YÖK, 2021-2022 eğitim-öğretim yılından itibaren YKS’de uzun süreden beri uygulanan barajı kaldırdığını açıkladı. Daha önceki sınavlarda 180 olan baraj puanı 150’ye kadar indirilmişti.
Adayın YKS’de barajı aşabilmesi için 7 Türkçe, 4 sosyal bilimler ve 3 temel matematikten yaklaşık 14 netinin olması gerekiyordu.
YÖK, barajı kaldırarak, sınavda sadece 1 doğru yapan herkesi, bundan sonra üniversite tercih edip, kayıt yaptırabileceğini açıklamış oldu.
Bu durum, YÖK’ün “Yeni YÖK” adlı yayınında ifade ettiği: “Kalite Hedefli Kararlar” bölümünde, Yükseköğretime giriş sisteminde baraj puanının yükseltilmesi ile ilgili olarak: “Barajın düşürülmesinin eğitimde kalitenin düşmesine neden olduğunu, barajın yükseltilmesinin girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adım olduğunu.” ileri sürmektedir. Barajın kaldırılması ile YÖK’ün kalite hedefli kararlardan vazgeçtiği ya da belirli bir süre esnettiği anlamı ortaya çıkmaktadır.
YKS’de barajın kaldırılmasının nedenleri neler olabilir? Bu nedenlerin başında siyasi iktidarın, herkese yükseköğretim olanağı sunma, yükseköğretim hizmetini yaygınlaştırma, yükseköğretimden geçen kişi sayısını artırarak uluslararası göstergelerde yükselme sağlama, genç işsizliği öteleme, kamu ve vakıf üniversitelerinde boş kalan kontenjanları doldurma, popülist politikalarla günü kurtarma gibi pek çok neden ifade edilebilir. Bilimsel kaygılarla siyasi kaygılar çoğu zaman örtüşmez, farklılık gösterebilir.
Ülke nüfusuna göre en çok üniversite okuma oranının yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Rusya, Kanada, Japonya, İsrail, ABD, Güney Kore, İngiltere, Yeni Zelanda, Finlandiya ve Avustralya’dır. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) yayınladığı 30-34 yaş arasında üniversiteye katılım oranlarına göre Türkiye, İtalya ve Romanya’yı geride bırakarak yüzde 27.3 ile 33 ülke arasında 31’inci sıradadır. Türkiye’de her 10 gençten 3’ü üniversite mezunudur. Türkiye üniversite mezunu açısından uluslararası istatistiklerde çok parlak bir karneye sahip değildir. YKS’de barajın kaldırılması, baraj altında kalıp tercihte bulunamayan adayların yükseköğretime geçişlerinde etkili olabilir. Bu durum, Eurostat verilerinde Türkiye’nin durumunda belirgin oranda yükselme sağlayabilir.
2021 yılı verilerine göre, YKS’de kaç aday baraj altında kaldı? 2021 YKS sonuçlarına incelendiği zaman 180 puan barajını geçen aday sayısı sözel bölümde 565 bin 808, sayısalda 390 bin 132, eşit ağırlıkta 587 bin 678 ve dil puanında 70 bin 842 oldu. Yine, sınavın ilk aşaması TYT' de 150 puan barajını 1 milyon 627 bin 539 aday geçti. 2.6 milyon adayın girdiği sınavda 1 milyona yakın aday 150 puan alamayarak barajın altında kaldı. Bu verilere göre sınava giren 100 adaydan yaklaşık 32’i baraj altı kalmakta ve tercihte bulunamamaktadır. Kayıp oranı oldukça çok yüksek düzeydedir. Bu sorunun kaynağını sınavda aramak, baraj puanını düşürerek çözüm bulmaya çalışmak yerine, temel eğitim ve ortaöğretimdeki eğitim sürecini sorgulamak daha doğru bir yaklaşım olur, kanaatindeyim.
