Bir dönem Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan, bir önceki dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan ve Türkiye'nin en çok konuşulan siyasetçilerinden biri olan Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş
suskunluğunu bozdu... Söz Sende programında Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan Nimet Baş, Bakanlık yaptığı dönemlerden, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarına kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu...
Atanamayan Öğretmenler ile ilgili "Bana hakaret eden öğretmenlerin atanmaması eğitim için daha hayırlı" diyen Baş, 28 Şubat süreci için ise, "Asıl hedef Erdoğan'dı" diye konuştu. 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını
anlatırken zaman zaman gözleri dolan Nimet Baş, Çevik Bir ve dönemin simge isimlerinin gözaltına alındığını görünce çok duygulandığını belirtti.
İşte Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın o açıklamaları...
Ben 55 bin öğretmen ataması meselesini defalarca anlattım... Milli Eğitim Bakanı olarak her yıl bütçe planlamasını yaparken Maliye'den bütçe talep edersiniz. Yüksek düzeyde talep edersiniz, bunlar bütçe olanakları çerçevesinde değerlendirilir. Ben de böyle bir atama yapmayı planladığımızı Plan Bütçe Komisyonunda ifade ettim. Bir önceki yıl, Maliye'den bize 25 bin kadro çıktığı halde 40 bin öğretmen ataması yapmayı planladığımızı ifade etmiştim, bunu gerçekleştirdik. Ayrıca en yüksek öğretmen atamasının gerçekleştiği dönem de benim Milli Eğitim Bakanlığı dönemimdir. Bütün bunlara rağmen en büyük haksızlığa ben uğradım... Sözler ve vaatler konusunda elbette devamlılık var. Mesela Hüseyin Çelik'in vermiş olduğu "Sözleşmeli öğretmenlere kadro" sözü benim dönemimde gerçekleşti... Ben
öğretmen camiasında sevgiyle anılan biriyim. Ama sosyal medyada benim çocuğuma bile beddua yazan öğretmen adayları var. İnanılmaz hakaretler ediliyor. Bana hakaret eden, o kadar kötü bir dili kullanabilen kişi gerçekten öğretmense onun atanamaması eğitim açısından daha iyidir.
"KADINLIĞIM, ANNELİĞİM SORGULANDI"
Ak Parti Milletvekili Nimet Baş, Kadın ve Aile Bakanlığı döneminde Malatya'da bir çocuk yuvasında yaşanan dayak skandalı ile ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı: Kadın ve Aile Bakanlığım uzun ve zorlu bir
dönemdi. Malatya hadisesi olduğunda 3,5 aylık Bakandım. Günlerce haftalarca haber yapıldı. O dönem 100 küsür köşe yazısında istifam istendi. Vicdan ve merhanet yarıştırması çok insafsızdı. Günlerce o görüntüleri veren, rahatlıkla seyredenlerden farklı olaran ben o görüntüleri seyredemedim. Ama ben bu hislerimi kamuoyuyla paylaşmayı duygu sömürüsü olarak gören bir insanım. Biraz da bunu arabesk bir tutum olarak görüyorum. Basın benden arabesk pozları istiyordu ama ben öyle biri değilim. Bir kadın gazeteci, günlerce
televizyonda, "Ben anneyim" diyerek kendi anneliği üzerinden bir vicdansızlıkla suçluyordu beni. O dönemde benim kadınlığım, anneliğim sorgulandı. Benim yerimde erkek bir bakan olsaydı babalığı sorgulanmazdı ama benim anneliğim sorgulandı. Zor günler geçirdik. Çocuğum bir süre okula
bile gidemedi, televizyon izleyemedi.
