Geçen günkü haberimizde sendika ve banka konusunda "bu iki kurum yasaldı, biz terör örgütü olduklarını bilmiyorduk" demenin mazeret olamayacağını belirtmiştik. Sendika konusunda daha önce açıklama yapmıştık. Bazı FETÖ'cü okul müdüleri, 2014 yılı sonrasında, çeşitli mobbing yöntemleriyle özellikle yeni atanan öğretmenleri sendikaya üye yapmıştı. Bu istisna dışında FETÖ sendikalarına üye olanların mazeretinin olabileceğini düşünmüyoruz.
Bugünkü yazımızda ise Bank Asya olayını ele almaya çalışacağız. Bu konu oldukça önemli, zira, kamu kurumları, parasını 15 Ocak'ta çekeni de, ev sahibine kirasını Bank Asya'ya transfer ederek ödeyeni de FETÖ'cü olarak algılamaktadır. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bank Asya konusunda sağlıklı bir bakış açısına sahip olabilmek için bir ziyaretçimizin bizlere gönderdiği aşağıdaki bilgi notunun dikkate alınmasına fayda bulunmaktadır.
"17 -25 Aralık darbe girişiminden sonra Bank Asya, Hükümet tarafından hedef tahtasına kondu. 17/25 ten sonra çoğu kamu kurumu Bank Asya'dan parasını çekti. Örnek olarak THY Ocak 2014'te 300 milyon TL'sini çekti. Vatandaşlardan ise kimisi Ocak ayında kimisi Şubat ayında kimisi Cumhurbaşkanlığı seçimi zamanı (10 Ağustos 2014) parasını çekti. Fakat bazı kamu kurumları bir süre daha banka ile ilişkisini sürdürdü. Örneğin 30.06.2014'e kadar Ak Partili Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin otobüslerinde Bank Asya Dıt Kart kullanıldı. Haziran 2014'e kadar Fırat Üniversitesi öğrencileri Bank Asya Kampüs Dıt kart kullandı (Bu kart aynı zamanda öğrenci kimliği yerine geçmekteydi)
Bankanın mali durumu 2014'ün ilk yarısında iyiydi, ancak Ağustos ayında Bankanın vergi ve SGK prim tahsil yetkisi kaldırıldı. Banka 7 Ağustos 2014'e kadar devlet adına vergi tahsilatı yapmıştır. Sonraki süreçte Bankanın mali durumu bozuldu.
30 Ekim 2014'teki MGK'da ilk defa legal görünümlü illegal yapı olarak tanımlaması yapıldı ve paralel yapı, devlet tarafından resmen düşman ilan edildi. Bundan sonra FETÖ üyeleri banka batmasın diye para yatırdı. Kimi evini sattı kimi başka bankadan kredi çekti Bank Asya'ya mevduat girişi yaptı. Bankanın önünde resim çektirdiler. Ancak bankanın mali durumu kötüleşti ve yüzde 60 hissesine 4 Şubat 2015'te TMSF el koydu. FETÖ'cüler bunun üzerine banka önünde eylem yaptı, Samanyolu TV'de örgüt elebaşısı Fethullah Gülen'in bankaya 25.000 tl para yatırdığı haberi yapıldı. FETÖ'cüler adeta bir kampanya başlattı. Herkes para yatırdı. 30 Mayıs 2015 TMSF, bankaya tamamen el koyduğunda ise FETÖ'cüler, "kayyum bankayı batırıyor" densin diye örgütlü olarak paralarını çekti.
Süreci kısaca özetledim. 30 Ekim 2014'te MGK kararı ile resmen düşman edilen bir örgütün bankasına hem de batan bir bankaya yüklü para yatıranlar örgütsel davranışta bulunmuştur. Çünkü ticari olarak düşünürsek hiç kimse batan bir bankaya birikimini yatırmaz. Bunu izah etmek çok güçtür.
Gelelim şimdi bizim bürokratlarımızın uygulamalarına; OHAL komisyonlarında 17 Aralık 2013 saat 23:59'dan sonra Banka'ya mevduat girişi olan herkese FETÖ'cü damgası yapıştırılıyor. Sayın Nurettin Canikli'nin verdiği bir örnekten bahsedeceğim. Bir Memur altın hesabını bankadan çekmek için parasını önce TL'ye çevirip sonra çekiyor. OHAL komisyonu, "vadesiz hesabına para girişi oldu" diye bu kişiyi ihraç listesine koyuyorlar. Başbakan Yardımcısı bu kişinin tekrar döneceğini Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası ifade etmişti. Bunun gibi pek çok örnek var. Parasını 15 Ocak'ta çekene de, 15 Şubat'ta çekene de FETÖ'cü muamelesi yapılıyor. Ev sahibine kirasını Bank Asya'ya transfer ederek ödeyen de FETÖ'cü oluyor... Bu noktada kantarın topuzu kaçmıştır. 2014 yılının ilk yarısında bankada parası olanlar belki durumunu izah edebilir ancak 2014 ün ikinci yarısında bankanın durumu kötüyken para yatıranların bunu ticari olarak izah edebilmesi çok güçtür. Kimse batan bankada parasını tutmaz.
Banka konusunda, bürokratlar inceleme yaparken bu ayrıntıya dikkat etmeli ve büyük mağduriyetler oluşturmasının önüne geçmelidir.