2021 yılı ek yerleştirme de dahil tablolar incelendiğinde, lisans bölümlerinde ek yerleştirmede toplam kontenjanın sadece yüzde 6,2’si önlisans bölümlerinde ise yüzde 25’i doldu. Tıp, diş hekimliği ve hukuk gibi bölümlerin kontenjanı dolmadı. YKS’nin ardından ilk tercihlerde 280 bölümü tercih eden öğrenci sayısı 280’in altında kalmıştı. 169 bölüm ise hiç kimse tarafından tercih edilmedi. İlk ek tercihlerin ardından da benzer sonuçlar ortaya çıktı. Lisansta 134728 olan ek tercih kontenjanının yalnızca 8374’ü doldu. Bunun 941’i ise açıköğretim programlarına yerleşti. Önlisansta ise 129889 olan kontenjana 32222 aday yerleşti. Toplamda ise 264627 kontenjanın 40 bin 596’sı dolu. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) yayınladığı tablolara göre birçok gözde üniversitede boş kontenjanlar bulunuyor. Örneğin lisans programlarında Anadolu Üniversitesi’nde 11140; İstanbul Üniversitesi’nde 3308, Ankara Üniversitesi’nde 1250; Akdeniz Üniversitesi’nde 413, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 324, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde 247, Ege Üniversitesi’nde 245, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’da 167, Hacettepe Üniversitesi’nde 110, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 31, Boğaziçi Üniversitesi’nde 29 kontenjan var. Bu durum vakıf üniversitelerinde oldukça vahim durumdadır.
Üniversitelerin kontenjanı dolmayan bölümleri hangileridir? 3786 ile Tarih; 2127 ile inşaat mühendisliği; 1855 ile Türk Dili ve Edebiyatı; 1822 ile fizyoterapi ve rehabilitasyon; 1522 ile mimarlık; 1456 ile Sanat Tarihi; 1376 ile Radyo, Televizyon ve Sinema; 1311 ile Beslenme ve Diyetetik; 1303 ile İlahiyat yer alıyor. Fen-Edebiyat fakültelerinin fizik, biyoloji, felsefe, Eski Türk edebiyatı gibi bölümleri de aynı şekilde kontenjanlarını dolduramamaktadırlar.
TÜİK verileri incelendiğinde, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre 39 bin kişi artarak 3 milyon 777 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %11,2 seviyesinde gerçekleşti. Bu duruma göre istatistiklere yansımayan veriler de göz önüne alındığında yaklaşık 4 milyon civarında genç işsiz oranının olduğu ileri sürülebilir. Bu genç işsizler, üniversiteye kayıt olmaları halinde, genç işsizlik oranı yaklaşık her yıl en az 4 yıl ötelenmiş olur.
Tıp, hukuk, eczacılık, mühendislik ve eğitim fakültelerine uygulanan puan barajı, doğru ve yerinde bir karardır. Ancak, fen-edebiyat fakültelerinin fizik, kimya, biyoloji, edebiyat gibi bölümlerinin çoğu kontenjanlarını dolduramamaktadır. Bu bölümlere bir ya da iki doğrusu olan aday baraja takılmadan kayıt yaptırabilmektedir. Fakülteyi bitirip pedagojik formasyon aldığında, baraj sebebiyle giremediği eğitim fakültesi mezunu öğrenci ile aynı haklara sahip olmaktadır. Eğer eğitim fakültesine baraj koyuluyorsa, eğitim fakültesine giriş puanından daha az alanlara ya pedagojik formasyon verilmesin ya da eğitim fakültesinde olan bölümler için pedagojik formasyon açılmasın. Aksi taktirde eğitim fakülteleri için koyulan baraj, süreçte anlamsız hâle gelmekte, eğitim fakültesi öğrencisini mağdur etmektedir.
YKS’de barajın kaldırılması kısa ve uzun vadede, genç işsizlik oranını düşüreceği gibi, seçmen kitlesinin yükseköğretim talebi de karşılanmış olacaktır. Böylece üniversite barajını geçemediği için bir yükseköğretime kayıt olamayan aday sayısı azalacaktır. Türkiye’de barajı aşamadığı için Türkiye’den Kıbrıs, Moldova, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi ülkelere önlisans ve lisans eğitimi almak için giden binlerce öğrenci bulunmaktadır. Bu durum ülke ekonomisine zarar vermektedir. Ülkemizde dolmayan kontenjanlar varken bu öğrencilerin özellikle denkliği kabul edilmiş üniversitelere gidip eğitim görmesi bir hayli düşündürücü ve önlem alınması gereken bir durumdur.
