ile birlikte bilimde etik konusuna kafa yoran İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Erzan, geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen 'Bilim Etiği' gününde 'Bilim Raconu' başlıklı bir konuşma yaptı.
Racon kelimesine başka konularda alışkınız ama bilim ile racon kelimesi yan yana gelince konu daha da ilgi çekici hale geliyor. Prof. Erzan'la bu nedenle 'Bilimin Raconu'nu konuştuk.
"Bilimin en önemli raconu tıpkı diğer mesleklerde olduğu gibi dürüstlüktür" diyen Erzan, diğer kuralları ise şöyle sıralıyor: "Çalmamak, çırpmamak, haksız rekabete neden olabilecek şekilde dolandırıcılık yapmamak."
Bu çalma çırpma yöntemlerinden birinin de sık sık gündeme gelen 'intihal' olduğunu belirten Prof. Erzan, bilimsel hırsızlığın önlenebilmesi için Türkiye'de öncelikle cezai yaptırımların yeniden düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü Erzan'a göre, ilk intihal olayında direk 'meslekten men etme' biraz da bu tür olaylarla karşılaşınca üstünün örtülmesine neden oluyor.
İntihalin üstü örtülüyor
Prof.Dr. Ayşe Erzan, izlenebilecek yolları ise şöyle sıralıyor:
"Örneğin ilk seferde kuvetli bir uyarı yapılabilir. İkincide belki daha ağır bir uzaklaştırma cezası. Ama üçüncü tekrarında meslekten men etme biçiminde, insanları biraz da öğrenmeye ve davranışlarını düzeltmeye sevk edecek yaptırımlar silsilesi olması, pratikte daha doğru sonuçlara yol açarmış gibi geliyor bana."
Prof. Erzan'a intihalin neden makaleler uluslararası dergilerde yayımlandığında ortaya çıktığını ve Türkiye'de geç farkedilmesinin nedenini sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz:
"Maalesef biz kendimize bir başkasının gözüyle baktığımızda kendimizi görebiliyoruz. Yani çalıntı makaleler uluslararası dergilerde yayınlandığında millet bunu tartışmaya başladı. Ama ondan önce de hem akademik kurullarda, hem Türkiye Bilimler Akademisi'nde bunu dert eden insanların ve üniversitelerin artık yavaş yavaş kurulmaya başlayan etik kurulların gündemindeydi her zaman bu konu. Farkediliyor elbette ama sıklıkla üstü örtülüyor. Disiplin kurullarına yansıyan ya da yansımadan üstü örtülen çok daha yaygın durumlar var. Ayrıca uluslararası makalelerde yayımlandığında yine Türkiye'den hocalar bunun ortaya çıkmasını sağlıyor, konunun üstüne gidiyor. Dediğim gibi tek seferde meslekten men etme gibi çok ağır bir yaptırımı var. Bu biraz üzerinde fazla düşünülmeden konulmuş bir uygulama gibi geliyor bana."
İlköğretimde önce öğretmen örnek olmalı
İntihalin önüne geçmek için özellikle doktora danışmanlarına büyük görev düştüğünü hatırlatan Erzan, öğrencilere bunun eğitiminin verilmesi gerektiğinin de altını çiziyor:
"Bunun eğitiminin de verilmesi çok önemli. Öğrencilerin mecburi ders olarak bunu mutlaka almaları gerektiğini düşüünyorum. Buna daha erken başlamak gerekiyor aslında. İlköğretimde ya da lisede bir öğrenci bir dönem tezi hazırlarken, bunu nasıl yapacağını, nasıl kaynak göstereceğini o aşamada öğrenmeli. Ve hakikaten okuldan uzaklaştırmak gibi çok ağır sonuçları olabileceğini de o zaman görüp öğrenmeli. Bununla ta doktora aşamasında karşılaşmak doğru değil."
İlköğretim ve lise öğretmenlerinin de bu konuda dikkatli olması gerektiğini belirten Ayşe Erzan, "Eğer öğretmen, öğrencilerle paylaştığı bir bilgiyi hangi siteden aldığını öğrenciye söylerse ve ödev hazırlayan öğrenciden de internetten aldığı bilgilerin kaynağını, web adresini yazmasını isterse o zaman öğrenci kaynak göstermesi gerektiği bilincine varır." Erzan'ın değindiği bir diğer konu ise özellikle öğrencilere tablet bilgisayarlar dağıtıldığı zaman bu konuda daha dikkatli olunması.
Prof. Dr. Ayşe Erzan kimdir?
Doktorasını SUNY Stony Brook'tan 1976'da aldı, ODTÜ (1976-77) ve İstanbul Teknik Üniverstesi'nde (1977-1981) öğretim görevliliği, 12 Eylül'ün ardından yurt dışına çıktıktan sonra da KTH (Stockholm) ve ICTP'de, Cenevre, Porto, Marburg (Humboldt bursiyeri) ve Groningen üniversitelerinde, araştırma ve öğretim üyeliği yaptı. 1990'dan beri İTÜ Fizik Mühendisliği Bölümü'nde istatistiksel fizik ve karmaşık sistemler alanında araştırma ve hocalık yapıyor. 1995 yılında Türkiye Bilimler Akademisi asosiye üyesi, 1997'de asli üyesi seçilmiş, 1997'de TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü, 2003 yılında L'Oreal-UNESCO Avrupa Kıtası için Kadın ve Bilim Ödülü'nü, 2010'da Rammal Madalyası'nı aldı. European Physical Journal B ve Journal of Statistical Physics yayın kurulu üyeliği, Uluslararası Akademiler İnsan Hakları Ağı yönetim kurulu ve Avrupa Bilim Akademileri Birliği (ALLEA) Bilim ve Etik Daimi Komitesi üyeliği yaptı. TWAS (Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi) üyesi ve Filistin Bilim ve Teknoloji Akademisi fahri üyesi olup, Academia Europaea üyeliğine seçilmiş bulunuyor.
Hürriyet Eğitim