HAKİMLER, "HAKLISINIZ AMA SİZİ MAHKUM ETMEK ZORUNDAYIM" DİYORDU
28 Şubat sürecinde medyadan, iş dünyasından, STK'lardan birçok mağdurun avukatlığını yapan Nimet Baş, o günleri anlatırken duygusal anlar yaşadı, zaman zaman gözleri doldu. Nimet Baş şunları söyledi: Ben 28 Şubat sürecinde, bugün kamuoyunda gözükmeyen, hiç sesleri çıkmayan, çok önemli insanların, gerçek mağdurların avukatlığını yapıyordum. O dönem bırakın hukuk devletine dair bir talepte bulunmayı kanun devleti olmanız durumunda dahi olması gerekenlerin olmadığı bir süreç vardı. Mukayese ettiğim zaman
28 Şubat'ı 12 Eylül'den daha kötü algılıyorum. Çünkü, meşru olmayan, görünmeyen güçlerle savaşıyorsunuz. Bir hukuçu için en zor şey savunma hakkının kısıtlanması ve ihlaller durumunda başvurabileceğiniz mekanizmaların olmamasıdır. Biz bu mekanizmaları kaybettik 28 Şubat sürecinde. Müvekkiliniz işkenceye uğruyor bu sizin duyabileceğiniz şekilde yapılıyor. Şikayet etmeniz gerekiyor, doktor raporu alamıyorsunuz... Bir hakimin rahatlıkla, "Evet siz haklısınız ama ben sizi mahkum etmek
zorundayım." dediği bir hukuksal dönemdi... Milletvekili olup siyasete girdiğimde AB uyum paketleri çerçevesi içerisinde terörle mücadele kanunun 8. maddesinin de içinde olduğu bir paket geçtiğinde sevinçten sabaha kadar uyuyamamıştım. Çünkü o madde benim müvekkillerimin bir çoğu hakkında işlem yapılmasına olanak vermişti. Günlerimiz Devlet Güvenlik Mahkemesinin, Terörle Mücadelenin bahçesinde
geçiyordu.
"28 ŞUBAT SÜRECİNDE AĞIR İŞKENCELER YAPILDI"
Nimet Baş, o dönem bir cadı avı başlatıldığını insanların suçsuz yere gözaltına alındığını da belirterek şöyle devam etti: Bir işadamı gecenin 2'sinde gözaltına alınıyor. Bu insana "Sen paranı laik devlet düzenini
yıkmak için harcayacaksın." deniliyor. Soruşturma başlıyor ve süreç tamamlandığında bu kişi iflas etmiş oluyor. Çünkü doğrudan onun ekonomik hayatının bitirilmesi hedefi var. 28 Şubat sadece bir güç oluşumuna yönelik değildi, aynı zamanda bir sermaye kavgasıydı. Diğer taraftan STKlar da aynı
yöntemlerle kapatılıyor, yok edilmeye çalışılıyor... İşkence de oluyordu. Bir müvekkilim çok ağır bir işkenceye uğradı. Doktor raporu alamadık. Kendisinden bunları anlatmasını istediğimde gözlerime bakamadı. Ellerini bir yere koydu ve sürekli ellerine bakarak konuştu. "Bunları size anlatamayacak kadar onurum zedelendi." dedi.
"ASIL HEDEF TAYYİP ERDOĞAN'DI"
"O dönemin asıl hedefi Tayyip Erdoğan'dı" diyen Nimet Baş, müvekkili olan iş adamlarına bu yönde sorgulama yapıldığını söyledi. Sorgulamada, "Tayyip Erdoğan'a para veriyor musunuz?" diye sorulduğunu belirten Baş, şöyle devam etti: "Sayın Başbakan'ın o dönemdeki siyasi gücünü ve sempatisini de
ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdi 28 Şubat. Hedef Erdoğan'ı tamamen yok etmek, siyaset arenasında söz sahibi olabilecek bir aktör olmaktan çıkarmaktı. Sanığı baskı altına alıp, Erdoğan'a para verdiğine yönelik açıklamalar almak istiyorlardı. Ama bütün bunlara rağmen bir açık bulunamadı. Mizansende bile Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi sahte isimler kullanıldı. Muhafazakar camia içinde olan herkes Ali Kalkancı diye bir şey olmadığını bilir, "Bu nereden çıktı? Kimdir?" diyorlardı.
"ÇEVİK BİR GÖZALTINA ALININCA DUYGULANDIM"
Balçiçek İlter'in "Çevik Bir ve dönemin simge isimleri gözaltına alınınca ne hissettiniz?" sorusuna Nimet Baş, "Duygulandım." diye cevap verdi. Baş, "Çünkü bu isimler çok büyük haksızlıklar yaptılar. Bizzat şahit oldum. Umarım o dönemin tüm mağduriyetlerini giderecek bir yargılama olur. Bizlerin göreceği şekilde yargılanıyor olmasına 'Şükür' dedim" diye konuştu.