Yükseköğretimin yaygınlaştırılması politikası, bir siyasi tercihtir. Baraj puanının altındaki bilimsel realite, hazırbulunuşluğu yüksek olan öğrencileri üniversiteye kabul etmektir. Yükseköğretim kurumları ilkokul, ortaokul ve lise gibi zorunlu eğitim kurumları değildir. Belirli bir bilgi, yeterlik ve yetkinlik gerektirir. Kamu, herkesin gidebileceği yer olan ibadethane, park, stadyum, hastane gibi alanları yapmak mecburiyetindedir. Ancak üniversiteler cami, kilise ya da park değildir. Anadili okuryazarı olmayan, 40 anadili sorusundan 7 doğru yapamayan, sosyal bilimlerden 4, matematikten 3 soru çözemeyen bir adaya üniversite kapısını açmak, üniversitedeki eğitimin kalitesini düşüreceği gibi, yeterliği düşük adayın umutları da çalınacaktır. Bu kadar netle barajı aşamayan bir adayın normal şartlarda üniversite programını kaldırması imkânsızdır. Yıllarını üniversitede harcayan ama mezun olamayan, mezun olsa da iş bulamayan, 30 yaş sonrası yeni bir mesleğe de intibak edip hayatını geçindiremeyen bir genç nüfus ortaya çıkacaktır. Bu süreçte evlilik yaşı da yükselecektir. TYT’de barajın düşürülmesi ile birlikte kamu ve vakıf üniversitelerin boş kontenjanları teorik olarak dolacak ancak işlevsel olarak dosya öğrencisi ile fakülteler meşgul edilecektir.
Sonuç olarak Türkiye gibi sanayisi gelişmemiş, yüksek teknoloji üretemeyen, GSMH’sı düşük, genç işsizlik oranı yüksek bir ülkenin önündeki seçenek, TYT barajını düşürüp herkese üniversite kapısını açıp umut tacirliği yapmak değil, ortaöğretimden itibaren mesleki ve teknik eğitime ağırlık verip, meslek erbabı yetiştirmek, yurtiçi ve yurtdışı istihdamı desteklemek, küçük ve orta ölçekli sanayi bölgelerini artırıp, yurtiçi eleman ihtiyacını karşılayacak, ihracat yapacak alanları artırmaktır. Türkiye ARGE yapan, patenti olan bir ülke olmadığı gibi, mesleksiz bir toplum özelliği göstermektedir. Herkese üniversite kapısının açılması gelecekte beyaz yakalı fakat işsiz, diplomalı ama mesleksiz bir nüfusun artışına sebep olacaktır. Bu durum yanlış insan kaynağı politikasıdır. Türkiye’nin ihtiyacı üniversite mezunu sayısını ya da üniversitede öğrenim gören öğrenci sayısını artırmak değil, üretmek ve sürekli istihdam yaratacak alanları yaratıp zenginleştirmektir. Genç nüfus oranının düşmesi, otomasyona geçilmemiş olması gelecek için büyük bir tehdittir. Türkiye en kısa zamanda enerji sorununu çözecek politikaları hayata geçirmek, tarıma dayalı sanayiyi, yerli tohumu ve hayvancılığı geliştirmek, endüstriyel alanda yatırım hamleleri yapmaktır. Üniversite mezunu sayısını artırmanın yolu, barajı düşürüp herkesi üniversite öğrencisi yapmak değil, temel eğitim ve ortaöğretimin eğitim kalitesini artırıp barajı geçen öğrenci sayısında artış sağlamaktır. Ayrıca boş kontenjanları doldurmak için barajı düşürmek yerine, üniversitelerin kalitesini artırarak, yurtdışından nitelikli öğrenci akışını artırmak, tercih edilmeyen bölümleri kapatmak ve eğitimi güçlü bir ekonomik sektör hâline dönüştürmektir.