Başarılı Çocuk Yetiştirmenin Yolu
Okul öncesi ve ilkokul dönemlerinde çok zeki olduğu düşünülen, olgun tavırlar sergileyen, büyümüş de küçülmüş olarak tabir edilen bir çocuk düşünün. Her konuda bilgisi var, her konuda meraklı ve ilgisini çeken konulara odaklanabiliyor. Karşılaştığı problemleri kolaylıkla çözüyor. Temel yaşam becerileri gelişmiş ve bu konuda her hangi bir sorun yaşamıyor. Hızlı bir şekilde öğreniyor, hafızasında saklıyor. Parlak zekâsıyla çevresindekileri kendine hayran bırakıyor.
Bu durumdan aile mutlu olmakla birlikte, çocuğunun eğitimi ile ilgili kaygıya kapılıyor. Ailede bir araştırmadır başlıyor. Bu arada nedense üstün zekâsı tespit edilmesi gerekiyor ya, zekâ testi uygulanması için yönlendiriliyor. Zekâ testleri uygulanıyor ve “testlerin ölçtüğü kadarıyla” çocuğun üstün zekâlı olduğu raporlanıyor.
Asıl hikâye burada başlıyor. Hikâyenin sonu eğer süreç; bilinçli yönetilirse iyi, “üstünlük” kavramı abartılırsa ve sürece odaklanmaktan ziyade, doğuştan getirilen zekânın aşırı yüceltilmesine odaklanılırsa kötü de sonuçlanabiliyor.
Yapılan araştırmalar, zekâ ve yetenek konusunu gereğinden fazla vurgulamanın çocukta daha kırılgan bir yapının oluşmasına neden olduğu yönündedir. Çocuğu güçlükler karşısında daha zayıf ve güçlüklerle mücadele azmi konusunda isteksiz ve ürkek davranış gösterdiği ifade edilmektedir.
İlkokul yıllarında doğuştan getirdiği zekâ ve yeteneğine aşırı vurgu ve övgü yapılan çocuk, zekâsına olan aşırı güveni nedeniyle çaba sarf etmekten vazgeçmekte ve sürece odaklanmamaktadır. Bu haliyle de eğitim yıllarının ilk yıllarında başarı göstermekte ancak daha ileri eğitim aşamalarında başarısızlıkla karşı karşıya gelebilmektedir. Araştırmalarda çocukların zekâ ve yeteneğine odaklanmanın yerine, sürecin gayret ve çaba gerekliliklerine odaklanması gerektiği ön plana çıkmıştır. Çocukların, ancak çalışmaları ve çaba sarf etmeleriyle okul ve yaşamda başarıyı yakalayabilecekleri ifade edilmektedir.
Çocuklarda yaratılan mutlak bir zekâ üstünlüğü algısı, yenilgiler karşısında çocukları kırılgan ve zayıf kılmakta, başarısızlıktan çekinme davranışı geliştirmektedir. Bu da çocuğu yenilgilerin kazandırdığı deneyimlerden mahrum bırakmaktadır. Çünkü yaratılan üstünlük algısı ile başarısızlık yan yana olmaması gerektiği algısı yerleşmekte ve başarısızlık kabul edilmemektedir. Bunun yanında başarılı olan öğrencilere baktığımızda ise başarısızlıklarını kafalarına takmayıp, yaptıkları yanlışların çözülmesi gereken sorunlar olduğunu değerlendiren öğrenciler olduğu görülür. Bu öğrencilerin başarı için çaba sarf eden öğrencilerdir.
Doğuştan getirilen zekânın yeterli, mutlak ve değişmez olduğu düşüncesi çocukların; okullarında, sosyal çevrelerinde, arkadaşlık ilişkilerinde yanlışlıklarını kabul etmeme ve eksikliklerini giderme konusunda isteksiz olmalarına neden olabilmektedir. Zekânın belli bir düzeyi olduğu ve bunun mutlak ve değişmez olduğu düşüncesi yerini, zekânın işlenebileceği, eğitimle ve çok çaba harcayarak geliştirilebileceği düşüncesine bırakmıştır. Bu bilinçle hareket edenlerin diğerlerine göre akademik açıdan daha başarılı olduğu, Colombiya ruhbilimcilerinden Lisa Blakwel ve Stanford Üniversitesinden Kali H. Trzesniewski tarafından 2007 yılında yapılan bir araştırma ile kanıtlanmıştır.
Akademik hayatta ve yetişkinlik yaşantılarında başarılı birey yetiştirmek isteyen ana ve babalar öncelikle çocuklarına alın teri ve çaba ile başarıya ulaşabileceklerini öğütlemeleri gerekmektedir. Başarısızlıklarının yeteneksizlikten olmadığı, yeterince çaba harcamadıklarından kaynaklandığı ve her başarısızlıkların ve güçlüklerin onları yeniden harekete geçirecek bir motivasyon unsuru olarak görmeleri gerektiği bilinci çocuklara kazandırılmalıdır. Dweck’in araştırmasına göre, çocuğun zekâsına övgüler yağdırmak onun çok daha kırılgan ve savunmacı bir tavır takınmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde, çocuğun bir yeteneğini yüceltmek de aynı olumsuz etkiyi yaratmaktadır. Zekâ ve yetenek konusunda övgüler yağdırmaktansa başarıya giden yolda harcanan çaba, taktik, odaklanma, güçlüklerle baş edebilme, problemleri çözerek ilerleyebilme ve başlanılan işi sonuçlandırabilme süreci övgüye değer görülmelidir.
Bunun yanında yapılan hatalar ve yanlışlıklar da olumlu görüşlerle giderilmeye çalışılmalı yaşadığı yenilgilerin de kendisine çok şeyler kattığı bilinci kazandırılarak motivasyon sağlanmalıdır.
Kaynak: Scientific American Online/ 1 Ocak 2015