İşin bu noktaya varacağı belli idi.
Obezite patladı.
Artık sağlığımız tehlikede.
En önemli sebep “batılı” gibi yaşamak.
Birileri Batılılaşmış bir toplum oluşturmak istiyordu, biz farkında değiliz ama bu hedeflerine ulaşmışlar.
Artık onlar gibi yiyor-içiyor, onlar gibi yatıp kalkıyoruz.
Aklımızı batıya bağladığımız gibi bilerek veya farkında olmadan midemizi de bağlamışız onlara.
Günlük hayatımızı artık İslami değerler tanzim etmiyor.
Ahmet Haşim’in kulakları çınlasın unuttuk Müslüman Saati’ni.
Evlerimizden huzur kaybolalı baya oldu hatta berekette kalmadı sofralarımızda.
Çorbanın suyunu biraz fazla koyda bir tabak ta komşularımıza ulaştırıver diyen büyüklerimizden kurtulmak için ne dolaplar çevirdik, hatırlayın…
Gece uyanmayı nimet sayarak madden ve manen kendini yenileyen dualı insanlar yok artık aramızda.
Sabah namazı vakti danalar gibi seğirten koca koca adamlar, bayanlar var çevrede.
Hepsi fit olacaklarmış, sağlıklı yaşam koşusuymuş onların ki.
Düpedüz gâvur âdetidir sabah sabah lömbür lömbür koşmak.
Sabah namazından sonra hemen ayrılma camiden, otur Kuran oku, teşbih çek, zikir-fikir yap peygamberin gibi, güneş iki mızrak boyu yükselene kadar.
Sen namazdan dönünceye kadar rabbetülbeyt evi saraya çevirsin, güzel bir kahvaltı hazırlasın ve afiyet olsun tüm Müslümanlara.
Bu sabah öğünüydü, birde erken akşam yemeği hepsi bu, günde iki öğün yeter bir insan için daha fazlası hem ağırlıktır hem de zarardır mideye.
Zira sap elinse samanlık senindir, biraz kendini düşün.
Bu ülkeye batılı yaşam tarzını benimsetebilmek için öz mutfağımıza da duhul etmiş gâvur adetleri.
Demek ki batının sadece ilmini fennini almamışız, âdetini de devşirmişiz Frenklerin.
Bozulmuş evimiz-barkımız, viran olmuş küçük saadet yuvalarımız.
Apartman abartısı ve cesameti mahvetmiş güzelim evlerimizi.
***
Böyle durumlarda eğitim şart diyor bazıları bir tekerleme gibi.
Evet, ülkemizde “obezite” sayısı büyük rakamlara baliğ olmuş.
Artış hızı çok ürkütücüymüş.
Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda obeziteden tevlit eden hastalıklarda ciddi artışlar olacakmış.
Devletin vatandaşları için harcadığı sağlık giderleri de çokça artacakmış.
Yani felaket zilleri bizim için çalmaya başlamış bile.
Felaket tellallığının kimseye faydası yok.
Herkes eteğindeki taşları döksün, kendini hesaba çeksin vatandaşlar.
Evvela bilinsin ki batılı tarzda yaşayarak sağlıklı olunamaz.
Diyetisyenlere inanarak kendini patoz makinasına dönüştürmek değildir sağlıklı yaşam.
Hamburger adamın birinin cebinde on yıl kalmış ta yine bozulmamış.
Bu nasıl bir gıda, bu gıdayı senin vücudun eritebiliyor mu sanıyorsun?
Oysa senin çocuğun okul kantininde bu yiyeceklerin daha kalitesizini yiyor.
Hata sende evinde sabah namazıyla başlayan bir günlük hayat cetvelin yok.
Kurmadın evine İslami bir düzen, ne yatan belli ne kalkan, kahvaltıyı kim yapar kim yapmaz belli değil, kim kime, dum duma, lalettayin bir hayat, adına hayat denirse.
Netice çocuğumuz obezite.
Ne olacak bu çocuk, nasıl bir şey bu yumru patates gibi.
Hiçbir şeyini eksik etmedik hanım?
Cevap beyi suçlar mahiyette.
Sen de hiç ilgilenmedin bey, biraz işten başını kaldırsan ne olur, sanki?
***
Gelinen nokta gerçekten vahim.
Acilen çözüm bulunması lazım.
Önerim şu: Okullarda beslenme saatleri iptal edilsin.
Çocuklarımız sabahleyin evlerinden çıkarken yanlarına beslenme çantası almasınlar, yiyecek bir şey götürmesinler okullara.
Ders aralarında yediklerini eritemeyen öğrenciler aşırı hareketli oluyorlar, bizde onları hiperaktif diye habire rehberlik servislerine yöneltiyoruz.
Sonuçta olan eğitime oluyor.
Öğrencilerimiz okula beslenme götürmesinler, okul kantinleri acilen kapatılsın.
Böylece çocuklarımız öğün kültürünü kazansınlar.
Yeniden evlerimizde hazırlanan sağlıklı yiyeceklerle beslensinler.
Hiç olmazsa geleceğimizi sağlıklı nesillere emanet edelim.